15 TEMMUZ

Feto ve ekibi bu ülkede 15 Temmuz 1916’da darbe yapmaya kalkıştı. Milletçe bir ve tek yumruk olunarak darbe girişimi bertaraf edildi.

Darbe girişiminde bulunanlar, destekçileri bir bir yakalanıp hapse atıldı.

Aradan tamı tamına yedi yıl geçti.

Geçen yedi yıl içinde yaralar sarıldı, ne kadar sarılabildi ise işte.

Ölenler, yaralananlar…

Mağduriyetler…

Haksızlığa uğramışlar…

Vesaire….

Darbe girişiminin ardından yedi yıl geçti geçmesine ama darbe girişimi tam anlamıyla aydınlatılamadı!

Herkes bir şey söylemekte!

Bir sürü soru kafalarda dolanmakta!

Kim kimdi, ne idi?

15 Temmuz öncesine dönecek değilim.

15 Temmuz’a nasıl gelindi uzun uzun anlatacak hiç değilim.

Bildiğim ve herkesin bildiği, 15 Temmuz; adım adım, göstere göstere, bağıra bağıra, çağıra çağıra geldi.

Feto öncülüğünde darbe girişimi gerçekleşti.

Ülke demokrasisi ciddi bir yara aldı.

Yaşananlardan ders çıkartmak, ülkede bir daha 15 Temmuz yaşamamak…

Hani İstiklal Marşımız için; “Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın” denir ya!

Allah, bu millete bir daha 15 Temmuz yaşatmasın!

Ülkenin huzuru hiç kaçmasın!

Temennimiz budur!

Peki ülke olarak ne yapmalıyız?

Ne yaparsak ülkede bir daha acı olaylar yaşanmaz?

Onu konuşalım.

Temelleri sağlam olan bir ülkede 15 Temmuzlar olmaz.

Bir kere bunu iyi bilmeliyiz.

Her şeyden önce hukukun üstülüğüne, demokrasiye inanmalıyız.

Liyakatten, adaletten, haktan, hukuktan hiç ayrılmamalıyız.

Laiklik, olmazsa olmazımız olmalıdır.

Ayrımcılık yapmamalıyız.

Batı denilip küçümseyerek…

“Osmanlı torunlarıyız” diyerek, böbürlenerek…

Medeniyetin doğuda olduğu yalanını gerçek gibi kabul ederek…

Değişime, dönüşüme, yeniliğe, teknolojiye ayak direterek...

Demokrasiyi değil şeriatı rehber edinerek…

Bilimi, feni gereksiz görerek…

Hurafelere inanarak…

Bir yere varamayız.

Zamanında Fatih Sultan Mehmet, tarikatlara ve cemaatlere büyük bir operasyon çekmiş, tarikatları ve cemaatleri devlet yönetiminden uzaklaştırmıştır.

“Tarih tekerrürden ibarettir.” denir.

Tekerrür biraz da bizim elimizdedir.

Milletçe işleri düzgün yapar, işi ehline verirsek, tarih tekerrür etmez.

İşi Ehline Veriniz!

Hz. Muhammed, Kâbe'nin anahtarını henüz Müslüman olmayan birisine yani Osman Bin Talha'ya vermiştir.

Adaletle hükmetmenin bir gereği de işi ehline vermektir.

Liyakat olmadan olmaz!

Ayrışırsak, hepimiz kaybederiz.

Dünyanın küçüldüğü, iletişimin kolaylaştığı, emperyalist ülkelerin farklı sömürge yöntemleri bulduğu bir çağda yaşıyoruz.

Artık savaşlar kılıçla, kalkanla yapılmıyor.

Bir düğmeye basılarak bir ülke ya da kıta yok edilebiliyor…

Evet yanlış duymadınız, nükleer silahlar ciddi yıkım gücüne sahip…

Eski dünya düzeni yok artık!

Ülkede yaşayan herkes aklını başına almalı, doğru işler yapmalıdır.

Bencilce davranmanın kimseye bir faydası yok.

Ülke olarak çok şey kaybettik…

Çok acılar çektik…

Artık yeter!

YORUM EKLE

banner284