8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ VE KADINLARIMIZ (3)

Tarih öncesi dönemlerde, erkek ve kadın arasında yapılan işbölümünde toplayıcı olan ve erkekle sosyal ve ekonomik alanlarda eşit durumda olan ve İlkçağ’da da köleleştirilen kadın, Kilise tarafından Ortaçağ boyunca ve Yeniçağ’ın ortalarına kadar bir cadı olarak değerlendirilmiş, engizisyonun verdiği kararlarla da binlercesi ateşte yakılmış ve giyotinde can vermiştir.

Asırlardır, Müslüman olduklarını ileri süren erkekler, İslamiyet’i kendi çıkarlarına araç ederek, kadınları ikinci sınıf kategorisine katıp, kendi egolarına köle yapmışlardır.

Oysa İslamiyet özgürlük demektir; İslamiyet, özgürleşmek için mazlumun zalime karşı mücadelesi demektir.

İslamiyet, kadın erkek ayrımını ve sınıflaşmayı da ret ederek; sınıfsız ve sömürüsüz bir dünyayı vaat eder.

Farklı coğrafyalarda, farklı dinlerde yaşayan ve farklı düşüncelerin mahkûm ettiği kadınların ekonomik ve sosyal yaşamda varlıklarını hissettirmeleri, çalışma koşullarının iyileştirilmeleri ve emeklerinin karşılığını alabilmeleri yönündeki mücadeleleri, 19. uncu yüzyılın ortalarında başlamıştır.

Kadınlar bu alanlardaki ilk eylemlerini, ABD’nin New York kentindeki Cotton tekstil fabrikasında yaptılar. Bu eylemde yeterli sonuç alamadılar. Ancak eylemlerini 8 Mart 1908 günü greve giderek sürdürdüler. Eylem sırasında fabrikada çıkan bir yangında 129 kadın hayatını kaybetti. Kadınların eylemleri, aynı yıl diğer sanayi kollarında da kendisini gösterdi.

Ülkemizde, 1921 yılında, “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başlanılan 8 Mart, 1975 yılında ise daha da yaygınlaşmıştır.

“Birleşmiş Milletler Kadınlar On Yılı” programında Türkiye’de etkilenmiş ve 1975 yılında, “Türkiye 1975 Kadın Yılı” kongresi yapılmıştır.

19.uncu yüzyılın ortalarından günümüze gelinceye kadar, dünyada ve ülkemizdeki kadınlar; eşitlik, bağımsızlık, ekonomik, sosyal ve politik haklar, daha iyi çalışma ve yaşama koşulları elde etmek için mücadeleler vermekte ve çalışmalar yapmaktadırlar.

8 Mart 1984 yılından itibaren ülkemizde, çeşitli kadın örgütleri tarafından, “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” kutlanmaya başlanmıştır.

Toplumun yarısını oluşturan ve her gün yaşamın içinde olan kadınlara, yılda bir gün ayırarak, bu gün, kadınlar günü denilmesini anlayabilmiş değilim.

Kadınların; hakları, sorunları, toplumdaki yerleri, bir gün tartışılıp, ezberleniyor, bir sonraki 8 Mart günlerinde, bu ezberler tekrarlanıyor…

Ne bir çözüm var, ne bir değişim var ne de her hangi bir gelişmeler.

Maalesef kadın-erkek eşitliği sıralamasında 135 ülke arasında 124. üncü sıradayız.

2017 yılının 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yaşandığı bu günlerde ülkemizdeki kadınlarımızdan;

15-25 yaş arasındakilerden %60’ı eğitim almıyor,

Dört milyonu okuma yazma bilmiyor,

Her üç kişiden biri şiddet görüyor,

Şiddete uğrayanların oranı sekiz yılda yüzde bin dört yüz artıyor.

Ayrıca kadınlarımız;

Hakarete uğruyor, namus ve töre uğruna öldürülüyor,

Sürekli tacize, tecavüze ve cinsel istismara uğruyor,

Sokak ortalarında kurşunlanarak öldürülüyor,

Boğazları ve bacakları kesilerek bedenlerinden ayrılıyor,

Parçalanan bedenleri çöp bidonlarına atılıyor,

Öldürülüp yakılıyor,

Toplumda verilen rolü ve toplumdaki yeri belli olmayan,

Bu kadınlar, bizim kadınlarımız değil mi?

Ülkemizde kadınların elde ettikleri 1926 medeni ve 1930-1934 siyasi haklar, her ne kadar yasalarla güvence altına alınmışsa da; yasalar karşısında eşit olmak pratik yaşantıda yeterli olmuyor. Zira kadınlarımızın öz güvenleri gelişmemiştir. Bunun nedeni kadınlarımızın emirlerle, tehditlerle, baskılarla, yasaklarla ve korkularla yönlendirilmiş olmalarıdır.

Kadınlarımızın bu tür davranışlara boyun eğmemeleri için; gerek sosyal hayata, gerek siyasal hayata, gerekse ekonomik hayata hazırlanmalarında bilinçlendirilmeleri gerekir.

Kadınlarımıza bakış tarzımız değişmedikçe, onun üretkenliğini göz ardı ettikçe, gelenek ve görenek adına irticaya ödün verdiğimiz sürece, kadın insanımızın “ikinci sınıf” insan olma özelliği sürecektir.

Ülkemizde, kadının değerini, kadın kendisi bilecektir. Hiç bir kuruluşun ve kişinin siyasi ve reklâm aracı olmayacaktır.

Dileğim: kadınlarımızın her türlü taciz ve şiddetten arındırılmış, her türlü haklara sahip ve sahip oldukları hakları kullanan ve öz güvenlerine kavuştukları bir dünyada, hak ettikleri ve layık oldukları sevgi ve saygıyı görmeleridir.

Bu dileklerimle, kadınlarımızın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyorum.

ÖZGECAN

Ben, sayamadım…

Var mı sayan?

Bu kaçıncı şiddet,

Bu kaçıncı zulüm,

Bu kaçıncı ölüm,

Bu kaçıncı yıldız kayan,

Ve kaçıncı sırada yer alıyor,

Saydınız mı?

Özgecan…

YORUM EKLE

banner284