8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ VE KADINLAR

Asirlardir, Müslüman olduklarini ileri süren erkekler, Islamiyet’i kendi çikarlarina araç ederek, kadinlari ikinci sinif kategorisine katip, kendi egolarina köle yapmislardir.

Oysa Islamiyet özgürlük demektir; Islamiyet, özgürlesmek için mazlumun zalime karsi mücadelesi demektir.

Islamiyet, kadin erkek ayrimini ve siniflasmayi da ret ederek; sinifsiz ve sömürüsüz bir dünyayi vaat eder.

Farkli cografyalarda, farkli dinlerde yasayan ve farkli düsüncelerin mahkum ettigi kadinlarin ekonomik ve sosyal yasamda varliklarini hissettirmeleri, çalisma kosullarinin iyilestirilmeleri ve emeklerinin karsiligini alabilmeleri yönündeki mücadeleleri, 19. uncu yüzyilin ortalarinda baslamistir.

Kadinlar bu alanlardaki ilk eylemlerini, ABD’nin New York kentindeki Cotton tekstil fabrikasinda yaptilar. Bu eylemde yeterli sonuç alamadilar. Ancak eylemlerini 8 Mart 1908 günü greve giderek sürdürdüler. Eylem sirasinda fabrikada çikan bir yanginda 129 kadin hayatini kaybetti. Kadinlarin eylemleri, ayni yil diger sanayi kollarinda da kendisini gösterdi.

Ülkemizde, 1921 yilinda, “Emekçi Kadinlar Günü” olarak kutlanmaya baslanilan 8 Mart, 1975 yilinda ise daha da yayginlasmistir.

“Birlesmis Milletler Kadinlar On Yili” programinda Türkiye’de etkilenmis ve 1975 yilinda, “Türkiye 1975 Kadin Yili” kongresi yapilmistir.

8 Mart 1984 yilindan itibaren ülkemizde, çesitli kadin örgütleri tarafindan, Dünya Kadinlar Günü kutlanmaya baslanmistir.

19.uncu yüzyilin ortalarindan günümüze gelinceye kadar, dünyada ve ülkemizdeki kadinlar; esitlik, bagimsizlik, ekonomik, sosyal ve politik haklar, daha iyi çalisma ve yasama kosullari elde etmek için mücadeleler vermekte ve çalismalar yapmaktadirlar.

2014 yilinin 8 Mart Dünya Kadinlar Günü yasandigi bu günlerde kadinlarin durumlarina bakalim:

Bosna’da, Makedonya’da, Irak’ta, Suriye’de ve diger yörelerde milyonlarca kadin ve çocuk denecek yastaki kizlar, tacizlere ve tecavüzlere ugradilar, dul kaldilar aç, fakir ve yoksulluga mahkum edildiler.

Ülkemizdeki kadinlarin durumlarina gelince;

15-25 yas arasindakilerden %60’i egitim almiyor,

Dört milyonu okuma yazma bilmiyor,

Her üç kisiden biri siddet görüyor,

Siddete ugrayanlarin orani sekiz yilda yüzde bin dört yüz artiyor.

Ayrica kadinlarimiz;

Hakarete ugruyor, namus ve töre ugruna öldürülüyor,

Sürekli tacize, tecavüze ve cinsel istismara ugruyor,

Sokak ortalarinda kursunlanarak öldürülüyor,

Bogazlari ve bacaklari kesilerek bedenlerinden ayriliyor,

Parçalanan bedenleri çöp bidonlarina atiliyor,

Ülkemizde kadinlarin elde ettikleri 1926 medeni ve 1930-1934 siyasi haklar, her ne kadar yasalarla güvence altina alinmissa da; yasalar karsisinda esit olmak pratik yasantida yeterli olmuyor. Zira kadinlarimizin öz güvenleri gelismemistir. Bunun nedeni kadinlarimizin emirlerle, tehditlerle, baskilarla, yasaklarla ve korkularla yönlendirilmis olmalaridir.

Kadinlarimizin bu tür davranislara boyun egmemeleri için; gerek sosyal hayata, gerek siyasal hayata, gerekse ekonomik hayata hazirlanmalarinda bilinçlendirilmeleri gerekir.

Ülkemizde, kadinin degerini, kadin kendisi bilecektir. Hiç bir kurulusun ve kisinin reklâm araci olmayacaktir.

Dilegim: kadinlarimizin her türlü taciz ve siddetten arindirilmis, her türlü haklara sahip ve sahip olduklari haklari kullanan ve öz güvenlerine kavustuklari bir dünyada, hak ettikleri ve layik olduklari sevgi ve saygiyi görmeleridir.

Bu dileklerimle, ülkemizdeki ve dünyadaki kadinlarin 8 Mart Dünya Kadinlar Günü’nü kutluyorum. 

YORUM EKLE

banner284