“Sana ne” köse yazisi elestirdigim yazilarindan birisidir.
Ne demis Ahmet Hakan:
- Mesela eskiden basini örtene karisanlara derdim ki: “Isteyen istedigi gibi giyinir, sana ne!” Simdi de yilbasinda kutlama yapanlara bulasanlara diyorum ki: “Isteyen istedigi gibi eglenir, sana ne!”
- Mesela eskiden “Minyeli Abdullah” adli kitabi yasaklamaya kalkanlara derdim ki: “Isteyen istedigi kitabi okur, sana ne!” Simdi de “Seker Portakali” adli kitabi sakincali bulanlara diyorum ki: “Isteyen istedigi kitabi okur, sana ne!”
- Mesela eskiden namaz kilana, içki içmeyene karisanlara derdim ki: “Isteyen istedigi gibi yasar, sana ne!” Simdi de içki içene karisanlara diyorum ki: “Isteyen istedigi gibi yasar, sana ne!”
Yazida sanki iki taraf var.
Ikisi de ayni düsüncelere sahip ama rakipler.
Bu iki rakip sürekli yaris halindeler.
Bazen biri kazaniyor bazen biri.
Iki komsu köy futbol takimi gibi,
Iki rakip güresçi gibi,
Galatasaray, Fenerbahçe gibi…
Bu iki takim birbirine hep “sana ne” diyor.
Oysaki toplumsal hayatta iki takim yoktur.
Ezen, ezilen;aydin, tutucu;adaletli, adaletsiz;zengin, fakir;özgürlükçü, baskici düsünceler vardir.
Bu düsünceler birbiri ile hep mücadele eder.
Düsüncelerin;
Birisi baskicidir, birisi bu baskilara baskaldirandir.
Birisi sömürendir, birisi sömürülendir.
Birisi emegini satandir, birisi satilan emegi satin alandir.
Döngü böyledir.
Iki ayri takim mantigi ile bakilip düsünceler “Sana ne” basitligine indirgenemez.
Siyah esittir beyaz degildir.
Siyah siyahtir.
Beyaz da beyaz.