AHMET TALAT DURU AMCAMIZIN ARDINDAN…

Bize yakın geçmişimizi, kültürümüzü, geleneğimizi, bizi bize anlatıp aktaran, yazılarından ilham aldığım araştırmacı yerel tarih yazarımız Ahmet Talat Duru amcamızı geçtiğimiz Pazar günü kaybettik. Pazartesi günü ise yakınları, eş-dost ve sevdiklerinden oluşan şehrin umur görmüş insanlarının yoğun katılımı ile son yolculuğuna uğurladık.

Şahsına münhasır büyüğümüz, yazılarında temelsiz iddialara girmez, tezlerini arşiv belgelerine dayandırırdı. Örnek aile babası amcamız, Cumhuriyetçi olduğu kadar, gelenekçi ve dindardı. Dosdoğru bir ömür sürdü. O, güngörmüş, nesli tükenmekte olan zarif, latif, derviş kıvamında nadir bir şahsiyetti. Yunus soyundan Yunus Emre ve Karaman aşığıydı.

50 yaşına gelen ekseriyet gibi, biz yaşlandık artık, deyip köşesine çekilmemiş, el sallayıp gittiği güne kadar arkasına yaslanmadan gazete ve dergilere yazılar yazmış, gördüğünü, bildiğini, masal, hikâye tadında anlatagelmiş bilge kişilikti.

2016 yılında çocukları Ziya Duru, Rıza Duru ve arşivci yazar Yusuf Yıldırım’ın sağlığında adına hazırladıkları “Talat Duru Armağanı” kitabına bende yazma mutluluğuna ermiştim.

Fazla söze ne gerek, hakkında aynen şöyle yazmıştım:

İşte şehir tarihçimiz Ahmet Talat Duru amcamız, yazıhanesi diyebileceğimiz işyerinde kitaplarının arasında emektar daktilosunun başında 80 yaşını çoktan geride bırakmasına rağmen aşk ile sürdürüyor. Onu böyle ayakta tutan Yunus Emre Şeyhliğinden dedesi Şeyh Sunullah’ın kendisine yüklediği manevi mirastır. Osmanlıcaya vakıf bu çelebi şahsiyet, bildiğini bilmeyenlere aktarabilmek adına Karaman tarihini, kültürünü araştırıp yazmaya kendini adamıştır. Yerel tarihçilere önemli bir örnek olmaktan başka akademik çalışma yapanlara, kaynayan pınarlarından bitip tükenmeyen tatlar sunuyor. Bununla da kalmıyor, bölgesel ve ulusal yazılı ve görsel basın için kıymetli bir hazine oluyor. Çeşitli vesilelerle TRT programlarına katılmış “Derin Kökler” programına da kaynaklık etmiştir. Bilgilerini akıcı, anlaşılır ve sade bir dille masal tadında adeta bugün yaşanmış gibi anlatması dinleyenlerini hoşça sarıp sarmalayıp çağlar öncesine götürüyor. Denizlere deryalara salıyor.

Bir derya: Ahmet Talat amcamız!

Amcamız bize Yunus Emre’yi, Yunus Emre Camisi ve Tekkesini dünü ve bugünü ile her zaman olduğu gibi kendi imkânları ile neşrettiği kitaplarını sunarak öğretmiştir.

Karamanoğulları beyliğini, Karamanoğlu Mehmetbey’i, diğer beyleri ve Dil Fermanını hep onunla tazeledik. Hatta bilmediklerimizi de onunla öğrendik.

Şehrimiz insanının hikâyelerini, maceralarını, yalın bir dille yazmış, doğallığından gelen bir espri ile anlatmıştır.

O bize: Belediyenin itfaiye teşkilatını, mezbahasını, sebze pazarını, kasaphanesini, buğday pazarını, odun pazarını, hayvan pazarını, at meydanını, tayyare meydanını,

1930’lu-40’lı yıllarda Karaman Halkevi’nde bando takımını, dikiş kursunu, spor kulüplerini, tiyatro gruplarını, Türk müziği kurslarını, piyano derslerini,

Hariçten gelen gezici tiyatro kumpanyalarını, çadır tiyatroları önünde açık hava konserini, içinde ise çok sesli orkestranın kantocu ve kantolarına eşlik ettiğini, hokkabazın eğlence programından sonra Tuluad Oyunu tarzında bir çeşit tiyatro ile Kavuklu-İbiş tiplemesini canlandırdığını, Sekiçeşme Mahallesi’ndeki Kahveli Bahçe’de mahalli sanatçıların ve şehir dışından gelen grupların ince saz ve solo müzikler icra ettiğini,

Su değirmenlerinin yorgun gıcırtılarını, çağlayan su seslerini, Ermeni kemani Kör Sava’nın elde edilen unu eşeklerle fırınlara dağıttığını anlatmıştır.

Yaylı at arabalarını, onları yapan ustaları, alıcı ve satıcıyı, eğlenceli bir pazarlıkla buluşturup anlaştıran at cambazlarını,

Sokak satıcılarını, macuncu, sakızcı, simitçi, bohçacı ve camekânlı, çantalı parfümcülerin birbirine karışan seslerini ulaştırmıştır.

Eşekli çerçilerin ayna, tarak, makara, koka ve kremlerini buğday, üzüm, fasulye ve nohutla, değişimi ile yapılan alışverişi anlatmıştır.

Eski bir manifaturacı olarak geleneksel giyim kuşamı, şehirli-köylü giyimini, kumaşların adına cinsine varıncaya kadar bilgiler vermiştir.

Ferit Çelebi’nin Şamkapı Caddesi’ndeki Eski Sinema diye bilinen Şehir Sinema’sını,

Naci Özpeynirci, Kerim Kuru ve Nail Örs’ün İsmet Paşa Caddesinde 1960 yılında açtığı Yeni Sinema’yı,

Nişanı, düğünü, gelin güvey hamamını, kına gecesini, güvey tıraşını, düğün yemeklerini yapan Kuyruklu Şerife teyzeyi, Şambayatlı Ayış teyzeyi,

Hallaçları, yorgancıları, kalburcuları, semercileri, hasırcıları, demircileri, nalbantları, kalaycıları, keçecileri, saraçları, tabakçıları, meşincileri,

Karaman’ın unutulmaz çılbırını, gıcıdığını, pastırmalı soğanlı yahnisini, helvasını, un helvasını, köpük helvasını, palizesini, etliğini,

Cirit, tura oyununu, sayayı hep ondan dinledik ve öğrendik.

Ahmet Talat amca olmasa idi bu anlattıklarım da belki tarihe gömülüp gidecekti. İyi ki Ahmet Talat amca var ve Karaman kültürünün bu ürünleri de var.

Ahmet amca bize tarihimizden haberler veren yakın geçmişimizi, kültürümüzü, geleneklerimizi geleceğe aktaran, Karaman insanını anlatan, Duru ailesinin soylu temsilcisi edip, şair, tarihçi yazar Ahmet Talat amcamızın önünde takdirle, saygı ile eğiliyorum.

Amcamızın sayın eşine, kızına ve pek değerli evlatları Ziya ve Rıza Duru kardeşlerime, aile yakınlarına ve sevdiklerine başsağlığı dilerim.

Başımız sağolsun Karaman.

YORUM EKLE

banner284