Engel nedir diye sorduğumuzda bir an durur ilk aklınıza geleni söylersiniz. TDK.sözlüğünden bakalım, Engel: “Bir şeyin gerçekleşmesini önleyen sebep, mâni, mahzur, müşkül, pürüz, mânia, handikap, ket, bariyer ” olarak yazılmıştır. Görüldüğü gibi tek sözcükle tanımlanmamış. Buradan hareketle her durumun, her olayın engelinin farklı sözcüklerle isimlendirilmiş olduğunu görüyoruz. Bence sözlük tanımının başlangıcındaki “ bir şeyin gerçekleşmesini önleyen sebep” Başarı engeline en yakın tanımdır. İnsanların BAŞARISINI önleyen etkenler, sebepler Kişisel Gelişim de üç ana başlıkta incelenmiştir.
I-ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK, II- ATALET PSİKOLOJİSİ , III- CAM TAVAN SENDROMU . Daha anlaşılır olması için yaşamdan örneklerle anlatılmaya çalışılan” “ENGELLER”den ilki olan ve toplum dilinde sıkça kullanılan Öğrenilmiş Çaresisliği irdeleyelim: ÇERESİZLİK ÖĞRENİLİR Mİ?
İnsan doğarken neleri bilir, hiç düşündünüz mü? Konunun biyolojik temelinden ziyade güncel yaşam pratiği boyutunda baktığımızda, insan doğduğunda hiç bir şey bilmez, ilk becerisi ilk sesi ağlamaktır diyebiliriz. Doğumdan itibaren öğrenmeye başlar, beşikten mezara kadar “yaşamak için” öğrenmeye devam ederiz. Öğrenmenin sınırı yoktur çünkü bilim sonsuzdur. İnsan denilen mükemmel yaratılmış, sonsuza ulaşmak için durup dinlenmeden çalışır. Merak eder, hayal eder, hedefler belirler, deney ve denemelerle gelişip geliştirerek bireysel hedefine ulaşır. Ulaştığı yer son veya sonsuzluk değildir.Yaşam yeni meraklar,yeni hayaller,yeni hedeflerle kişisel anamda mezara kadar devam eder. Genel anlamda insanlığın yaşamsal yolculuğu bilinmeyen sona doğru devam eder.
Doğumla ölüm arasında öğrenilenleri sayısal olarak listelemek mümkün değildir. Öğrenmek sınırsızdır. İlk olarak bize öğretilenleri öğreniriz. Zamanla yaşam pratiğimiz sürecinde sorduklarımızdan, denediklerimizden çıkardığımız sonuçlarla BAŞARIYI öğreniriz ve biz de öğretmeye başlarız. Başarının ne olduğunu bir önceki yazımızda irdelemiş ve özet olarak BAŞARI hayal ettiğimiz hedefe ulaşmaktır demiştik. Tanımımızdan da anlaşılacağı gibi başarmak için önce hayal etmek ve devamında çok çalışmak gerekmektedir.Yine tanımdan hareketle, Başarmanın önündeki en büyük engel de “Hayal Etmemek, çalışmamak ve denememek” tir diyebiliriz.
Çaresizlik öğrenilebilir mi, nasıl unutulur ? Her şey gibi çaresizlikte deneyerek, yaşanarak öğrenilir; inanarak, inatla azimle,denemeyle ve değişen şartlara uygun çözümlerle de unutulur. Bu konunun uzmanı bilim insanları ÇARESİZLİĞİN öğrenilmesini bazı canlılar üzerindeki bilimsel gözlem ve deneyleriyle açıklamışlardır. Tüm literatürde de “Öğrenilmiş Çaresizlik” olarak tanmlanır.
Birinci örnek Yavru Fil deneyidir. Özet olarak; Bilim insanları bir yavru filin ayağına uygun şekilde ve sürükleyebileceği özelliklerde 3 metrelik bir zincir bağlayıp, zincirin diğer ucunu da ormanda bir ağacın gövdesine bağlarlar. Yemeğini suyunu koyarlar. Yavru fil yer içer gezinmek ister, ayağındaki zincirin uzunluğu kadar bir alanda dolaşır, zincir ağaca bağlı olduğu için daha uzağa gidemez. Bilim insanları günlerce gözlem yaparlar. Günler ilerledikçe yavru filin yaşadığı ortamdan uzaklaşma/gezme isteği kaybolmuştur. 3 metreden daha uzağa gitmeyi denemez,zorlamaz. Bu tespitten sonra zincirin ağaca bağlı olan kısmı çözülmüş ve küşük bir odun parçasına bağlanmıştır,artık filin şartları değişmiştir. Yavru fil isterse odun parçası ile birlikte oradan uzaklaşabilecektir. Ancak Yavru fil gitmeye çabalamaz. Şartları değişmiştir ama O yine zincir boyu kadar alanda gezinip yaşamaya devam eder. Çünki ayağındaki fiziki engel beynine de kazınmış,filin içsel engeli haline gelmiştir. Bu deneyi okudukça,çocukluğumda duyduğum” bir insana kırk gün deli derseniz deli olur” deyişini hatırlarım. Tekrar etmek öğrenmenin en etkili araçlarındandır.
Yavru fil de ÇARESİZLİĞİ ÖĞRENMİŞ, öğrendiği gibi yaşamaya başlamıştır. İlk günlerde yavru filiin kaçabileceğine İNANCI vardı ama ağacı sürükleyemeyeceği için İMKANI yoktu. İkinci aşamada ise odun parçasını da sürükleyerek gidebilme İMKANI vardı ama artık İNANCINI kaybetmiştir.
Canlıların imkanı olmaması DIŞ ENGEL, inancını kaybetmesi de İÇ ENGEL dir. İç engelimizi aşmadan dış engellerimizi aşamayayız ve BAŞARAMAYIZ. Bu nedenle şartlarımızdaki en küçük değişmelerde bile yeniden deneyerek engelleri aşmalı ve BAŞARIYA ualşmalıyız. Yazımızı fazla uzatmamak için Öğrenilmiş Çaresizliği anlatan Köpek Balığı deneyini ve Cam Tavan Sendromu’ nu daha sonraki ATALET PSİKOLOJİSİ konumuzda inceleyerek, irdeleyeceğiz. orhanyuksel7007@gmail.com / www.antemder.org.tr
https://www.kgrt.net/yazarlar/orhan-yuksel-kimdir-h33523.html