Diyanet İşleri Eski Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’nun yanı sıra İslam Tarihi, Kelam, Mezhepler Tarihi, İslam Hukuku, Tefsir ve Sosyoloji alanında 30’un üzerinde ilim adamının katılımıyla KMÜ Konferans Salonunda gerçekleştirilen sempozyum Dr. İrfan Çakıcı’nın Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başladı.
“Mezhep, Müslümanların bilgi birikiminin hareket noktasıdır”
Sempozyumun açılış konuşmasını yapan İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Halit Çalış, içinde bulunduğumuz dönemde İslam coğrafyasında baş gösteren sorunların çözümü ve mezhep realitesini ilmi bir yaklaşımla ele almak amacıyla böyle bir sempozyum düzenlediklerini belirterek emeği geçenlere ve katılımcılara teşekkür etti.
Mezheplerin oluşumu ve tarihsel gelişimi hakkında bilgi veren Prof. Dr. Halit Çalış, şunları dile getirdi: “Mezhep, Müslümanların tarih boyunca üretip geliştirdikleri bilgi birikiminin hareket noktasıdır. Mezhepler, dini inanç esaslarını ve amel hükümlerini anlama ve yorumlama konusunda kendine özgü yaklaşımlara sahip düşünce sistemlerinin ve bu yaklaşımlar etrafında meydana gelen ekollerin ürünü olan ilmi ve fikri birikimin ifadesidir. Mezhep, dinin bizzat kendisi olmadığı gibi dinin dışında bir alternatif veya dinin önünde engel değildir. Bireysel düşüncelerin mutlak hakikati ifade etmesi beklenemez. Bu yönü ile liyakat sahibi âlimlerin yerinde yorumları arasında felsefi bir üstünlük söz konusu değildir.”
“Mezhep, sapma değil, istikrar göstergesidir”
Prof. Dr. Halit Çalış, mezheplerin bir sapma değil istikrar göstergesi olduğuna dikkat çekerek “Mezhep, hayatın tamamını kuşatan vahyi somutlaştırarak hayata aktarmanın mücadelesidir. Son yıllarda bir mantar gibi üreyen ve çeşitlenen; ilimden, rahmetten yoksun, vahşet ve dehşetten beslenen oluşumların İslam ve İslam mezhepleriyle anılması dinimize karşı işlenmiş büyük bir zulüm ve haksızlıktır.” diye konuştu.
“İçine düştüğümüz ihtilaf tuzağından kurtulup bir ve kardeş olmalıyız”
Dekan Çalış’ın ardından kürsüye gelen KMÜ Rektörü Prof. Dr. Sabri Gökmen ise bugün İslam aleminde yaşanan çatışmaların temelinde din ve mezhep ayrılığının yattığını söyleyerek, “Bu ayrılık ve beraberinde yaşanan çatışmalar önümüzdeki yıllarda da artarak devam edecek gibi görünüyor. Bu anlamda sempozyum konusunun çok isabetle belirlendiğini düşünmekteyim.” dedi.
Prof. Dr. Sabri Gökmen, toplum olarak çoğu zaman İslam dünyasında yaşanan sorunlarla ilgili kendimize bakmak yerine başkalarını suçlama eğiliminde olduğumuzu belirterek, “Müslümanlar olarak bizler başkalarını suçlamaktan vazgeçip içine düştüğümüz ihtilaf tuzağından bir an önce kurtularak bir ve kardeş olmalıyız. Aksi takdirde bizi günümüzde olduğu gibi gelecekte de büyük bir kargaşa beklemektedir. Münakaşa ve mücadeleye sebep olan konuları en aza indirerek, ittifak ettiğimiz, birlik ve beraberliğimizi pekiştireceğimiz hususları ön planda tutarak yaşamalıyız.” şeklinde konuştu.
“İslam dünyası olarak tek bir vücut halinde ayakta kalabilmeliyiz”
Nezaket kuralları içerisinde farklı görüşlerin ifade edilmesinde hiçbir sıkıntı olmadığını dile getiren Prof. Dr. Sabri Gökmen konuşmasını şöyle sürdürdü: “Vusülsüzlüğümüz, usulsüzlüğümüzdendir anlayışı ile hayata dair her alanda eleştiri yapmadan fikrimizi söylemenin önemli olduğuna inanıyorum. Eleştiri yapmak, muhakeme etmeden mücadele ve münakaşa etmeyi beraberinde getirmektedir. Bizler İslam dünyasının, hatta bu gezegenin umuduyuz. Bu umudun devam edebilmesi için İslam dünyası olarak tek bir vücut halinde ayakta kalabilmeliyiz.”
Prof. Dr. Sabri Gökmen, konuşmasının son bölümünde sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ederek, sempozyumun İslam dünyası başta olmak üzere tüm dünyada devam eden çatışmaların azalması, ümmetin birliği ve dirliğinin sağlanması açısından hayırlara vesile olmasını temenni etti.
Konuşmaların ardından Prof. Dr. Salih Tuğ’un oturum başkanlığını yaptığı açılış paneline geçildi. Prof. Dr. Ali Bardakoğlu ve Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz’un ‘İslam Coğrafyası ve Mezhep Olgusu’ başlığı çerçevesinde düşüncelerini paylaştığı panelin ardından sempozyum, farklı konu başlıkları ile gün boyunca devam etti.
Rahmet ve Çatışma Bağlamında İslam Mezhepleri Sempozyumu, yedi oturum halinde üç gün sürecek. 35 akademisyen tarafından 21 bildirinin sunulacağı sempozyum, 27 Mart Pazar günü saat 11’de yapılacak değerlendirme ve kapanış konuşmalarıyla sona erecek.
“Mezhep, Müslümanların bilgi birikiminin hareket noktasıdır”
Sempozyumun açılış konuşmasını yapan İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Halit Çalış, içinde bulunduğumuz dönemde İslam coğrafyasında baş gösteren sorunların çözümü ve mezhep realitesini ilmi bir yaklaşımla ele almak amacıyla böyle bir sempozyum düzenlediklerini belirterek emeği geçenlere ve katılımcılara teşekkür etti.
Mezheplerin oluşumu ve tarihsel gelişimi hakkında bilgi veren Prof. Dr. Halit Çalış, şunları dile getirdi: “Mezhep, Müslümanların tarih boyunca üretip geliştirdikleri bilgi birikiminin hareket noktasıdır. Mezhepler, dini inanç esaslarını ve amel hükümlerini anlama ve yorumlama konusunda kendine özgü yaklaşımlara sahip düşünce sistemlerinin ve bu yaklaşımlar etrafında meydana gelen ekollerin ürünü olan ilmi ve fikri birikimin ifadesidir. Mezhep, dinin bizzat kendisi olmadığı gibi dinin dışında bir alternatif veya dinin önünde engel değildir. Bireysel düşüncelerin mutlak hakikati ifade etmesi beklenemez. Bu yönü ile liyakat sahibi âlimlerin yerinde yorumları arasında felsefi bir üstünlük söz konusu değildir.”
“Mezhep, sapma değil, istikrar göstergesidir”
Prof. Dr. Halit Çalış, mezheplerin bir sapma değil istikrar göstergesi olduğuna dikkat çekerek “Mezhep, hayatın tamamını kuşatan vahyi somutlaştırarak hayata aktarmanın mücadelesidir. Son yıllarda bir mantar gibi üreyen ve çeşitlenen; ilimden, rahmetten yoksun, vahşet ve dehşetten beslenen oluşumların İslam ve İslam mezhepleriyle anılması dinimize karşı işlenmiş büyük bir zulüm ve haksızlıktır.” diye konuştu.
“İçine düştüğümüz ihtilaf tuzağından kurtulup bir ve kardeş olmalıyız”
Dekan Çalış’ın ardından kürsüye gelen KMÜ Rektörü Prof. Dr. Sabri Gökmen ise bugün İslam aleminde yaşanan çatışmaların temelinde din ve mezhep ayrılığının yattığını söyleyerek, “Bu ayrılık ve beraberinde yaşanan çatışmalar önümüzdeki yıllarda da artarak devam edecek gibi görünüyor. Bu anlamda sempozyum konusunun çok isabetle belirlendiğini düşünmekteyim.” dedi.
Prof. Dr. Sabri Gökmen, toplum olarak çoğu zaman İslam dünyasında yaşanan sorunlarla ilgili kendimize bakmak yerine başkalarını suçlama eğiliminde olduğumuzu belirterek, “Müslümanlar olarak bizler başkalarını suçlamaktan vazgeçip içine düştüğümüz ihtilaf tuzağından bir an önce kurtularak bir ve kardeş olmalıyız. Aksi takdirde bizi günümüzde olduğu gibi gelecekte de büyük bir kargaşa beklemektedir. Münakaşa ve mücadeleye sebep olan konuları en aza indirerek, ittifak ettiğimiz, birlik ve beraberliğimizi pekiştireceğimiz hususları ön planda tutarak yaşamalıyız.” şeklinde konuştu.
“İslam dünyası olarak tek bir vücut halinde ayakta kalabilmeliyiz”
Nezaket kuralları içerisinde farklı görüşlerin ifade edilmesinde hiçbir sıkıntı olmadığını dile getiren Prof. Dr. Sabri Gökmen konuşmasını şöyle sürdürdü: “Vusülsüzlüğümüz, usulsüzlüğümüzdendir anlayışı ile hayata dair her alanda eleştiri yapmadan fikrimizi söylemenin önemli olduğuna inanıyorum. Eleştiri yapmak, muhakeme etmeden mücadele ve münakaşa etmeyi beraberinde getirmektedir. Bizler İslam dünyasının, hatta bu gezegenin umuduyuz. Bu umudun devam edebilmesi için İslam dünyası olarak tek bir vücut halinde ayakta kalabilmeliyiz.”
Prof. Dr. Sabri Gökmen, konuşmasının son bölümünde sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ederek, sempozyumun İslam dünyası başta olmak üzere tüm dünyada devam eden çatışmaların azalması, ümmetin birliği ve dirliğinin sağlanması açısından hayırlara vesile olmasını temenni etti.
Konuşmaların ardından Prof. Dr. Salih Tuğ’un oturum başkanlığını yaptığı açılış paneline geçildi. Prof. Dr. Ali Bardakoğlu ve Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz’un ‘İslam Coğrafyası ve Mezhep Olgusu’ başlığı çerçevesinde düşüncelerini paylaştığı panelin ardından sempozyum, farklı konu başlıkları ile gün boyunca devam etti.
Rahmet ve Çatışma Bağlamında İslam Mezhepleri Sempozyumu, yedi oturum halinde üç gün sürecek. 35 akademisyen tarafından 21 bildirinin sunulacağı sempozyum, 27 Mart Pazar günü saat 11’de yapılacak değerlendirme ve kapanış konuşmalarıyla sona erecek.