Ermenek Kalesi ve Maraspoli ile ilgili olarak Prof. Dr. İbrahim Hakkı Konyalı’nın Abideleri ve Kitabeleri ile Karaman Tarihi kitabında ( s.686-687 ) şöyle yazar:
Ermenek şehri, içi gölcüklerle, havuzlarla, şelalelerle, billûr gibi hayat suyuyla dolu, dışı bomboz, güney tarafı Tanrı’nın usturası ile kesilmiş gibi dimdik ve çok yüksek bir dağın Göksu’ya hâkim , sert bir meyli üzerine kurulmuştur.
Ermenek’i bir Sular Şehri hâline getiren, köpükler saçarak akan bol su, bu dağdaki mağaradan çıkıyor. Bu mağara Türkiye’nin en büyük ve korkunç bir tabiat eseridir. Şimdi buraya iki giriş yolu vardır. Birisi tabiî, asırların açtığı bir mağara yoludur. Her tarafı sarkıtlarla doludur, Korkunç sesler, uğultular ve akisler yapar. Yaz günleri insanı buz gibi bir hava sarar. Mağaraya girerken içinde şaşmamak v e kayıp olmamak için ya ucunu dışarıda bırakılan bir yumak ip alarak yürümeli ve yahut geçilen yerlere işaret konulmalıdır.
Aşağıdaki ikinci yol 1950 yıllarında şehrin su ihtiyacını sağlamak için açılmıştır. Uzunluğu 200 metre kadardır. Buradan alınan su ile evvelce bir elektrik santrali yapılmıştı. Şimdi daha kuvvetlisi yapılmıştır. Bu mağara Ermeneklilerin soğuk hava deposudur. Yazın peynir ve yağlarını koyarlar.
Ermenek’in ilk mağara devirlerine kadar çıkan çok eski bir tarihi vardır. Şehir ve civarında binden fazla mesken ve mezar mağara sayılmıştır. Ermenek Kalesi (içinde Maraspoli Mağarası var ) bulutlarla tokuşan dağın yüksekliklerine bir kırlangıç yuvası gibi yapışmıştır. Buna Firan Kalesi diyorlar.
Kaleye, dağa balkon şeklinde kazılmış çok dar yollardan gidilir. Şehir varoşundan yüksekliği 60 m kadardır. Kalenin güneyi, şehir tarafı kesme taşla ve harçla yapılmış mazgallı duvar hâlindedir. Kalenin içi tabiî mağara hâlindedir. Zeminden yüksekliği 6,20 m, derinliği 5,20 metredir. Kalenin şehirden yüksekliği 70 m. Şehir halkının dediğine göre Karainler dedikleri yerlere kadar uzanıyormuş. Uzun asırların yağmuru, karı, donu, tipisi ve güneşi buralara giden yolları eritmiş ve yok etmiştir. Şimdi buralar çıkılması, incelenmesi görülmesi mümkün olamaz hâle gelmiştir. Kalenin uzunluğu Öksürükini (Öksürükeni ), Ehmedek ( İçkale ) denilen yerinden Karainlere kadar 450 metre kadardır. Kalenin karnını teşkil eden mağaralar kesme taşlı ve harçlı duvarlarla bölünmüştür. Kalenin iki yolu vardır. Birisi alt mağaralardan ve içten 76 taş basamaklı merdivenlidir. İkincisi de yukarıda söylediğimiz dağa oyulmuş teras şeklindeki merdivenli yerlerdir. Kalenin içinde iki yerde su vardır. Kalenin duvarlarında muhtelif asırların mimarisinin üst üste ve yan yana görmek mümkündür.
Kaleden şehri, zümrüt gibi yamaçları, Göksu’yu temâşa etmek pek zevklidir. İnsanın önünde seriler hâlinde tabiat tabloları açılıyor. Doyulmaz, kanılmaz, muhteşem manzara…”
Kaleyi Karamanoğullarından, Osmanlıların komutanı Gedik Ahmet Paşa almış ve tahkim( güçlendirmiştir) etmiştir. Kaleyi Kanuni devrinde vazifesin yapıyordu. Daha sonra burasının bir kısmı bir zindan halinde kullanılmaya başlanmıştır. Evliya Çelebi Kaleyi görmüştür. Evliya’nın görüşlerini başka bir yazımızda yazacağız.
Bu okuduğunuz yazı Ermenek Baraj Gölü oluşmadan 40 yıl önce İbrahim Hakkı Konyalı tarafından yazılmıştır. “Doyulmaz, kanılmaz, muhteşem manzara ..” sözcükleri ile Kaleden güney cephesine bakışı anlatıyor. Zaten oradan batı ve kuzey görülmez, doğu cephesini de tam olarak göremezsiniz. İşte Ermenek Kalesi böyle bir şey, tam güneye Baraj’a bakar. İnsanlarımız Ermenek Kalesi’nin turizme açılmasını bekliyor. Yukarıda anlatılanlara bir de Ermenek Baraj Gölü’ nün oluşturduğu manzara da ilave edilince güzelliğini anlatacak sözcük bulmakta gerçekten zorlanırsınız. 14.10.2017. Hasan ŞİMŞEK