Recep Konuk, “Cemil Meriç, kelimeleri ‘Gönülden gönüle köprü, ɑsırdɑn ɑsırɑ merdiven’ şeklinde tarif ediyor. Kelimeler dil dediğimiz hazinenin mücevherleri. O nedenle Cemil Meriç’in bu tarifini dil için de pekâlâ kullanabiliriz. Asırları birleştiren, asırdan asra uzanan o merdiven sapasağlam durduğu için biz Yunus’un Türkçesiyle, o nesille gönül kapımızı açık tutabiliyoruz. O merdiven yıkılmadığı için bu topraklarla kültür havzamızı birleştiren bağlarımızı muhafaza edebiliyoruz. Tarihin akışı içinde millet olarak mesafeler kat ettik, hem coğrafi değişimler yaşadık hem de kültürel etkileşimlerde bulunduk, tarihin süzgecinden geçtik. Devletler kurduk. Onlarca kavmi, onlarca milleti tarih sahnesinden silmeye yetecek onlarca badireler atlattık ve onlarca diriliş yaşadık, olayların kesintiye uğrattığı bölünmeler, birleşmeler geçti başımızdan. Devlet farklı dilden konuşsa da millet yüzlerce yılın süzgecinden geçip zihni anlamına kavuşan dildeki hazinelerini kâh türkülerle, kâh atasözleriyle, kâh deyişlerle yaşattı, yaşatma konusunda hiç geri adım atmadı. Bu büyük tarih yolculuğunda onca badireye, onca değişime, onca hadiseye karşı dimdik ayakta durabildiysek eğer, bu değişen coğrafyalara, kat edilen fiziki ve zihinsel mesafelere rağmen değiştirmediğimiz, değiştirmeme konusunda milli direnç gösterdiğimiz ve sıkı sıkıya sarıldığımız, dilimiz sayesindedir” dedi.
Recep Konuk Türk Dil Bayramı dolayısıyla yayınladığı mesajının son bölümünde şu ifadelere yer verdi. “O dil ki, bir coğrafyayla sınırlanamayan, sınırlanamayacak kadar yaygın ve köklüdür. O dil ki, hadiseler ve olaylar bölse de yüz milyonları farklı coğrafyalarda bir birine kenetleyecek kadar kuvvetlidir. O dil ki bizi birey ve ulus gibi, küçük büyük parçacıklarından millet büyüklüğünde birleştirecek kadar kudretlidir. O dil ki, dün ile bugün, dün ile yarın, yarın ile bugün arasında milletimizi ve nesilleri bir biri ile kucaklaştıran, buluşturan köprüdür. O dil ki, muhafazasına özen gösteren ve sahip çıkma konusunda taviz vermeyen nesillerin hassasiyetiyle bizi, birbirini anlayan, birbirine sarılan, birbirine destek olarak kıtalara yayılan büyük bir ailenin, büyük bir bütünün parçaları halinde tarihin akışı içinde muhafaza etti.
13 Mayıs’ın yıldönümünde Türk Dili’nin yaşaması ve yaşatılması için bundan 739 yıl önce verdiği fermanla dilimize sahip çıkarak asırdan asra uzanan merdivenin muhafazasına hizmet eden Karamanoğlu Mehmet Bey’i rahmet ve minnetle anıyorum. O gün milletimize o hizmeti yapan Karamanoğlu Mehmet Bey’in açtığı yolda ilerleme vazifesi bugünkü nesillerin milletimize ve gelecek nesillere karşı sorumluluğudur. Bu vesileyle dile sahip çıkmanın milletimize sahip çıkmak olduğuna dair sarsılmaz inancımla, Türk dilinin yaşaması ve yaşatılması için hassasiyet gösteren, dilimize katkı veren herkese şükranlarımı arz ediyor, kutladığımız iki dil bayramından tarihi kökü itibarıyla en köklü olan Türk Dil Bayramımızı kutluyorum.”