Üzgünüm, elimden bir şey de gelmiyor, 1920 öncesi felaket yıllarını ve 1920’deki genel durumu: Milli Mücadele kahramanlarının kıt imkânlarla bu vatan için yaptıklarını itibarsızlaştırmaya çalışan bir zihniyete karşı bu ulusun bireyi olarak bir şeyler yapamıyoruz. Milli kahramanlarımıza karşı saldırı, onları görmeme, hiçe sayma algısı gittikçe fazlalaşıyor. Hâlbuki Milli Mücadeleye emek veren, kıt imkânlar içinde canları pahasına çalışan, didinen, düşmanlarla göğüs göğse çarpışan insanlarımıza minnet borcumuz var.
23 Nisan bir milletin ve devletinin doğuş tarihidir. Başta liderleri Mustafa Kemal Paşa olmak üzere milli kahramanlarımızı itibarsızlaştırma yarışında olan bir süreci yaşıyoruz. 23 Nisan; Samsun, Amasya, Erzurum, Sivas topraklarından halkı ile bütünleşerek Ankara’ya uzanan uzun ve zahmetli bir yolun son durak noktasıdır. Aşağıda özet olarak, milli iradenin Ankara’daki başlangıç kısmından kesitler veriyoruz ki inançlı görünüp de gerçekten inançlı insanlara çamur atanlar utansın diye!
23 Nisan 1920 Türkiye Milli Kurtuluş Hareketinin kendi devletini kurduğu tarihtir. Bu tarihte Milli Mücadele artık bir Halk Hareketi olmaktan çıkmış, bir Halk Devleti’nin ekseni etrafında gelişmeye başlamıştır. Bu eksen TBMM Hükûmeti’dir ve geleceğin müstakil Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir.
23 Nisanı gereği gibi değerlendirip önemini medyada tarihi vesikalarla halkımıza ve çocuklarımıza yeteri ölçüde anlattığımızı ve öğrettiğimizi sanmıyorum. 23 Nisan 1920 özgürlük bayrağını iç ve dış güçlere karşı açtığımız önemli bir gündür.
Milli Mishak’ın ( Milli Yemin/Ahdi Milli) İstanbul’da toplanan son Osmanlı Mebuslar Meclisi’nde 28 Ocak 1920’de kabul edilmesi ile İtilaf Devletleri tarafından Meclise ve Son Osmanlı Hükûmeti’ne karşı baskılar artmış başta İngilizler olmak üzere, işgal kuvvetleri 15 Mart 1920’de 150 tane Türk aydınını yakalatmış ve ertesi gün de şehri fiilen ve resmen işgal etmişlerdir. 18 Mart 1920 tarihinde İngilizler, Meclis’in etrafını makineli tüfeklerle sararak toplantı hâlinde bulunan milletvekillerinin bazılarını göz önünde tevkif ederek ve sürükleyerek götürmüşlerdir. Böylece son Osmanlı Meclis-i Mebusan’ı düşman süngüsü altında zorla kapattırılmıştır.
Bu işgali fedakâr bir telgraf memuru Manastırlı Hamdi Efendi vasıtasıyla öğrenen Mustafa Kemal Paşa, derhal bütün cihana bu hareketi protesto ederek, işgalin haksız ve hükümsüz olduğunu ilan etmiştir. Ayrıca kapanan Meclis’in Ankara’da açılacağını ve bütün Meclis üyelerinin Ankara’da toplantıya katılmalarını bildirmiştir.
TBMM’nin açılışı 22 Nisan olarak tespit edilirken daha sonra açılışın kutsal bir güne rastlaması için 23 Nisan Cuma gününe ve Cuma namazından sonraya alınmıştır. Heyet-i Temsiliye adına Mustafa Kemal’in vilayetlere, sancaklara, Müdafaa-i Hukuk Merkezlerine, belediye reisliklerine ve kolordulara gönderdiği genelgede,
*- … Allah’ın lütfu ile Nisanın 23’üncü Cuma günü, Cuma namazından sonra Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılacaktır.” duyurusunu yapmıştır.
Güneşli bir günde Hacı Bayram Camiinde kılınan cuma namazını müteakiben dualar okunduktan sonra caminin dışında bir alay düzenlenir. Alayın önünde Hacı Bayram Caminin üzerinde kutsal ayetler yazılı koyu renkli sancağı taşınır. Sancağın ardında, heybetli bir zat olan Sinop Mebusu Hoca Abdurrahman
Efendi, başının üzerinde yeşil örtülü bir rahleyle yürür. Rahlenin üzerinde Kur’an-ı Kerim ve Lihye-i Sadet vardır. İki tarafında bir manga asker yer almıştır.
Sonra ulema, şeyhler, sarıklı, kalpaklı, fesli mebuslar; ileri gelen idare amirleriyle yüksek rütbeli askerler, Hacı Bayram Camiinden Millet Meclisi’nin açılacağı binaya doğru ilerlerler. Meclis binasının önünde dualar okunup kurbanlar kesildikten sonra Mustafa Kemal, Meclis binasının iki üç basamaklı merdivenini çıkar kırmızı-beyaz kurdelelere bağlanmış olan kapıya yaklaşır, eline verilen bir makasla kurdeleler keser ve Meclise girilir.
Salona mebusların oturacağı mektep sıraları konulur, çünkü koltuk ya da sandalye bulunamaz, yoktur. Aydınlatmak için Ankara’nın mahalle kahvelerinden iki asma lamba getirilerek tavana asılır. Meclise girilince, Hacı Bayram Sancağı kürsünün arkasına yerleştirilir. Kur-an-ı Kerim de Meclis kürsüsü üzerine konulur. Sonra hatim duaları ve Buhari-i Şerif okunur. Bu açılışa 115 milletvekili katılabilmiştir. En yaşlı üye olan Sinop Mebusu Şerif Bey kürsüye çıkar. İki kâtip seçilir. Reis açılış konuşmasının daha ilk cümlesinde, İstanbul’un işgal edildiğini, hilafet ve saltanat makamının esir olduğunu belirterek durumu Millet Meclisi kürsüsünden açıklar. Konuşmasında, İstanbul hükümeti esirdir. Fakat millet esareti kabul edemez. Onun için kendi mukadderatını kendi eline almaktadır. Vekillerini seçerek kendi Meclisini kurmaktadır. Zaten kürsünün arkasındaki duvarda bir levha vardır. Levhada “ işlerinizde meşveret (danışma ) ediniz!” yazılıdır. Zamanı gelince bu levhanın yerini “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir… “ sözü yer alacaktır.
Meclisin bir numaralı kararı son Osmanlı Mebuslar Meclisi üyelerinden gelebilen mebuslarla Andolu’dan yeni seçilip gelen mebusların birlikte katılım yetkisine sahip olduğu şeklinde almış olduğu kararıdır. TBMM’ye seçilerek gelen milletvekilerinin hepsi çok zor şartlarda Ankara’ya ulaşabilmişlerdir. Onları içerdeki iç isyanlar, dış düşmanlarla mücadele edip vatanı kurtaracak olan değerlerimizdir. Onları yokluklara, zorluklara göğüs geren ve mücadeleyi kazanan milli kahramanlarımızdır. Hepsini rahmetle anıyor, ruhlarının şad olmasını diliyorum.
24 Nisan 1920 tarihindeki toplantıda Mustafa Kemal oy birliğiyle TBMM Reisliğine seçildiğinde 39 yaşında idi. Artık Ankara’da yeni bir devlet kuruluyordu. İstabul Hükûmeti ve Osmanlı Devleti artık bitmişti . 1299 yılında kurulan Osmanlı saltanatı artık tarihe karışmış yeni bir Türk devletinin temeli atılmıştı.