Ne zaman gelip geçmis bu kadar zaman?
Dönüp ardina baktiginda koca bir yalan dünya. Zamanin içinde uçup giden hayatlar. Bu aynadaki yüz ben miyim? Kimin Tanrim bu karsimdaki yüz? Ben degilim zaman karsisinda eskiyen yüz!
Bu kadar hizli geçen zaman insanin psikolojisini bozuyor.
Her geçen zaman ömürden gidiyor.
Insanlar dogar, büyür, ölürler!
Bu gerçekligi söylemek dogal ama yasamak bambaska bir duygudur.
Postmodern akim insan yasaminin anlamini sorgular. Insanlar yasama anlam vermekte zorlanir. Kiside bitmislik, tükenmislik, degersizlik hâkimdir. Bireysellik pik yapar.
Endüstriyel toplumlarda insanlar yol ayrimindadir.
Yasadiklarina anlam vermekle, yasamin anlamsizligi arasinda gider gelirler.
Ataol Behramoglu’nun dedigi gibi; ” Yasadin mi, yogunluguna yasayacaksin bir seyi”
Dogru olan yasami doldurmak geregidir. Dolu dolu yasamak, üretmek, ürün vermektir.
Yasamin bos olduguna inanmak, insanin yok olusana es degerdir.
Insan anatomisi üretmeye endekslidir.
Nasil yerküre depremlerle, yanardaglarla enerjisini disariya atiyorsa, insanlarda üreterek enerjilerini disari atarlar.
Toplumsal süreçlerde birçok olumsuzluklar insan bakis açisini etkilemekte, olumsuz psikolojik hava insan beynine yüklemektedir.
Görmezden gelinemez toplumsal bir baski asikârdir. “Bos isler bunlar!” diyen o kadar çok insan çikar ki karsiniza bütün motivasyonunuzu alt üst eder.
Tüm beyninle, bedeninle sarilmalisin hayata. Yasam sevinciyle dolmalidir ruhun ve bedeni. Son nefesini verene kadar üretmelisin. Insanlik için, yasanasi bir dünya için emegini vermelisin. Yaptiklarin için hiçbir karsilik beklememelisin. Ne yaparsan insanlik için yapmalisin.
Hayat akarken akan hayata anlam verebilmelidir insan. Anlam kazanan hayat degerlidir. Degerli olmak insanin kendi ellerindedir.
Degerli bir yasama var misiniz?