20 Ocak 2017 Cuma günü, anayasada AKP ve MHP tarafından alelacele ve çalakalem yapılan partili cumhurbaşkanlığı ile ilgili rejim değişikliği; yine AKP ve MHP milletvekillerinin 339 evet oyu ile TBMM’nden geçti. Böylece Başbakan adeta harikiri yaparak; milletvekilleri de çalışma ve yaşam ortamlarını kısaca var olma ortamlarını kendi elleriyle ortadan kaldırmış oldular ve TBMM’ni de saray bahçesi yaptılar!
TBMM, seçilecek partili cumhurbaşkanlarından birinin çıkaracağı bir KHK ile saray bahçesi durumuna gelirse; 600 milletvekili, 60 kişilik guruplar halinde saraydaki 10 odada mı bir arada olacaklar?
Böyle bir durumda; milletvekilleri saraya taşınınca TBMM binası ve de bahçesi acaba kendine özgü bir imar durumu yaratılarak rant aracımı olacak? Yani üzerinde devasa AVM ve gökdelenler mi yapılacak?
Zira seçilecek olan cumhurbaşkanlarının çıkaracağı KHK’n kimin tarafından ve nasıl bir siyasi yapı içinde kullanıldığından çok nasıl ve hangi amaçlarla kullanıldığı önemlidir.
Başbakan, anayasada yapılacak değişikliklerin görüşülmesi sırasında: “bir Ali değil, bin Ali feda olsun” şeklinde bir yaklaşımda bulundu. Kim olursa olsun bir kişi için insan kendini feda etmez; yani başkası için harikiri yapmaz; ben, vatanım, milletim, özgürlüğüm, bağımsızlığım, demokrasim vb. ulusal ve evrensel değerlerim için kendimi feda ederim…
Ayrıca kafama takılan bir durum da; MHP Genel başkanı Devlet Bahçeli’nin, “bu değişiklik geçmezse erken seçim olur” tehdidi ve Başbakanın, “MHP’den de bakan atanabilir” rüşvet niteliğindeki yaklaşımının altında ezilen MHP milletvekillerinin, AKP milletvekilleriyle birlikte değişikliği parlamentodan 339 oyla geçirmiş olmalarıdır.
MHP milletvekilleri için; Devlet Bahçeli’den korkmuş olabileceklerini veya Başbakanın attığı “MHP’den de bakan atanabilir” oltasına takılıp takılmadıklarını bilmiyorum ama yıllardır “devletin başına Devlet geçecek” diyen MHP seçmenlerine, Devlet Bahçeli ve MHP milletvekilleri, bu durum nasıl açıklayacaklar?
MHP seçmenleri, devletin başına Devlet’in değil de başkasının geçmesini sağlamak için Başbakanın, “MHP’den de bakan atanabilir” rüşvet niteliği taşıyan bu oltaya takılacaklar mı?
MHP seçmenleri, olası bir MHP’li bakanların atanmasında; bu bakanlıkların üst düzey yönetimlerinde bürokrat olabilecekler mi? Zira bu tür bürokratların atanması, partili cumhurbaşkanlarına aittir. Geriye birkaç alt düzey memurluğu
kalıyor; bu da MHP seçmenlerinin ağızlarına sürülen bir parmak baldan öte bir şey olmaz…
Ayrıca partili cumhurbaşkanları, istedikleri anda da; bu olası MHP’li bakanları görevden alma yetkilerine sahiptirler…
Kabul edilen bu anayasa değişikliği ile söz milletin mi yoksa bir kişinin mi?
Yasamada, yürütme de ve yargıda; millet mi karar verecek yoksa bir kişi mi karar verecek?
Evet, soruyorum: bu durumda, söz kimin?
Şimdi sözü bir kişiye bırakan AKP ve MHP milletvekilleri, “söz milletindir diyerek” yollara çıkacaklar…
Dışarıdan bakan bir kişi, AKP ve MHP milletvekillerinin verdikleri oylarla; Türkiye ufuklarından tarihte bu güne kadar hiç görülmemiş insan temel hak ve özgürlükleri yerine, saraya bağlı ve tek kişiye endeksli bir demokrasi anlayışı doğuyor; durum böyle olduğu halde “bu milletvekilleri oylama sonucunda neden sevindiler ki?” diye soracak!