Aylardan beri, ülkemizde ortaya bir “beka sorunu” atılarak; iç ve dış siyaset “beka sorunu” merkezinde şekillendirilmeye ve bu eksende de bir takım ittifaklar oluşturulmaya gidilmektedir.
AKP ile MHP arasında bir “Cumhur İttifakı” oluşturuldu.
Acaba “beka sorunu” ortaya atılmamış olsaydı, böyle bir ittifak olur muydu?
Ya da seçim barajı, %0-%3-%5 gibi oranlarda olsaydı, yine de Türkiye’nin bir “beka sorunu” olacak mıydı?
Kısaca: AKP, %50+1 üzerinde bir oy alacağını; MHP’de %10 üzerinde oy alacağını görmüş olsalardı; yine de beka sorunu ve ittifaklar olur muydu?
Yani “baraj altında buluşma” olacak mıydı?
Anlaşılacağı gibi baraj altında buluşmak, AKP ve MHP’nin çıkar paydasında buluşmasıdır…
“Cumhur İttifakının” amacı, ortaya atılan beka sorununu yok etmek mi, yoksa bir ruhsatlı muhalefet oluşturarak, birlikte halkın elinde olan egemenliği bir kişiye vermek mi?
Ey! İktidar ve ruhsatlı muhalefet, cumhuriyet ve demokrasiden ne kötülük gördünüz de egemenliği bir kişiye vererek, başınıza tüm yetkilerle donatılmış adeta bir kralın seçilmesini istiyorsunuz?
Egemenlik, anayasa gereğidir, yasalar gereğidir diye paylaşılamaz, devredilemez….
Çünkü egemenlik, bir devleti kuran ve o devleti yöneten en yüce güç, en yüce otoritedir.
Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran ve yöneten halktır. Dolaysıyla da egemenliğin sahibi de halktır.
Halk egemenliğini anayasada belirtilen kurumlar aracılığı ile kullanır; egemenliğini bir kişiye verip, kullandırmaz…
Egemenliği bir kişi kullanmaya başlarsa, o kişi, denetlenemez ve yargılanmaz.
Ülkemizi tehdit eden bir “beka sorunu” iki parti arasında ittifak yapılarak mı aşılacaktır?
“Beka sorunu” ancak bütün siyasi partiler ve ülkede birlik beraberlik sağlanarak, ulusal güçlerin birleştirilmesiyle yok edilir.
Her ulusun potansiyel olarak beka sorunu olabilir. Beka sorununu yaşamamak için: iç siyasetle, ülke içinde birlik ve beraberliği sağlamak; dış siyasetle ise ülke çıkarlarını savunmak ve ülkesini tehlikelere atmamak gerekir.
Yani: Yurtta Barış, Dünyada barış ilkesini hayata geçirmekle olur.
Siyaset, toplumun; huzur, güven ve refahını sağlamak için yapılır. Dış güvenlik, askeri güçlerle; iç güvenlik, kolluk kuvvetleriyle; refah da ülkedeki yeraltı, yerüstü ve yetişkin insan kaynaklarıyla sağlanır.
Huzur ve güvenliğin sağlanması için; Askeri ve kolluk güçlerimizin gücünden ve o güçlerini kullanma yeteneklerinden en ufak bir kaygım yoktur.
Toplumsal refahın sağlanması için gerekli ulusal sermaye ve sosyal sermayemiz yetersizdir. Üretim için yabancı sermayeye gereksinim duyuyoruz; yeterli miktarda da eğitilmiş insan gücümüz yok.
Bu durumda da: ivedi olarak; hukuk, ekonomi ve eğitim alanlarında yapısal reformların yapılması gerekir, inancındayım…