BİTMEYEN KAVGA!

CHP, bir türlü ameliyat masasından kalkamıyor! 24 Haziran seçimlerinden sonra, yine ameliyat masasına yatırıldı; her gelen bir neşter vurup gidiyor…

Kısacası, seçimler bitti, CHP’de yine kavgalar başladı…

Aslında CHP’de kavgalar hiç bitmiyor; zira kavgaların biri bitiyor biri başlıyor. Bazen de biri bitmeden biri başlıyor…

Bu kavgalara, “Bitmeyen Kavgalar” demek yerinde olur, inancındayım.

Şimdi de, Muharrem İnce seçimlerde CHP’den daha fazla oy aldı ve başarılı oldu, bu nedenle de Kemal Kılıçtaroğlu, istifa edip, Genel Başkanlığı Muharrem İnceye bırakmalı kavgası başlatıldı.

Bu yaklaşım, CHP’yi karıştırmaktan ve parçalamaktan başka hiç bir işe yaramaz.

Bu tür yaklaşımalar, bilinçli olarak yapılmıyorsa; bunları ortaya getirenleri, sadece siyaset fakiri olarak değerlendirmek olasıdır, diyorum.

Ben, 24 Haziran seçimlerinde, “CHP, başarısız; Muharrem İnce başarılı oldu,” görüşüne katılmıyorum…

24 Haziran seçimlerinde, muhalefet partilerinin seçmenleri, parlamento seçimi için oylarını kendi partilerine verirken; kendi cumhurbaşkanı adaylarının seçimi kazanamayacaklarına inandıklarından; Muharrem İnce’nin ikinci tura kalmasını istediler ve belirli oranlarda oy vererek, Muharrem İnce’yi desteklediler.

Bu anlatımdan: Muharrem İnce %30,64 oranında oy aldı değil de; Muharrem İnce’ye %30,64 oranında oy verildi gerçeğine ulaşılmış olur, kanaatindeyim.

Aydınlanması gereken bir durum da: seçimleri her zaman kendilerine “sağ” dedikleri partilerin kazanmasıdır.

Ülkemizde, toplumun yumuşak karnı, dindir…

Ayrıca sağ-sol ayrışımı, ekonomi ve toplumsal eksende değil de, din ekseninde yapılmaktadır.

İslamiyet’in ne olduğunu bilmeyen kesimlerden bir kısmı, dinin taraftarı ki, bunların sayıları çoktur; bir kısmı da, dine karşı olarak gösterilmektedir.

Bu toplum, halife sultanın yönettiği ve alt yapısını dinin oluşturduğu bir toplumdur. Bu nedenle de toplumumuzda siyaseti belirleyen yegâne unsur da din olarak karşımıza çıkmaktadır.

Sağ partilerin siyaset alanları; kutsallık, otorite ve sadakattir. İşte asırlardır oluşan değerler de bunlardır. Kişilerin bu değerlerden ayrılmaları son derece zordur. Hatta olanaksızdır…

Siyasi gelişmeler ve sonuçları bu çerçevede değerlendirildiğinde; kişilerin oluşan zihinsel ve vicdani sınırlarını aşarak, bir sosyal demokrasiyi veya benzeri siyasi görüşleri benimsemesi, kabul ve içselleştirmesi, mümkün değildir.

Bu nedenle, 1946 yılından bu yana ülkemizde yapılan seçimleri, sağ partiler kazanmaktadır. Yani bir sağ partinin alternatifi yine bir sağ parti olmaktadır.

CHP’nin 1977’de %42 oranına yakın aldığı oy, konjonktür gereğidir.

1974 Kıbrıs Barış Harekâtında elde edilen başarı…

Sol rüzgârların güçlü esmesi…

Bülent Ecevit’in, dini hassasiyetleri öne çıkarması vb. etkenler, CHP’nin bu oranda bir oyu almasının nedenleri sayılabilir.

Toplumun içinde bulunduğu yapının CHP’ye seçim kazanmasını olanaklı kılmadığı bu dönemlerde eğer CHP’liler, bu ülkeye ve bu topluma bir şeyler vermek istiyorlarsa; aralarındaki kısır çekişmelere ve kavgalara son vermelidirler, artık. Birlik beraberliğini koruyup ve güçlenerek, demokrasiyi savunmaya devam etmelidirler, diyorum.

Balkan Savaşlarının kahramanı, Osmanlının Deniz İşleri Bakanı, Mondros Ateşkes Antlaşmasını imzalayan, Kurtuluş Savaşı’nda M. Kemalle birlikte hareket eden, Son Osmanlı Mebuslar Meclisi’nde Milletvekili olan, İstanbul’un 16 Mart 1920 tarihinde İngilizler tarafından tutuklanıp, Malta Adasına sürülen, Lozan Görüşmeleri sırasında TBMM Hükümeti Başkanı olan Rauf Orbay, saltanatın kaldırılması sırasında M. Kemal’e:

“Babam padişahın ekmeğini yedi, ben de padişahın ekmeğini yedim. Bu nedenle padişaha ihanet edemem,” demiştir.

Sanıyorum bu görüş ve de düşünüş, ülkemizde uygulanan siyasetin çerçevesini çizmektedir.

YORUM EKLE

banner284