Siyasetçilerden; enerjileri tükenenler, partilerine ve millete verecek bir şeyleri kalmayanlar, öndeki yerlerini kaybedip arkada kalanlar, partilerini kötüleyip ağlamaya başlıyorlar ve etrafa savruluyorlar; işte bu siyasetin bir kaderi olsa gerek.
CHP’de siyaset yapanlarla ilgili sıkça görülen ve yaşanılan bir durumdur bu! Seçim çevrelerinde partisini birinci yapamayanlar, bu ve benzeri yaklaşımda bulunuyorlar.
CHP, bir dava partisidir; davası çağdaşlıktır.
CHP, çağdaşlık davasını terk ederek kişilere tabi olmaz; çağdaşlık davasına inanan kişiler CHP’ye tabi olurlar. Bu nedenle CHP kişilerin isteğine göre değişmez; kişiler de CHP’yi değiştiremezler, CHP ancak genel Kurulları aracılığı ile vizyonunu yeniler.
Ayrıca ülkemizdeki bazı zihniyetler tarafından CHP, bir dinsiz ve sol parti olarak da lanse edilmekte ve CHP’yi toplumun böyle algılaması için de yoğun uğraşlar verilmektedir. Bu yaklaşımın temelinde siyaset alanlarını din olarak seçenlerin, sağ-sol ayrışımı sosyal ve ekonomik eksende değil de din ekseninde yapılmış olmalarıdır.
CHP, vizyonu çağdaşlık olan bir sosyal demokrat kitle partisidir; sınıf mücadelesi veren bir sosyalist parti değildir. Bu nedenle programları beğenilsin veya beğenilmesin toplumu çağdaşlığa taşıyacak, her kesimden güçlere ihtiyaç vardır; bu güçler, kategorize edilemez ve dışlanamaz.
Çağdaşlaşmaya inanan, çağdaşlaşmayı içine sindiren, bu alanda yeteneği ve gerekli donanıma sahip olduğuna inancı olanlar, çağdaşlaşmak için CHP’ye omuz vermek isteyenler, CHP içinde çalışabilirler.
CHP, bir seçim makinesi değil; bir görev ve bir dava partisidir. Bu dava, 1620 yılında başlayan çağdaşlaşma davasıdır, Araplaşma davası değil.
Evet, 1922-1932 yıllarında yoğunluklu olarak; siyasal, sosyal, eğitim ve hukuk alanlarında çağdaşlaşmak için devrimler yapan CHP, maalesef köhnemiş bir zihniyeti bütün çabalarına karşın, yok edememiştir. Bu zihniyet, Ortadoğu toplumlarını ne duruma getirdi ve neler yaşatıyor, görüyoruz.
Devletler yıkılıyor, ancak zihniyetlerin yıkılması çok uzun zaman alıyor, asırları buluyor da denilebilir.
Çağdaşlaşma davasını sürdüren CHP’ye önümüzdeki günlerde de çağdaşlaşmanın önündeki zihniyetler direnç gösterebilir; bu direnç, ayakları yere basmayan, sığ, gerçeklerden uzak ve zayıf dirençlerdir. Bu dirençlerin
kırılması, halkla yapılacak dayanışma ile ivme kazanacak ve başarıya ulaşabilecektir.
CHP’nin son seçimlerde aldığı %25 oy oranı yetersiz bulunuyor ve beğenilmiyor. CHP çağdaşlaşma yönünde yapılacak devrimleri gerçekleştirmek için Atatürk tarafından kurulmuştur. Atatürk’ün Kurtuluş Savaşımız döneminde yurt sever silah arkadaşları oldu, ancak bu silah arkadaşları devrimlerin yapılması sürecine girilince; devrimleri kavrayıp, içselleştiremediler ve Atatürk’ten düşünce olarak ayrıldılar ve Atatürk’ün yanında en yakın düşünce arkadaşı olarak İsmet İnönü kaldı.
İşte, 1923 yılından günümüze gelinceye kadar sadece Atatürk’ün başlatmış olduğu çağdaşlaşma sürecinde CHP, günümüzde seçmenlerin dörtte birinin oyuna ulaşmıştır. Bu oran küçümsenecek değil, aslında övünülecek bir orandır; bu durumu, çağdaşlaşmanın önündeki yığınların %25 oranında azaldı olarak da görmek mümkündür.
Son zamanlarda yapılan birkaç seçimde alınan sonuçlar itibariyle, CHP’nin yönetici kadrosunu yıpratıcı yaklaşımlarla; “ son beş seçim yapıldı iktidar olamadık” deniliyor. Acaba bu soruyu soranlar ve bu zihniyetle CHP’ye yaklaşanlar; CHP’nin 1950 yılından bu yana seçim kazanamamış olduğunu bilmiyorlar mı?
SÜRECEK
CHP’de siyaset yapanlarla ilgili sıkça görülen ve yaşanılan bir durumdur bu! Seçim çevrelerinde partisini birinci yapamayanlar, bu ve benzeri yaklaşımda bulunuyorlar.
CHP, bir dava partisidir; davası çağdaşlıktır.
CHP, çağdaşlık davasını terk ederek kişilere tabi olmaz; çağdaşlık davasına inanan kişiler CHP’ye tabi olurlar. Bu nedenle CHP kişilerin isteğine göre değişmez; kişiler de CHP’yi değiştiremezler, CHP ancak genel Kurulları aracılığı ile vizyonunu yeniler.
Ayrıca ülkemizdeki bazı zihniyetler tarafından CHP, bir dinsiz ve sol parti olarak da lanse edilmekte ve CHP’yi toplumun böyle algılaması için de yoğun uğraşlar verilmektedir. Bu yaklaşımın temelinde siyaset alanlarını din olarak seçenlerin, sağ-sol ayrışımı sosyal ve ekonomik eksende değil de din ekseninde yapılmış olmalarıdır.
CHP, vizyonu çağdaşlık olan bir sosyal demokrat kitle partisidir; sınıf mücadelesi veren bir sosyalist parti değildir. Bu nedenle programları beğenilsin veya beğenilmesin toplumu çağdaşlığa taşıyacak, her kesimden güçlere ihtiyaç vardır; bu güçler, kategorize edilemez ve dışlanamaz.
Çağdaşlaşmaya inanan, çağdaşlaşmayı içine sindiren, bu alanda yeteneği ve gerekli donanıma sahip olduğuna inancı olanlar, çağdaşlaşmak için CHP’ye omuz vermek isteyenler, CHP içinde çalışabilirler.
CHP, bir seçim makinesi değil; bir görev ve bir dava partisidir. Bu dava, 1620 yılında başlayan çağdaşlaşma davasıdır, Araplaşma davası değil.
Evet, 1922-1932 yıllarında yoğunluklu olarak; siyasal, sosyal, eğitim ve hukuk alanlarında çağdaşlaşmak için devrimler yapan CHP, maalesef köhnemiş bir zihniyeti bütün çabalarına karşın, yok edememiştir. Bu zihniyet, Ortadoğu toplumlarını ne duruma getirdi ve neler yaşatıyor, görüyoruz.
Devletler yıkılıyor, ancak zihniyetlerin yıkılması çok uzun zaman alıyor, asırları buluyor da denilebilir.
Çağdaşlaşma davasını sürdüren CHP’ye önümüzdeki günlerde de çağdaşlaşmanın önündeki zihniyetler direnç gösterebilir; bu direnç, ayakları yere basmayan, sığ, gerçeklerden uzak ve zayıf dirençlerdir. Bu dirençlerin
kırılması, halkla yapılacak dayanışma ile ivme kazanacak ve başarıya ulaşabilecektir.
CHP’nin son seçimlerde aldığı %25 oy oranı yetersiz bulunuyor ve beğenilmiyor. CHP çağdaşlaşma yönünde yapılacak devrimleri gerçekleştirmek için Atatürk tarafından kurulmuştur. Atatürk’ün Kurtuluş Savaşımız döneminde yurt sever silah arkadaşları oldu, ancak bu silah arkadaşları devrimlerin yapılması sürecine girilince; devrimleri kavrayıp, içselleştiremediler ve Atatürk’ten düşünce olarak ayrıldılar ve Atatürk’ün yanında en yakın düşünce arkadaşı olarak İsmet İnönü kaldı.
İşte, 1923 yılından günümüze gelinceye kadar sadece Atatürk’ün başlatmış olduğu çağdaşlaşma sürecinde CHP, günümüzde seçmenlerin dörtte birinin oyuna ulaşmıştır. Bu oran küçümsenecek değil, aslında övünülecek bir orandır; bu durumu, çağdaşlaşmanın önündeki yığınların %25 oranında azaldı olarak da görmek mümkündür.
Son zamanlarda yapılan birkaç seçimde alınan sonuçlar itibariyle, CHP’nin yönetici kadrosunu yıpratıcı yaklaşımlarla; “ son beş seçim yapıldı iktidar olamadık” deniliyor. Acaba bu soruyu soranlar ve bu zihniyetle CHP’ye yaklaşanlar; CHP’nin 1950 yılından bu yana seçim kazanamamış olduğunu bilmiyorlar mı?
SÜRECEK