Sabahin erken saatlerinde,
Yollara düsmüs;
Çocuk, kadin, genç,yasli iki büklüm…
Dudaklardan dökülen hep ayni türkü:
Ben, Türk’üm.
Dönüp bir bakin, geldi ne hale
Diye, avazlari çiktigi kadar bagirdilar…
Bir kan gölüne döndü Çanakkale
Diyerek, kapilari çaldilar.
Kapiyi açan bir nene,
Yorgun ve uykusuz gözlerle bakarak,
Sözlerine basladi:
Biri Balkan’da kaldi, biri Sarikamis’ta;
Evdeki de on dört yasinda,
Alin, bunu da götürün,
Bu vatan için ben dogururum yine…
Onlar,
Kapi kapi dolasip;
On bes, on alti, on yedi yaslarinda kim varsa topladilar,
Toplananlar,
Çanakkale Marsi’ni söyleyerek,
Hep birden costular…
Bunlarin; elleri nasirli, yüzleri yanik,
Basladi dönüsü olmayan bir ayrilik…
Yolculuk için hazirladilar;
Esek, at ve katiri,
Kirilmadan hiç kimsenin hatiri…
Aglamadi gidenlerin anasi;
Kapanmadan,
Önceki gidenlerin açtiklari,
Yüreklerdeki evlat yarasi…
Analarindan ayrilan bu çocuklar;
Gece gündüz demeden yürüdüler
Ve birer birer,
Savas alanina girdiler…
Mevsim bahar,
Aylardan Mart ve Nisandi,
Tepelerden,
Bogaza oluk oluk dökülen kandi…
Ayaklarinin altinda Kireç Tepesi,
Gözler ufukta, kulaklar emirde
Ve ölmek için,
Adeta siraya girmisti hepsi…
O gece uyumadi çocuklar,
Binlerce el dua için açildi Allaha
Ve dua ettiler,
Bu savas bitmeliydi sabaha…
Bu savasta;
Binlerce çocuk vatan için vurulup öldüler,
Binlerce çocuk kefensiz olarak topraga gömüldüler…
Adini andikça durmadan çarpar kalbim,
Kireç Tepesi’nin önündeki baglarda,
Zaferi göremeden,
Vurulup sehit olan,
Dedem Karamanli Ibrahim…
Bu zaferi kazananin sani büyüktür…
Bu zaferi kazananin adi Türk’tür…
Bu zafer sorulursa eger…
Bu zafer bir tarihe deger…
Bak oglum!
Sen bir Türksün,
Seni hiçbir zaman sarmasin keder…
Unutma!
Sadece soysuzlar soyuna ihanet eder…