1950 yılında başlayan yurt içi ve yurt dışı coğrafi hareketlilik nedeniyle oluşmaya başlayan çilelerin bitmesi için:
1)Parlamenter Sisteme (Başbakanlık Hükümet Sistemi) dönülmeli,
2)Yargı, idari, eğitim ve ekonomi alanlarında yapısal reformlar geciktirilmeden gerçekleştirilmeli,
3)Kentler süratle boşaltılmalıdır.
Günümüze kadar hiçbir yerde görülmemiş ve de uygulanmamış olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, güçler ayrılığı ilkesini ortadan kaldırmış algısı yaratmış durumdadır; bu nedenle de, ülke ve ülke dışında bir güven erozyonu ile karşı karşıya bulunulmaktadır.
Güvensizlik ortamının yok edilebilmesi için öncelikli olarak güçler ayrılığı ilkesi ivedi olarak hayata geçirilmeli ve yargı kararlarını geciktirmeden vermelidir…
Yeni bir idari oluşuma gidilerek; İstanbul, Ankara, İzmir, Muğla, Konya, Denizli, Kayseri, Malatya, Van, Diyarbakır, Adana, Antalya, Trabzon, Samsun, Bursa, Edirne, Erzurum ve Urfa, mevcut vilayetlerin üzerinde bir Merkez Vilayetleri adı altında yapılandırılmalı, coğrafi bölgelerdeki diğer vilayetler buralara bağlanılmalı, buralarda görev yapan valiler, halk tarafından seçilmelidir.
Ülkedeki bütün üniversiteler bu Merkez Vilayetlere taşınmalı; anaokulları, köy ve mahalle muhtarlarına; ilköğretim, belediyelere; orta öğretim ise üniversitelere bağlanmalıdır. Devlet, eğitimin yürütülmesinden elini çekmeli sadece mali ihtiyaçları karşılamalı(Okul yapımı, okulun gereksinimlerini ve yönetici, öğretmen ve yardımcı personellerin ücretlerini karşılamalı) ve yaptığı mali ihtiyaçların durumunu denetlemelidir. Taşımalı Sistemden, tamamen vaz geçilmelidir.
1950 yılında kırsaldan kentlere doğru başlayan göçlerin yönü değiştirilmeli ve kentlerden kırsala göçler başlatılarak kentler boşaltılmalıdır. Zira günümüzde kentlerin çekiciliği ve kırsalın iticiliği bitme noktasına gelmiş bulunmaktadır. Aslında merkez yapılarına göre çok şişirilen birkaç kentimizin olması geren nüfus yapıları şöyle olmalıdır, kanaatindeyim:
İstanbul, üç milyon; Ankara, bir buçuk milyon; İzmir, bir milyon; Malatya yüz bin; Karaman, on beş-yirmi bin…
Kentlerden kırsala göçlerin başlatılması ve böylece kentlerin boşaltılması için:
Kırsalda hayat çok ucuzlatılmalıdır. Mazot, altı lira iken iki liraya; benzin yedi lira iken, iki buçuk liraya indirilmeli; gübre ve yem fiyatları başta olmak üzere
kentlerdeki her türlü yiyecek içecek ve kullanılan mal ve malzemelerin fiyatları kırsalda 3/2 oranında ucuzlatılmalıdır…
Kent yaşamında tüketici bir toplum durumuna geldik; kırsalda üretici bir toplum durumuna gelmeliyiz. Bunun için de:
Liberal ekonomik sistem yerine, tekrar karma ve planlı ekonomik sisteme geçmeliyiz…
Borç alma yerine kendi öz kaynaklarımızı değerlendirmeliyiz. Saraylar yaptırma, uçaklar ve pahalı araçlar alma, Kanal İstanbul gibi fantezilerin peşinden koşma yerine, tasarrufa yönelip, sermaye biriktirmeliyiz…
GAP Projesini hiç gecikmeden tamamlayıp, hayata geçirmeliyiz…
Ülkemizde tarım ve hayvancılık bitmiş durumda. Bu nedenle; Konya, Ankara, Malatya, Van, Erzurum, Diyarbakır ve Urfa’daki üniversitelerde Ziraat ve Veterinerlik fakülteleri açılmalı ve tarım ve hayvancılığı bu fakültelerle işbirliği içinde yürütmeliyiz. Zira ürettiğimiz; üzüm, narinciye, fındık ve kayısıdan başka başta et ürünleri olmak üzere her türlü yiyecek ürünlerini dışarıdan almaktayız. Bunlara hayvan yemlerimiz ve bitki gübrelerimizde dâhildir…
Taşımacılıkta, karayolları yerine; deniz, demir ve hava yollarına ağırlık vermeliyiz…
Üç tarafı denizlerle çevrili ve Marmara Denizi ve Van gölüne sahip olan ülkemizde, denizciliği ve deniz ürünleri üretimini geliştirmeliyiz…
Kırsalda tarım ve hayvancılığın geliştirilmesi için her türlü önlemler alınmalı, konut, hayvan barınakları vb. yapılanmalar, devlet tarafından gerçekleştirilmelidir…
Kentlerdeki boşaltılan evler, öğrencilere yurt olarak yararlandırılmalıdır…
İleri teknoloji eğitimlerine ağırlık verilmeli, katma değeri yüksek teknolojiler üretilmeli, toplum kendi kendine yeter duruma gelmeli, daha sonra da dışarıya satışlar yapılmalıdır…
Mali sermaye ve sosyal sermayemizi geliştirmeliyiz…
Ülkemizin en temel sorunlarından biri de enerji sorunudur. Bu nedenle enerji üretecek alanlar oluşturmalıyız; güneş enerjisi, rüzgâr enerjisi, su enerjisi vb.
Son olarak belirteceğim durum: dünyadaki teknolojik gelişmelere gözlerimizi kapamış durumdayız; sanırım, artık gelişmelere gözlerimizi açarak, nelerin olup bittiğini görmemiz ve anlamamız gerekir, inancındayım…
Geleceğin, çilesiz günler olması dileğimle…