CUMHURİYETİN VE DEMOKRASİNİN NE ZARARI VAR?

Birinci Dünya Savaşı sonucunda, hanedanlıklar son bulmuş, buna bağlı olan imparatorluklar da ortadan kalkarak, yerlerine yönetim şekilleri cumhuriyet olan ulus devletler kurulmuştur.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra da tek kişilik yönetim olan otokrasiler (Nazi ve faşist rejimler) ortadan kalkmış, bunların yerine de demokrasi gelmiştir.

Bu gelişmeler, ülkemizde de etkilerini göstermiş, yönetim şekli monarşi olan Osmanlı İmparatorluğu yerine, yönetim şekli cumhuriyet olan bir ulus devlet Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulmuş, padişah iradesi yerine de halk iradesi gelmiştir.

1946 yılında da, ülkemizde çok partili demokrasiye geçilmiştir.

Durum böyle iken: Siyasal varlığını AKP’nin kanatları altına ve böylece de AKP’nin güdümüne girerek, AKP’den ruhsat alıp ruhsatlı muhalefet durumuna girdiği algısını yaratan MHP, Parlamenter demokrasi (başbakanlık hükümeti) sistemi yerine, Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümeti adı altında bir sistemini ortaya atmıştır.

Böylece tek kişi yönetimi olan otokrasiye giden yolun taşları bir bir örülmeye başlanılmıştır.

Önce AKP ile MHP tarafından bir anayasa değişikliği yapıldı.

Daha sonra anayasa için halk oylaması yapıldı.

Halk oylaması sonucunda da YSK yasaya aykırı olarak, mühürsüz oyların geçerli olduğu yönünde bir karar verdi.

Nihayet, “ittifak Yasası” uygulaması öngörülerek, hazırlanan yasa, TBMM’nde 13Mart’ı 14 Mart’a bağlayan gece kabul edildi.

Bu gelişmeler:

Devlet yönetim şeklinin, cumhuriyet yerine monarşiyi…

Demokrasi rejimi yerine otokrasiyi getirmeye yöneliktir.

AKP ve MHP, cumhuriyet ve demokrasiden ne zarar ve ne kötülük gördüler de bunları terk edip, monarşiyi ve otokrasiyi tercih etme yönüne gidiyorlar?

Oysa AKP’nin parti olmasını sağlayan ve iktidara getirip, 16 yıl iktidarda tutan; MHP’yi de 49 yıldır siyasette tutan cumhuriyet ve demokrasi değil midir?

Ülkemizde, sağ partiler olarak bilinen AKP ve MHP gibi siyasi partilerin siyaset yaptıkları alanlar; sadakat, itaat, otorite ve kutsallıktır…

Bu nedenle bu partilerin; özgürlük, eşitlik, demokrasi, adalet gibi alanlarda var olmaları ve siyaset yapmaları olanak dışıdır.

Kabul edilen ittifak yasasına göre: ittifak yapan partilerin müştereken %10’luk seçim barajını aşmaları durumunda her iki parti de bu seçim barajını aşmış sayılacaklar.

%2 ya da %3’lük bir oy potansiyeli olan bir parti ile %30’luk bir oy potansiyeli olan bir parti ittifak yaparak seçime girerlerse; aldıkları oy oranı %32 olacak ve bu durumunda her iki parti de %10’luk seçim barajını aşmış sayılacaklar.

Peki, bu durumda: %2’lik oy alan bir partiye verilecek milletvekili, milletin oy vermemiş olmasına karşın, nasıl milletin vekili olacaktır?

Tek başına seçimlere giren ve %8 oy alan bir siyasal partinin hiç milletvekili olmayacak.

Neden?

AKP VE MHP böyle istedikleri için mi?

Böyle demokrasi mi olur?

Bu durum, anayasanın eşitlik ilkesine aykırı değil midir?

İttifak yasası ile siyasal partiler, kendi özgür iradelerine dayalı olarak hareket etmeleri yerine; ittifaklar yapmaları dayatılıyor, bir nevi ittifaklar yapmaya zorlanıyorlar!

YORUM EKLE
YORUMLAR
Hemşeri
Hemşeri - 7 yıl Önce

Bravo, nefis bir yazı daha. Tabii kafası kuma gömülü olmayanlar için!

banner284