Bu tür açiklamalarin ve yaklasimlarin, daga çikislari, özendirmis olmasindan ve mesrulastirmasindan korkarim.
Bülent Arinç bu yaklasimiyla bir empati mi yapmis oluyor?
12 Eylül döneminde, bu ülkede aylarca ve yillarca sadece Diyarbakir’da degil tüm ülkedeki cezaevleri ve karakollarinda sistematik olarak iskenceler ve zulümler yapilmistir.
12 Eylül öncesi ve sonrasinda yapilan baskilari, iskenceleri ve zulümleri Bülent Arinç bilmiyor mu, bu ülkede yasamiyor mu?
Bülent Arinç, iskencelere ve zulümlere ugrayan onbinlerce insanimiz için neden empati yapmiyor?
Bülent Arinç, terörle mücadele ederken sehit olanlar için neden empati yapmiyor?
Hangi nedenle olursa olsun, hiç kimsenin daga çikmasini dogru bulmuyorum. Uygarlik ve uygarlasma, yogun biçimde kentlerdedir.
Dag yolunu tikayan demokrasidir.
Bizim yolumuz, dag yolu degil; demokrasi ve uygarlik yolu, olmalidir.
Uygarlik, baris içinde bir arada yasama olgusudur.
Tarihte, dag yolundan daga çikan Sirplarin, Rumlarin ve Bulgarlarin hangi sonu yarattiklari hafizalarimizda canliligini korumaktadir.
1984 yilindan itibaren daga çikanlarin suçsuz ve günahsiz masum insanlarimizi nasil katlettiklerini unutmayalim.
Bülent Arinç’in, demokraside yogunlasalim; saglik, erinç ve refah içinde birarada özgürce yasayalim deme yerine, “dag yolunu” dillendirmesini: ülkenin içinde bulundugu sorunlarin ve terörün üstünü örtme yaklasimi olarak degerlendiriyorum.
Çünkü Bülent Arinç, bu yaklasiminda samimi olsaydi; bu söylemini, bir dost ortaminda gerçeklestirirdi.
Bülent Arinç, bu açiklamasina karsi belki yeni bir açiklama yapar ve bazi degerlendirmelerde bulunur beklentim oldugu için, bu yazimi geciktirdim. Maalesef, birkaç kelime dile getirdi ama bunlari inandirici bulmuyorum.
Ileriye dönük inancim odur ki; bu ülkede yasayanlar hangi dinden, hangi meshepden ve hangi etnik kökenden olurlarsa olsunlar, her türlü olumsuzluklara karsi, birlikte gögüs gererek, baris içinde bir arada yasama iradesine sahiptirler.
Bunu, unutmayalim.