KMÜ Konferans Salonunda gerçekleştirilen panele Rektör Prof. Dr. Sabri Gökmen, Edebiyat Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Münir Oktay, Genel Sekreter Ahmet Tüfekci, davetliler, üniversite personeli ve öğrenciler katıldı.
KMÜ Divan Şiiri Bahçesi projesi kapsamında düzenlenen panelin açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Münir Oktay şunları ifade etti: “Klasik Türk şiiri tam bir umman, konuşacak çok fazla konu var. İnsanoğlunun konuşabilmesi bir nimettir. Konuşmanın ötesine geçip yazabilmek ise bir sanattır ve nimet üstüdür. Bizden yıllar önce yaşayan şairler, narin fırçalarla sözlerin üzerindeki tozları temizleyerek bizi müthiş bir bilgi deryasıyla karşı karşıya getiriyorlar. Divan şiiri bahçesi projesi organizasyonunda emeği geçen ve panele katılan herkese çok teşekkür ederim.”
“Çiçekler tarihin vesikasını oluşturuyor”
Açılış konuşmasının ardından söz alan panelistlerden Prof. Dr. Ahmet Atilla Şentürk ise Klasik Türk şiirindeki çiçekleri ve çiçeklerin tabiatla olan ilişkisini beyitler üzerinden anlattı. Prof. Dr. Şentürk, “Bizim kültürümüz günümüz insanları tarafından zor anlaşılıyor. Tarihimizi değiştiren büyük devlet adamları savaşçı ruhlarının yanında dünyanın en zarif insanlarıdır. Lale devrinde olduğu gibi dünyanın hiçbir yerinde dönemine çiçek ismi veren başka bir medeniyet yoktur. Çiçekler tarihin vesikasını oluşturuyor. Edebiyat ve tarih o dönemin insanının çiçeklere yaklaşımını anlatan belge niteliğinde olup o dönemin yaşantısından bilgiler verir. Ayrıca Türk şiirlerindeki çiçekler botanikçilere zengin bir kaynak sunuyor.“ dedi.
Edebiyatın gelenekçi olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Şentürk, “Edebiyatta her çiçek ismi kullanılmaz. Hiçbir şairin de kullanmaya cesareti yoktur. Şiirin objeler kadrosu çok dardır. Şairler kendinden önce söylenmiş, yazılmış aynı hayali kullanma hakkına sahip değildir. Bu yüzden şiir yazmak çok zor bir iştir ve en önemlisi de şiir yazmak aşk ister.” diyerek sözlerine son verdi.
“Medeniyet olarak binlerce yıllık çınar ağacı gibiyiz”
Prof Dr. Muhammet Nur Doğan ise edebiyattaki çiçeklerden, gül ile bülbül ilişkisinden bahsetti. Prof Dr. Doğan, “Şairlerimiz şiirlerini yazarken yakın plan gözlem yapmıştır. Ecdadımızın eserleriyle empati kurma cennetinde bulunduğum için çok mutluyum. Bu bilgiler bizim namusumuz ve vicdanımız gibidir bunları terk etmemeliyiz. Eski edebiyatımız devlet adabı, çiçek, yeme, içme gibi her vadide muhteşem bir hazinedir. Bu hazine de geleceğimize olan güveni artırıyor. Medeniyet olarak binlerce yıllık çınar ağacı gibiyiz ve bu değerlerimizle dimdik ayakta duracağız.” şeklinde açıklamalarda bulundu.
“Klasik Türk şiiri hayattan uzak değildir”
Prof Dr. Muhammet Nur Doğan’ın ardından söz alan Prof Dr. Sebahat Deniz, Kemal Paşazade’nin ‘Kuyun misafiriydi saba geldi gülşene / Servü çenar el uzadup merhaba ider’ beyiti üzerinden Klasik Türk şiirini tasvir etti. Prof Dr. Deniz, “Bu beyit bir hayatı ifade eder. Her kelime bir hayattır. Klasik Türk şiiri hayattan uzak değildir. Beyitte tabiat tasviri yapılıyor ve misafirlik temeline dayanan baharın gelişi anlatılıyor.” dedi.
“Divan şiiri bahçesi Türkiye’de bir ilk”
Panelin devamında konuşan Divan Şiiri Bahçesi Proje Yürütücüsü KMÜ Eski Türk Edebiyatı bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Yasemin Akkuş, bahçenin iki yıllık oluşum serüvenini görsellerle anlattı. Yrd. Doç. Dr. Akkuş, “Öğrencilerimle ders işlerken Klasik Türk edebiyatında adı geçen çiçeklerin olduğu tabiat laboratuarına ihtiyacımız olduğunu düşündüm. Bahçemizde pek çok çiçek mevcut. Divan şiiri bahçesi aynı zamanda şiir dünyasını yansıtıyor. Bu proje ile Türkiye’de bir ilke imza attık. Bu projeye başlarken çok heyecanlandım ve hep inandım. Divan Şiiri Bahçesi Projesini hayata geçirdiğim için çok mutluyum ve emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum.” dedi.
Panelin sonunda konu hakkında düşüncelerini ifade etmek için kürsüye gelen Rektör Prof. Dr. Sabri Gökmen Kemal Paşazade’nin beyiti hakkındaki açıklamalarıyla programa katkıda bulundu. Program, plaket töreniyle sona erdi.
KMÜ Divan Şiiri Bahçesi projesi kapsamında düzenlenen panelin açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Münir Oktay şunları ifade etti: “Klasik Türk şiiri tam bir umman, konuşacak çok fazla konu var. İnsanoğlunun konuşabilmesi bir nimettir. Konuşmanın ötesine geçip yazabilmek ise bir sanattır ve nimet üstüdür. Bizden yıllar önce yaşayan şairler, narin fırçalarla sözlerin üzerindeki tozları temizleyerek bizi müthiş bir bilgi deryasıyla karşı karşıya getiriyorlar. Divan şiiri bahçesi projesi organizasyonunda emeği geçen ve panele katılan herkese çok teşekkür ederim.”
“Çiçekler tarihin vesikasını oluşturuyor”
Açılış konuşmasının ardından söz alan panelistlerden Prof. Dr. Ahmet Atilla Şentürk ise Klasik Türk şiirindeki çiçekleri ve çiçeklerin tabiatla olan ilişkisini beyitler üzerinden anlattı. Prof. Dr. Şentürk, “Bizim kültürümüz günümüz insanları tarafından zor anlaşılıyor. Tarihimizi değiştiren büyük devlet adamları savaşçı ruhlarının yanında dünyanın en zarif insanlarıdır. Lale devrinde olduğu gibi dünyanın hiçbir yerinde dönemine çiçek ismi veren başka bir medeniyet yoktur. Çiçekler tarihin vesikasını oluşturuyor. Edebiyat ve tarih o dönemin insanının çiçeklere yaklaşımını anlatan belge niteliğinde olup o dönemin yaşantısından bilgiler verir. Ayrıca Türk şiirlerindeki çiçekler botanikçilere zengin bir kaynak sunuyor.“ dedi.
Edebiyatın gelenekçi olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Şentürk, “Edebiyatta her çiçek ismi kullanılmaz. Hiçbir şairin de kullanmaya cesareti yoktur. Şiirin objeler kadrosu çok dardır. Şairler kendinden önce söylenmiş, yazılmış aynı hayali kullanma hakkına sahip değildir. Bu yüzden şiir yazmak çok zor bir iştir ve en önemlisi de şiir yazmak aşk ister.” diyerek sözlerine son verdi.
“Medeniyet olarak binlerce yıllık çınar ağacı gibiyiz”
Prof Dr. Muhammet Nur Doğan ise edebiyattaki çiçeklerden, gül ile bülbül ilişkisinden bahsetti. Prof Dr. Doğan, “Şairlerimiz şiirlerini yazarken yakın plan gözlem yapmıştır. Ecdadımızın eserleriyle empati kurma cennetinde bulunduğum için çok mutluyum. Bu bilgiler bizim namusumuz ve vicdanımız gibidir bunları terk etmemeliyiz. Eski edebiyatımız devlet adabı, çiçek, yeme, içme gibi her vadide muhteşem bir hazinedir. Bu hazine de geleceğimize olan güveni artırıyor. Medeniyet olarak binlerce yıllık çınar ağacı gibiyiz ve bu değerlerimizle dimdik ayakta duracağız.” şeklinde açıklamalarda bulundu.
“Klasik Türk şiiri hayattan uzak değildir”
Prof Dr. Muhammet Nur Doğan’ın ardından söz alan Prof Dr. Sebahat Deniz, Kemal Paşazade’nin ‘Kuyun misafiriydi saba geldi gülşene / Servü çenar el uzadup merhaba ider’ beyiti üzerinden Klasik Türk şiirini tasvir etti. Prof Dr. Deniz, “Bu beyit bir hayatı ifade eder. Her kelime bir hayattır. Klasik Türk şiiri hayattan uzak değildir. Beyitte tabiat tasviri yapılıyor ve misafirlik temeline dayanan baharın gelişi anlatılıyor.” dedi.
“Divan şiiri bahçesi Türkiye’de bir ilk”
Panelin devamında konuşan Divan Şiiri Bahçesi Proje Yürütücüsü KMÜ Eski Türk Edebiyatı bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Yasemin Akkuş, bahçenin iki yıllık oluşum serüvenini görsellerle anlattı. Yrd. Doç. Dr. Akkuş, “Öğrencilerimle ders işlerken Klasik Türk edebiyatında adı geçen çiçeklerin olduğu tabiat laboratuarına ihtiyacımız olduğunu düşündüm. Bahçemizde pek çok çiçek mevcut. Divan şiiri bahçesi aynı zamanda şiir dünyasını yansıtıyor. Bu proje ile Türkiye’de bir ilke imza attık. Bu projeye başlarken çok heyecanlandım ve hep inandım. Divan Şiiri Bahçesi Projesini hayata geçirdiğim için çok mutluyum ve emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum.” dedi.
Panelin sonunda konu hakkında düşüncelerini ifade etmek için kürsüye gelen Rektör Prof. Dr. Sabri Gökmen Kemal Paşazade’nin beyiti hakkındaki açıklamalarıyla programa katkıda bulundu. Program, plaket töreniyle sona erdi.