KMÜ’de Savaş Ve Göçün Etkileri Konuşuldu

Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi (KMÜ) Sağlık, Kültür ve Etik Öğrenci Topluluğu ile Türk Hemşireler Derneği işbirliğinde “Savaş ve Göçlerin Kadın ve Çocuklar Üzerindeki Etkisi” konulu panel düzenlendi.

KMÜ’de Savaş Ve Göçün Etkileri Konuşuldu
KMÜ Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı Konferans Salonunda düzenlenen panele Edebiyat Fakültesi Dekanı V. Prof. Dr. Münir Oktay, Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekan V. Prof. Dr. Ali Şahin, üniversite personeli ve öğrenciler katıldı.
“Savaş tek kelimeyle bir travmadır”
Panelde ilk olarak Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü Uzmanı Dr. Ferhat Yaylacı söz aldı. Savaş ve göçün etkileri hakkında bilgiler veren Uzman Dr. Yaylacı, “Savaş tek kelimeyle bir travmadır. Ruh sağlığı üzerinde fazlasıyla olumsuz etkisi vardır. Savaşın yarattığı tahribat sadece savaşın olduğu zaman ve mekanla sınırlı değildir. Sonraki kuşakları ve çağları da etkiler. İnsanlık tarihi savaşların tarihidir. Bütün insanları etkileyen savaşın toplumda daha çok incinebilir konumda olan çocuklara etkisi daha derindir. Savaş, aile ortamını bozduğu için çocukların bedensel, ruhsal ve sosyal gelişimleri sekteye uğrar. Travmaya maruz kalan çocuklarda öfke patlamaları, konsantrasyon güçlüğü, kabus, uykuya dalma güçlüğü, olayı anımsatan kişi, nesne ve yerlerden kaçma görülebilir.” dedi.
Çocukların savaşın ve göçün neden olduğu bu sorunlara direnmesinde sosyal desteğin çok önemli olduğuna vurgu yapan Uzm. Dr. Yaylacı, “Sosyal destek anlamında bakım verenin varlığı oldukça önem arz eder. Aşırı stres durumlarında ebeveynlerin de tutum ve davranışları değişmekte, bunun sonucunda da çocuk ve bakım verenin etkileşimi bozulmakta, bu durum çocuğun biyolojik ve psikososyal gelişimini olumsuz etkilemektedir.” şeklinde konuştu.
“Savaş ve göçün sonucunda kişi bir yas süreci ile baş başa kalır”
Savaşın ve göçün etkilerini değerlendiren Uzm. Dr. Yaylacı, şunları dile getirdi: “Savaş sonucu ortaya çıkan göç, bireyin iç dünyasında belirgin ve kalıcı etkiler yaratan karmaşık bir psikososyal süreç başlatır. Kişi alışık olduğu yemekleri, ulusal müziğini, kendi ülkesinde sorgulanmayan geleneklerini ve hatta dilini bırakmak zorunda kalır. Yeni ülke de ise değişik tatlarda yemeklere, yeni şarkılara, farklı politik sorunlara, alışık olunmayan bir dile, garip gelen eğlencelere, bilinmeyen kahramanlara, ruhsal açıdan sindirilmemiş bir tarih ve görsel açıdan değişik bir manzaraya adapte olmak zorundadır. Tüm savaş ve göç süreçlerinin sonucunda kişi bir yas süreci ile baş başa kalır.”
Uzm. Dr. Yaylacı, sözlerini şöyle tamamladı: “Özet olarak savaş öldürür, sakat bırakır, göç ettirir, kıtlık ve hastalık getirir, çocukları istismar (cinsel, fiziksel, duygusal) ve ihmalle baş başa bırakır. Savaşta işkence ve tecavüz artar. Ayrıca savaş, kitlesel psikolojik incinme nedenidir, ekonomik kaynakları yutar. Hepsinden önemlisi savaş bittiğinde her şey bitmez. Travmatik yaşantılar kuşaklar arasında aktarılır. Savaş bir halk sağlığı sorunudur."
“Göçle birlikte insanların birikimleri ve farklılıkları da göç eder”
Savaş ve göçü sosyal hizmet açısından değerlendiren Sosyal Hizmet Uzmanı Selma Soytürk ise “Göç temel bir insan hakkıdır” diyerek sözlerine başladı. Uzman Soytürk, devamında şunları dile getirdi: “Göç zulüm, siyasal dinsel ırksal baskı, silahlı çatışma, şiddet olayları gibi birçok farklı sebepten dolayı gerçekleşebilir. Göçler iki farklı şekilde olabilmektedir. Birincisi isteğe bağlıdır yani ekonomik, eğitimsel, sosyal ya da başka bir nedenle kişilerin hayat standartlarını iyileştirmek için yaptığı göçlerdir. İkincisi ise zorunludur ve savaş, sivil çatışmalar, devrimler, ayrımcılık, dinsel rekabet, doğal afetler yüzünden yerinden edilen insanların hayatta kalabilmek için gerçekleştirdiği göç tipidir. Savaş ise en önemli göç nedenidir. Göçle birlikte insanların kültürel birikimleri ve farklılıkları da göç eder.” dedi.
Göç eden mültecilerin yaşadıkları sorunlara değinen Uzman Soytürk, “Mülteciler göç ettikleri ülkelerde genellikle şehrin yoksul bölgelerinde, sağlıksız koşullar altında eğitim, barınma gibi temel haklardan mahrum kalarak yaşamak zorunda kalıyorlar. Irkçılığa, etiketlenmeye ve aşağılanmaya maruz bırakılıyorlar. Ayrıca sosyal hizmetlere erişmekte büyük sıkıntılar yaşamaktadırlar ve dil en önemli sorunlarından birisini oluşturmaktadır. Güvensizlik ve belirsizlik hissi yaşadıkları için de ne yapacaklarını bilmiyorlar.” şeklinde açıklamalarda bulundu.
“Mültecilerin de hakları var”
Uzman Soytürk, mültecilerin de sosyal, kültürel ve sivil politik hakları olduğunu ifade ederek “Bu haklar İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Vatansız Kişilerin Statüsüne İlişkin Sözleşme, Cartagena Deklarasyonu gibi pek çok sözleşmede belirtilmiştir.” dedi. Soytürk, “Mülteciler için ihtiyaç tanımları yapılmalı, sosyal haklara erişimleri kolaylaştırılmalı, danışmanlık hizmeti sunulmalı ve hayatları bir şekilde kolaylaştırılmalıdır.” diyerek sözlerine son verdi.
Panel, Uzman Dr. Ferhat Yaylacı ile Uzman Selma Soytürk’e onurluk takdiminin ardından Sağlık Bilimleri Fakültesi öğrencilerinden Erasmus kapsamında yurtdışına giden, 15. Ulusal Hemşirelik Öğrenci Kongresi ile 10. Engelsiz Üniversiteler Çalıştayına katılan öğrencilere teşekkür belgelerinin verilmesiyle sona erdi.






 

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner284