Amaç, ögrenciyi arastirmaya yöneltmek, üretken kilmak, yaratici olmalarini saglamak, vesaire...
Eskiden ortaokul ve liselerde dönem ödevi vardi. Yillarca uygulandi. Sonuç koca bir sifir. Ne yapiliyordu? Sinif arkadasinin yaptigi ödevin aynisini yazip ögretmene ben yaptim diye veriliyordu veya kitabin aynisi kagida yazilip ödev diye ögretmene teslim ediliyordu.
Ne yaptin? Ödev…
Muzip büyüklerimiz anlatirdi: Bazi ögretmenler, yapilan dönem ödevinin sayfa sayisina not verirmis. Onlarda, o ögretmenin verdigi dönem ödevinin sayfasini çogaltirmis. Alakasiz yazili kâgitlari veya eskiden hazirlanmis ödevlerin nüshalarini ödev sayfalarinin aralarina sikistirirlarmis. Dönem ödevinin sayfa sayisi fazla gözüksün diye. Ödevin sayfa sayisi fazla ise not da çok olurmus.
Egitim açisindan tam bir komedi.
Yeni adiyla proje ve performansta durum daha vahimdir. Bu kez proje, performans ödevini yapma isi velilere düsüyor. Ögrenci proje, performans ödevini anne, baba veya yakinina veriyor, onlar canla basla bir seyler yapmaya çalisiyor. Bir stres bir sinir; “Bu ödevi veren ögretmeni de…” deyip koyuluyorlar ise.
Aile içinde; proje, performans ödevi iyi oldu kötü oldu kavgasi yasaniyor. Oda yetmezmis gibi, sen neden yardim etmiyorsun tantanasi basliyor. Çocuk bu kargasanin, tantananin arasinda televizyon izlemektedir. Isin tamamen disindadir.
Resim ögretmeni arkadasim, birinci siniftaki kizi adina proje, performans ödevi hazirlar. Birinci sinif ögretmeni de, çocugun çalismasi deyip notla degerlendirir.
Ülkede egitimin geldigi nokta budur.
Ögrencisinin hazirlamadigini bilen ögretmen, çocugu adina ödevi hazirlayan veli, ödevin yapilmasinda hiç emegi olmayan ögrenci ve egitim sistemimiz.
Bu isin hiç kimseye bir faydasi yok.
Egitime böyle bir mantikla bakilamaz. Bilimsel, felsefik, pedagojik mutlaka bir temeli olmalidir yapilan isin. Kirk düsünüp bir adim atilmalidir.
Mesele egitim olmalidir.
Egitimde yapilan küçük bir hata büyük yanlislar dogurabilir. Telafisi mümkün olmaz.
Arastiran, sorgulayan, üretken ögrenci istiyorsak, “ben yaptim oldu” mantigini birakmamiz gerekir.
Önce egitimcilerin, sonra akademisyenlerin fikirleri alinarak; aceleye getirilmeden enine boyuna tartisilip eksikler, yetersizlikler giderilip, tam olgunlastiktan sonra uygulamaya geçilmelidir.
Egitim yapboz tahtasi olmamalidir. Ülkelerin kendine özgü bir egitim politikasi olmali, hükümetlere göre degismemelidir.
Kisacasi;
Egitim bilimsel ve özerk olmalidir.