Yönlendiriciliğini Prof. Dr. Mehmet Mercan'ın yaptığı, Karamanoğulları Kültür ve Medeniyeti Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Mevlüt Günler, Öğr. Gör. Mestan Karabacak ve Arş. Gör. Dr. Kübra Dursun'un da konuşmacı olarak yer aldığı panele, KMÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Murat Ertekin, Genel Sekreter V. İbrahim Karagöz, üniversite personeli ve öğrenciler katıldı.
Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başlayan program panel ile devam etti.
“Mehmet Bey'in başlattığı akım iki asır sonra amacına ulaşmıştır”
Panelde ilk olarak söz alan Dr. Öğr. Üyesi Mevlüt Günler, 'Tarih Metodolojisi Bağlamında Karamanoğlu Mehmet Bey ve Türkçe Fermanı’nın Yeni Bir Değerlendirmesi' konulu sunumu ile katılımcılara önemli açıklamalarda bulundu.
Dr. Öğr. Üyesi Günler, "Fermanın zihinlerde canlandırılan orijinal hali günümüze kadar henüz ulaşmamış ya da gün yüzüne henüz çıkarılamamıştır. Ferman ve içeriği hakkında bilgi veren ilk kaynağımız bir Selçuklu bürokratı olan İbni Bibi’nin kaleme aldığı El-Evamirü’l-Ala‘iye Fi’l-Umuri’l- Ala‘iye (Selçuk Name) adlı eseridir. Ferman’ın oluşturulması ve ilan edilmesinde emeği geçen kişiler Karamanoğlu Mehmet Bey, Eşrefoğlu Süleyman Bey ve Gıyaseddin Siyavuş'tur. Mehmet Bey'in başlattığı akım iki asır sonra yazıya dönüşmüş ve amacına ulaşmıştır." dedi.
“Karamanoğlu Mehmet Bey ve Yunus Emre öncü şahsiyetlerdir”
Öğr. Gör. Mestan Karabacak ise 'Karamanoğlu Mehmet Bey ile Yunus Emre'nin Anadolu Türkçesindeki Rolü' hakkında bilgiler aktardı.
Öğr. Gör. Mestan Karabacak, Türklerin Anadolu'ya yerleşmeleri ve Karamanoğlu Mehmet Bey'in Türkçeyi resmi dil ilan etmesinin tarihsel sürecinden bahsederek şunları söyledi: "Karamanoğlu Mehmet Bey bu fermanla sadece Türkçeyi Anadolu'da devlet dili yapmamış, aynı zamanda Oğuz Türkçesinin yazı dili olmasını da sağlamıştır. Siyasi alandaki liderliğiyle Karamanoğlu Mehmet Bey; dil, edebiyat ve sanat alanındaki öncülüğüyle Türkçenin en büyük şairi olan Yunus Emre, Oğuz Türkçesinin yazı dili haline gelmesinde öncü iki şahsiyet olarak karşımıza çıkmaktadır. Yunus Emre'nin büyüklüğü sadece Türkçenin en güzel şiirlerini yazan büyük bir mutasavvıf şair olmasından değil, aynı zamanda elinde yazılı bir örmeği olmayan konuşma dili olan Oğuz Türkçesini de yazı dili haline getirmiş olmasındandır."
“Vakıf medeniyetini bilmeli, görmeli ve korumalıyız”
Panelin son konuşmacısı Arş. Gör. Dr. Kübra Dursun ise medeniyet konusuna değinerek, "Medeniyet; şehre ait olan anlamında kullanılır. Şehre ait olan her şey çok kıymetlidir. Şehirlerin içerisindeki vakıflarda bu anlamda önemli bir yer tutar. Vakıf kurma bilinci Türklerde de çok yaygındır. Bir yer fethedildiği zaman bile iskân rastgele yapılmamıştır. Öncelikle mutlaka o yere bir cami, ibadethane, hamam, medrese gibi vakıf yapılar inşa edilerek insanların sosyal hayattaki ihtiyaçları giderilmiştir. Bu yüzdendir ki vakıfların sayıları çok fazladır. Vakıf medeniyetini bilmeli, görmeli ve korumalıyız." ifadelerini kullandı.
Arş. Gör. Dr. Kübra Dursun konuşmasının sonunda Karaman'da bulunan vakıflardan örnekler sunarak, öğrencilere bu mekânları görmelerini konusunda tavsiyelerde bulundu.
Panel, hediye takdimlerinin ardından sona erdi.