Özgür Rüzgarların Çocuğu: Abidin

Dünyadaki yalnız adam aramızdan ayrıldı. “Seveni yok Seyfullah’ın” ötekisi. Onun seveni çoktu.

Özgür Rüzgarların Çocuğu: Abidin

Yolda yürürken, pazarlarda gezerken yolu kesilir ayaküstü de olsa hal hatır sorulurdu. Dünyaya bakışı sevgiyle iç içeydi. Iraklarda kaldığımız süre içerisinde, beni arayan, Karaman’a gelmemi isteyen tek oydu. Onun bu davranışı diğer insanlara ve yakınlarıma bakışımı sınamama yol açmıştı. En sevdiği hayvanların başında köpek gelirdi. Geçen yıl beslediği ve esmer adını koyduğu köpeğinin ölümüne çok üzülmüştü. Günlerce ağlamıştı. Esmer’de onun sevgisini karşılıksız bırakmazdı. İlk göz ağrısı Emine’yi evlenmek için sarhoş kafayla istemesi acıklı-gülünçlü bir tiyatro sahnesini andırırdı. O, benim gözümde Karaman’ın Don Kişot’u idi. Bizim Karaman’da “Gaburcaklı” dediğimiz Orta Anadolu oyun havalarını duyduğu zaman, ortaya çıkar o uzunca boyuyla, rüzgarda esen kavak gibi oynardı. Kimi zaman onu Nicos Kazancakis’in roman kahramanı Alexi Zorba’ya benzetirdim. İnsanın evrenselliğini bu olayda da gördüm. Canı sıkıldığında bir otobüse atlar kenti gezmeye çıkardı. Beni de sürekli yanında isterdi. Geçen yaz otogar parkına gittiğimizde, önce Karadağ’a bir selam verir, sonra yanımızda getirdiğimiz simitleri çayla yerdik. Sonra Mümin (Köse) Erdeğer ile pişti oynarlardı. Bilinçli kötülük yaptığına hiç tanık olmadım. Perşembe pazarının değişmez taşıyıcısı. Doğuştan engelli. Okuma yazma yoksa da rakamları çok iyi bilirdi. Telefon ayrılmaz parçasıydı. Onu kimi zaman Kemal Sunal’a benzetirdim. Sunal filmlerinin hayranıydı. Son aylarda Muammer Baran parkında Belediye ona görev vermişti. Baran’a “Muammer Amca” diye selam durur ve parkı kirletenlere lanet okurdu. Onun bir de Funda’sı vardı. O da garip Abidin’e ihanet etmişti. 
Remzi Tartan kardeşimizin adını bilemezdi. Ona “ak saçlı”, köylüsü Yusuf öğretmene “köylüm” derdi. En çok bindiği otobüsün numarası “6” idi. Nedeni de sanayideki Anı Bisküvi’ye Nazım amcasına gitmekti. Bir gözü doğuştan görmez diğer gözü de az görürdü. Gözünü sağaltmak için Konya’ya kaç kez gittiğini bile bilemem. Hep umut peşinde koştu. Bizim büronun tahta masasının dili olsa da Abidin’in pişti yaptığı zamanki vurmalarını bir anlatsa. Kardeşim Ziya “Medeni” onun “veli nimetiydi” Otuz yıllık bir tanışıklıkları vardı. Matbaacı Aydın’la olan dostlukları, şakalaşmaları içten ve kahkaha ile biterdi. Rahmetli Birol Kuytan ona zayıflığından dolayı “Kıllink” lakabını takmıştı. Kimi zaman aşka geldiğinde “Hadi köyümüze gidelim/Fadimenin düğününde halay çekelim” dedikten sonra Ferdi Tayfur’dan “emmioğlu” şarkısına geçerdi. Eski görüntülerini izlediğimde hep gülerdim. Şimdi bir yıldız gibi kayıp gitti. Karaman’ın özgür rüzgarı, sevgili kişisiydi. Onunla olan anılar belleğimizin bir köşesinde yaşamını sürdürüyor. Özlemeyi onun yokluğunda yeniden öğreniyorum. 
Toprağı bol olsun, ışıklar içinde yatsın.  Şahabettin YAVUZASLAN

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner284