Yolun iki tarafinda yesil, kirmizi, beyaz ve sari renklerden olusan çiçekler ile basak tutmaya yaklasmis mor renkteki ekinler, dogayi çok farkli bir güzellige bürüyorlardi.
Karaman’dan ayrilali henüz bes kilometre geçmislerdi ki, önlerinde yogun bir yesillik olusmaya basladigini gören turistler, ayaga kalkip bu güzelliklere sahitlik etmeye basladilar; turistlerden biri: bu gördüklerimiz, uçaktan baktigimizda Karadag’in eteklerinde uzayip giden uçsuz bucaksiz bir yesil deniz görünümünde olan Piri Reis Ormani ve ormanin içindeki hayvanat ve botanik bahçeleri olmali, dedi.
Ayse:
Evet, Piri Reis Ormani’na yaklasiyoruz, görüntü hem havadan hem de bu yönden çok güzel, dedi.
Ormana girildiginde turistlerin saskinligini gören Ayse, birkaç dakika turistlerle birlikte etrafa baktiktan sonra anlatimina basladi:
Bu orman ve içindeki hayvanat bahçesi ile botanik bahçesi, kadin Belediye Baskanimizin bitmez tükenmez ve sarsilmaz iradesi ile Karaman halkinin emekleri ve alin terlerinin ürünüdür; kisa bir çalisma ile Karaman halkini inandiran Baskan, elinde kazma kürekle öncülük ve önderlik yaparak bu olusumu baslatti dedi.
Turistler, ne ile karsilastiklarini kavramaya çalisirlarken Ayse:
Bu orman lise, üniversite ögrencileri, Karaman’da hizmet üreten bütün çalisanlar, belediye çalisanlari, gençler, anneler, babalar, Karaman’a gelen turistler ve ziyaretçiler, bu gördügünüz güzellikleri ürettiler, dedi.
Bir turist:
Orman adeta bölünmüs, belirli kesimlerin adlari yazili, dedi.
Ayse:
Evet, orman parsellenmis durumda; hangi kesim agaç dikmis ise o alan o kesimin sorumlugunda ve bakiminda oluyor ve bu gördügünüz levhalarda hangi parselin kimlere ait oldugunu gösteriyor, hatta bazi agaçlarin üzerinde kimler tarafindan dikilip, bakildiklari da yazilidir, dedi.
Dalginligindan ve gördüklerinin sokundan kurtulan Ali:
Bazi isletmeler, kildan yapilmis Yörük çadirlari, modern çadirlar, bungalovlar, mangallar, ahsap masalar çimler, çiçekler yani ne ararsaniz var, bunlar nedir böyle? diye, sordu.
Ayse:
Bütün bu gördükleriniz, insanlarin hizmetine sunulmustur; bungalovlar ve çadirlarda kalmak isteyenler, az bir ücret karsiliginda diledikleri kadar kalabilirler, mangallarin kullanilmasi için bir ücret ödenilmez, piknik yapmak isteyenler degerlendirebilirler, isletmelerde ise fiyatlar oldukça ekonomiktir, dedi.
Ali:
Isletmeciligi ile buralarin bakim, onarim ve korumalarini kimler yapiyorlar? diye, sordu.
Ayse:
Belediye Baskanligimiz, dedi.
Ali:
Turistlerden bu bungalov veya çadirlarda kalanlar oluyor mu? diye, sordu.
Ayse:
Evet, aramizdaki bu arkadaslardan bes kisi bungalov, yedi kisi çadir, üç kisi de Yörük çadiri için yer ayirttilar, on gün kalacaklar, bizlerle belli noktalarda bulusacaklar, dedi.
Ayse ve turistlerle birlikte Ali ve yegenleri, yanlarina gelip duran, üst kismi açik bir araca bindiler; Ayse, ön tarafa oturdu. Araç ormanin iç kisimlarina dogru ilerlemeye basladi.
Gök yüzündeki bulutlar, yer yer agaçlarla kucaklasircasina asagilara agaçlarin tepelerine kadar inmisler, orta yerlerinde farkli renklerden olusan rengarenk çiçekler, uzayip giden çimenler, görenlere bir tablo seyrini veriyordu.
Bazi yerlerde kulaklari oksayan kus sesleri ile agaçlarin üst kisimlarina gagalarini vuran agaç kakan kuslarinin çikardiklari sesler, bir orkestra ahengini andiriyordu.
Hayallere dalan Ali, Osmanlilar zamaninda yasanan “Lale Devri” sairi Nedim’in: “Altinda mi üstünde midir Cennet-i Ala” dizelerini hatirladi ve Nedim bu güzellikleri görseydi, ayni dizeleri buralar içinde söylerdi, diye düsündü.
Araba büyük bir isletmenin önünde durdu.
Ayse:
Burada bir müddet kalacagiz ve yemeklerimizi yiyecegiz; isteyen kedisi hazirlayacagi yemekleri, isteyenler de buradaki hazir yemekleri tercih edebilirler, dedi.
Arabadan inenler, aralarinda konusarak, gruplar halinde dagildilar.
SÜRECEK