İNSAN BU…

Hayatta her şey insan içindir. Hoşuna gitsin-gitmesin işine gelsin-gelmesin önemli değildir. O şey yaşanacaksa yaşanacaktır. Buna şans, kader, talih, kısmet diyelim ne dersek diyelim, arabesk bir söyleyişle; dünya çekilecek bir şey değildir. İnsanların yüzü bu söylemi doğruluyor. Heykelleri, büstleri yapan insan eserinde bile kendisini yansıtıyor; Objenin kaşları çatık, yüz ifadeleri düşüncelidir. Mutluluğu anlatan kaç şarkı var ki; ekseriyeti acıklı, dertli en azından hüzünlüdür. İnsanı kederden gebertecek binlerce türkü vardır. Amerikalı İron Mike (Demir Mayk) lakaplı General V.H. Michaelis birazdan düşmana saldırı başlatacak askerlerine şöyle seslenmiş: Arkadaşlar, siz buraya ölmeye gelmediniz. Siz burada karşı taraftakilerin vatanları için ölmelerini sağlamak üzere burada bulunuyorsunuz. Malum dünyanın büyük gücü bu işi layıkı vechile yapıyor. Şişkin egolu şımarık subayın ironi (alay)si işte buralardan ilham alıyor.
Hayatın ne menem şey olduğunu yaşayarak anlıyoruz. Ha… mutlu, mesut, bahtiyar insan hiç mi yoktur. Elbet vardır. Fakat onlar ki sayılabilecek kadar azdırlar. Bu böyle de, birde argoda “Fırlama” tabiri ile anılan bir karakter vardır. Misal: Böyle gamsız, kasavetsiz bir figür derin hocaya: Orucumuzu öpüşerek bozsak günah olur mu? şeklinde fantezi bir soru sorar. Hoca bu zevzek sorunun altında kalacak kadar tabansız değildir. Oğlum der, 14 saat açlıktan susuzluktan sonra orucunu dediğin gibi bozacaksan boz ulan, günahı benim demiş. Hocayı böyle haddini aşacak şekilde söyleten ilmi değil elbet. İnsanın nice problemleri, ülkenin nice iç ve dış sorunları varken enflasyon devalüasyon varken, onu böyle gevşek sorular sormaya yönelten şey lümpenlik değil de nedir. Bu örnek şımarıklık adına en uç örnektir. Adama bak ya, hop hop hopluyor. 
Böyle insanlarla ciddi iki kelime konuşulmaz. Şaşırıp yanılıp ona; olgunluk, kâmillik, çelebilik, zariflikten bahsetme. Kendisini bunlarsız da iyi hissedebiliyor ya; başkalarını koy sepete, salla salla vur duvara hesabı.
Onlara bir şey sorma. Hele hele ondan bir şey öğrenmeye çalışma. Kafanı karıştırır. Öyle bir cevap verir ki seni dumura uğratır. Anandan doğduğuna pişman eder.
Sırrını verme. Onlar ne yaptığını biliyor mu sanki. Gider bir düğünde, bir bayramda söyler, seni malamat (rezil) eder.
Onlar karşılaştığı ilk insanla evlenmiştir. Doğru dürüst âşık bile olmamışlar. Olmayıp da iyi yapmıştır aslında. O başka mesele. Âşıklar kavuşamazlar. Aşk insanı söyletir ya; onu hala içten içe sevdiğini filan söyleme. Alacağın cevap üç aşağı beş yukarı; sonuçta birisiyle evlendin işte, olacaktır.
Acı çekmeyen, dert çekmeyen, uzak-yakın kimseden müstahak olsa bile zerre-i miskal kötülük görmeyen maddi-manevi sıkıntı çekmeyen cendereye girmeyen, cereme çekmeyen insan şımarmasın da ne yapsın. Adam zıp zıp zıplamasın da ne yapsın.
Onlar, dışındaki insanların durumunu anlamakta zorlanır. Belki de anlamak istemez. Onun gibilere kafasına saç tokasından başka bir şey takmaz, derler. Üstelik beklediği şeylerle karşılaştığı şeyler denk ki aklı ince işlere ermez. Onlar hala: E niye öyle olmuş… E o niye öyle yapmış da kalmaya kararlıdır. Durumu, durumunu anlamaz, idrak edemez. Darb-ı meseldir: Adam damdan düşmüş. Arkadaş ben damdan düştüm. Bana damdan düşen birini bulun, beni o anlar dememiş mi. Adam haklı ama hiç damdan düşmemiş ki.
 

YORUM EKLE

banner284