Çocukluğumdaki ramazanlarda sahura kalkıp kalkmama arasında ikilem yaşar; sonuçta, her zaman sahura kalkardım.
Çünkü çalan davulun sesi, sahura kalkmamıza bizi davet ederdi.
Sahurda, gaz lambasının yüzlerimizi aydınlatan solgun ışıkları altında, yere serilen sumatın üzerindeki bakır siniye konulan buz gibi kişniş hoşafı ve dumanı tütmekte olan erişte pilavının etrafında toplanırdık.
Bataryalı radyoda Kur’an okuyan kişinin duygulu ve içli sesi, şafakla uçsuz bucaksız bir sonsuzluğa götürürdü beni.
Okunan sabah ezanını duymazdık ancak, kaleden atılan topla yapılan oruç niyeti, beni bulunduğum dünyadan başka bir dünyaya taşırdı.
Okul zamanlarında, sabahları, oruçlu olduğumu arkadaşlarıma hissettirmek gelirdi içimden; akşama doğru ise, yüzüme bakan kolaylıkla oruçlu olduğumu anlayabilirdi. Çünkü açlıktan yorgun ve solgun bir hale bürünmüş olurdum.
Teneffüslerde, okul bahçesindeki pamuklu şeker, macun, simit, temriye satıcılarına uzaktan bakardım, param olmazdı, ayrıca, oruçlu olduğum için kendimi eğitmek isterdim.
Akşama doğru tamamen halsiz kalırdım. Evde, bataryalı radyonun etrafına toplanır, ramazan programlarını dinlerdik.
Bir Kadir Gecesi akşamında, konuşmacı:
Kur’an’ın Kadir Gecesi’nde inmeye başladığını bu nedenle ramazan ayının kutsallığını içten ve hisli bir sesle anlattı. En çok etkilendiğim ve bende iz bırakan ve hiç unutamadığım anlatımı: “Allah’ın kullarıyla konuşması Kur’an’dır; kulların, Allah la konuşması ise duadır”oldu.
İftara yakın zamanlarda, komşu çocuklarıyla birlikte, ellerimizde iftarlıklarımızla sokaklara çıkardık. Benim iftarlığım genellikle un helvası olurdu.
Gözlerimizi öncelikle cami minarelerinde bulunan kandillere çevirirdik. Kandiller yandıktan sonra, kaleye döner bakardık. Birkaç saniye içinde, kalede, topun bulunduğu yerden önce bir ateş görülür, onu, topun sesi takip ederdi. Sevinç içinde iftarlıklarımızı yemeye başlarken, evlerimize koşarak giderdik.
Zaman, zaman arkadaşlarla birlikte kaleye çıkar topun ateşlenişini yakından izlerdik. Karaman, kaleden çok güzel görünürdü.
İftardan sonra arkadaşlarla birlikte camilere giderdik. Genellikle de gittiğimiz yerler, Aktekke Cami ya da Hatun iye Medresesi’nin yanındaki adını unuttuğum Mescit olurdu.
Yıllardır uzakta kaldığım ve hasretini çektiğim güzel Karaman’ımızda, hatıralarımda kalan ramazanlar, bu günkü ramazanlara göre, Kodaman(Ali Şahane), Hacı Celal (Hecceler) ve Hisar mahallelerinde daha heyecanlı ve daha zengin geçerdi…
Karamanlı hemşerilerimin, ülkemin, İslam Âleminin ve bütün insanlığın Ramazanını kutlar, hayırlara vesile olmasını dilerim…