İnsanı yücelten ve büyük yapan, kendi çıkarları üstüne yükselip yurt için, millet için ve hatta bunlarda yetmez, insanlık için yaptıklarıdır. Bu üç yönlü çalışmadır ki, bir insanı ulusal sınırları içinde olduğu kadar, ulusal sınırları dışında da tarihe mal eder ve tarih onu bağrına bastıktan sonra hatırlanmasını ve anlaşılmasını emreder.
Atatürk, insanlığa mal olan eserleriyle her gün aramızda bulunmakta, yüksek ülküleri ve ilkeleriyle yol gösterici olmakta, düşünce ve yüreklerde yaşamaktadır.
Bir kişiyi veya bir olayı anlayabilmek için: kişi ve olaya karşı ön yargısız olmak ve kişinin yaşadığı ve geliştiği dönem ve ortam ile olayların oluştuğu koşulları çok iyi bilmek gerekir. Bunlar olmadan kişi ve olayları anlamak mümkün olamaz. Olsa olsa kişi ve olayları yargılamak ve kör cahilliğimize mahkûm etmek olur. Zira ön yargı, insanın özgürleşmesini ve özgürce düşünüp karar vermesini engeller. Bilgisizlik ise insanı kör kılar.
Atatürk’ü: kendi gözüyle gören, kendi yüreğiyle seven, kendi beyniyle düşünen ve kendi algılama yeteneğiyle algılayabilen kişiler anlayabilirler ve anabilir.
Atatürk, Türk halkının öz güvenini, yaşama ve üretme yeteneğini görerek “Kurtuluş Savaşını başlatmıştır. Kurtuluş Savaşı: “Türk toplumunun bir çağdaşlaşma projesi, bir geleceğin kurulması, bir vizyonudur.” Atatürk, bu projeyi 19 Mayıs 1919’da meşruiyet zemininde başlatmış, geleceği kuracak olan kaynağı, halk olarak görmüş, geleceğin hukuksal ve sosyal yapısını laiklik ekseninde belirlemiştir. Bu nedenle, projenin hedefi; sadece emperyalist işgalden değil, kişi tahakkümünden ve çağdışı kurumlarda da kurtularak, çağdaş uygarlık düzeyini yakalayıp onu aşmaktır. Bu nedenle, 19 Mayıs 1919’da başlatılan bu proje sürmektedir ve süreklidir.
Atatürk’ün işgaller karşısında uyguladığı savaş stratejileri ve taktikleri sonucunda elde ettiği zaferler, ülkede büyük bir enerji yaratmış ve bu enerji, yapılan devrimlerin itici gücü olmuştur.
Bir imparatorluğu yıkmak, yerine yeni bir devlet kurmak. Toplumu, ümmetçi anlayıştan ulus bilincine ulaştırmak ve çağdaş bir yaşam tarzına kavuşturmak, Batı ile yüzleşmek; devrimlerin yapılması ve korunması, halkın bu devrimleri anlaması, kabullenip içselleştirmesi ve yeni bir hukuk kurallarına uyumlu yeni bir yaşam tarzının uygulanabilmesi, ancak bir dâhinin gerçekleştirebileceği devrimlerle olanaklı olmuştur…
Bağımsız bir vatan ve özgür bir ulus yaratılmış ve ulusun çağdaşlaşması sürecine girilmiştir. Bu aşamada, devletin yönetim şekli ve çağdaş bir toplum yaratılmasının nasıl olacağı sorusu gündeme gelmiştir. Bu aşamada, Atatürk’ün bazı silah arkadaşları, düşünce alanında, Atatürk’ten ayrılmaya başlamışlardır.
Atatürk, en büyük eserim dediği cumhuriyeti, çağdaşlaşmayı, hukuk ve sosyal düzenlemeleri, herhangi bir kuruluşa girmek için değil, Türk halkının hak etmiş olması ve ihtiyaç duyulması nedeniyle gerçekleştirmiştir.
“Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Atatürk, çok konuşup ne söylediğini unutan değil; yaptığını söyleyen ve söylediğini yapan ve çağdaş bir ulus yaratan bir liderdir.
Sevgili Atatürk, gösterdiğin çağdaşlık hedefine; aklın ve bilimin ışığı altında, hiç durmadan ve hiç yorulmadan ve oluşturulan bütün engelleri de aşarak, koşar adımlarla yürüyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerimle; yobazların bir türlü anlamak istemeyip ve olumlu olarak anmaktan sürekli olarak kaçındığı ATATÜRK’Ü, yaşamakta olduğumuz 2017 yılının 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramında bir kez daha saygıyla, şükranla, minnetle ve rahmetle anıyorum…
Mekanın Cennet olsun, Büyük İnsan…