Son günlerde terör yine kanlı yüzünü göstermeye başladı. Kafalarda terörün ivme kazanması, anayasada yapılmak istenilen değişikliklerle at başı gidiyor yargısını uyandırıyor. Ne zaman anayasada değişiklikler veya yeni bir anayasa yapılması gündeme gelse, terör yoğunluk kazanıyor.
Bu durum, 2010 yılında da görüldü.
Terör, bu kez yılbaşı gecesi İstanbul’da bir gece kulübünü vurdu; 39 ölü ve dördü ağır olmak üzere 65 yaralı.
Ülkemizde, etnik ve mezhepsel ayrılıklar, sürekli sıcak ve canlı olarak gündemde tutulmaktadır. Zira çakacak olan bir kıvılcım, bu kesimler arasında bir çatışmayı ortaya çıkaracaktır.
Bu konularda çok dikkatli olunmalı ve davranılmalıdır, diyorum.
Türkiye olarak, “Yurtta Barış Dünya da Barış” stratejisinden kesinlikle sapmamalıyız.
Terör, içerden ve dışarıdan sürekli olarak maddi ve manevi destekler bulmaktadır. Destekçilerin amacı: kapitalizmin rekabetçi aşamasında, terör aracılığıyla Türkiye’yi yıpratarak ve zayıflatarak rekabet gücünü kırıp uluslararası pazardan pay almasını engellemektir.
Bu nedenle öncelikle terörü destekleyen iç ve dış kaynakların kurutulması gerektiği inancındayım.
Çünkü terörü ayakta tutan ayaklardan biri iç ve dış destek; ikinci ayağı, bazı görsel ve yazılı medya yayınları ve bazı köşe yazarları, üçüncü ayağı da siyasilerin söylem ve demeçleridir.
Ülkemizde, medya için terör, sanki bitmez tükenmez ve her gün işlenen bir konu, bir kaynak. Hatta öyle durumlar yansıtılıyor ki, neredeyse terör, medyalar arası bir reyting rekabeti adeta…
Açtığım TV kanallarında: güvenlik güçlerinin yürüyüş düzeninden, kişi sayısından, nereden nereye gitmekte olduklarından, ne zaman hareket ettiklerinden, ne zamanda ulaşabileceklerinden, helikopter ve uçaklardan görüntülü olarak yayınlar izliyorum.
Kendi kendime de soruyorum:
Güvenlik güçleri istihbarat alabilme konusunda göbeği çatlarken, verilen bazı istihbaratların yanlışlığı yaşanırken; bizim medya, her türlü istihbaratı terör örgütlerine sabahtan akşama kadar yaptığı canlı yayınlarla servis ediyor. Hiç kimsenin gıkı bile çıkmıyor.
Siyasiler, etnik ve mezhepsel konularda kaşıma yapmaları ve bazı kesimleri öne çıkarmaları, iç huzuru bozar ve en çok gereksinim duyduğumuz birlik ve beraberliği ortadan kaldırır. Bu nedenle her türlü farklılıkları dışlama yerine; sahiplenme yönüne gidilmesi, birlik ve beraberliğimizi güçlendirecektir.
Terör sadece ülkemizin sorunu değil; uluslararası bir sorundur. Bu nedenle; ülkemizde ve ülkemiz dışında yaşayan insanlar, terörün yok olması konusunda gerekli hassasiyeti göstererek, gerekli önlemleri almalıdır. Çünkü terör; bağırarak, çağırarak, nutuklar atarak, kınayarak ve lanetler okuyarak yok olmuyor.
Terör sorununu bu açıdan değerlendirme durumunda olmalıyız. Ülkemizdeki terör sorununun çözümü için de öncelikle bunun kavranması gerektiği inancındayım.
Unutmayalım, terör nedeniyle yaşamlarını yitiren insanların acısı, anaların gözlerinden inen yaş ve yüreklerine düşen ve o yürekleri dağlayıp yakan bir ateş oluyor…