AKP ve MHP milletvekillerinin 339 evet oylarıyla Meclisten geçen ve halkoylamasına gidilecek olan partili cumhurbaşkanlığı rejimine evet demek; 140 yıllık bir parlamento birikimini ve geleneğini terk edip, bir kişinin vesayeti altına girmek olmaz mı?
Parlamenter rejiminden partili cumhurbaşkanlığı rejimine geçilmesi için anayasada yapılan değişikliğin mantığı, işlerin daha çabuk ve daha geniş kapsamlı yapılması mantığıdır.
Olağanüstü durumlarda yapılacak bir veya birkaç iş olursa belki bu mantık geçerlilik kazanabilir; ancak bu güne kadar neler yapılmak istenildi de; 15 yıldır iktidardakilere yapmak istediği işler için kim ya da kimler engel oldular?
Tek kişi yönetimiyle sorunlara ve işlere çok çabuk mu çözümler bulunacak; yoksa daha çok sorun mu üretilmiş olunacak? Kazakistan, 26 yıllık başkanlık rejiminden parlamenter rejimine geçiyor.
Hem kula kul olmaktan, cumhuriyetle birlikte kurtulmuşken; şimdi neden tekrar kula kul olalım ki?
“Halkoyundan evet çıkarsa terörün sesi kısılır” deniliyor…
Anlamadım!
Terörle partili cumhurbaşkanlığı rejimi arasında nasıl bir bağ vardır ki?
Bu yaklaşım, aba altından sopa göstermek mi? Yani eğer evet demezseniz terör artar mı denilmek isteniliyor?
Bu ve benzeri yaklaşımları doğru bulmuyorum. Eğer getirilen bu partili cumhurbaşkanlığı rejimine inanılıyorsa ve de getirilmişse; neden “eğer parlamentodan 330 çıkmazsa erken seçim olur” ve “MHP’liler de bakan olabilir” şeklindeki yaklaşımlara gereksinim duyuluyor?
Ayrıca “sandıktan evet çıkmış olması, teröre verilen mücadelenin desteklendiği anlamına da gelir” deniliyor. Bu mantığa göre: “hayır diyenler, terörle mücadeleyi desteklemiyorlar” anlamına gelmez mi? Kısacası; “evet diyenler teröre karşı, hayır diyenler terörün yanında” denilmek isteniyor. Bu nasıl bir anlayıştır böyle?
Terör ekseninde kişilerin evet veya hayır şeklinde değerlendirilmesini doğru bir yaklaşım olarak görmüyorum; çok sakıncalı olarak da değerlendiriyorum. Zira terör, bir insanlık suçudur; bu nedenle teröre karşı tüm insanların mücadele vermesi gerekir. Dolaysıyla terörle mücadele, evet-hayır iradesine bağlanılmamalıdır.
Bu anayasa değişikliği uyarınca işlerin ve sorunların çözümlerinin daha çabuk ve daha kapsamlı gerçekleştirilmesi için cumhurbaşkanının çıkaracağı KHK’lerle;
Partili cumhurbaşkanının yanında, partili cumhurbaşkanı yardımcıları (bunlar parti başkan yardımcıları)
Üst düzey bürokratlar ( bunlar gençlik kolları, kadın kolları, partinin il ve ilçe örgütü üyelerinden kişiler)
Valiler (parti il başkanları)
Kaymakamlar (parti ilçe başkanları)
Köy ve mahalle muhtarları (köy ve mahalle parti örgütü üyeleri) döneminin de başlatılmış olmasını kim engelleyebilecek?
15 yıldır tek başına iktidarda olan AKP, acaba Recep Tayip Erdoğan’dan sonra AKP’nin başına geçecek bir kişi olmadığı için mi partili cumhurbaşkanlığı rejimini getirmiştir? Cumhurbaşkanı’nın “ben gidersem devlet biter” demesi bundan mıdır?
Halkoyuna sunulacak olan bu partili cumhurbaşkanlığı rejimi, partili cumhurbaşkanının cumhurun başkanı olmasını gölgeler ve sadece kendi partililerinin cumhurbaşkanı yapar. Bir koltukta iki karpuz nasıl taşınacak? Bunlarda biri ya da ikisi birden kırılmaz mı?
Bu nedenlerle; anayasa değişikliği halkoyuna sunulmadan buzdolabına kaldırılsın, diyorum…