“Egemenlik Hanedanındır” yerine “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” denilerek, 23 Nisan 1920’de fiilen ve 1 Kasın 1922 yılında da hukuken millet egemenliği eline almıştır…
Şimdi, “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” yerine; “egemenlik kayıtsız şartsız Cumhurbaşkanındır” denilmeye çalışılıyor!
Ülkemizde, uygulanan siyaset, günü ve kişiyi kurtarma siyasetidir; barış, özgürlük, demokrasi ve refah kimin umurunda?
Bunların yanında bir de, kendini iyi göstermek için icraatlarını ortaya koymak yerine; geçmişi kötüleme, karalama ve inkâr etme gibi ülkemiz ve toplumumuza hiçbir yarar sağlamayan politikalar uygulanmaktadır.
Yıllardır, tüm yokluklara rağmen yapılan tüm değerlerimiz olan;
II. Dünya Savaşına girilmeyerek; çocukların öksüz, kadınların dul bırakılmamasını,
Çok partili demokrasiye geçilmesini,
Elektrifikasyon uygulamasını,
GAP Projesini,
Boğaziçi Köprüsünü,
209 baraj yapımını,
Sanayi yatırımlarını,
Kıbrıs Barış Harekâtını,
Afyon ekimine geçilerek, içişlerimize karışılmasının engellenmesini,
Telekomünikasyon uygulamasını,
Ekonomide liberalizme geçilmesini,
Yok, sayma politikaları…
Ayrıca içeride ve dışarıda bir dayatma politikasıdır gidiyor. Bizim yaptıklarımızı ve söylediklerimizi kabul edin deniliyor, kabul etmeyenlere de; katil, terörist, faşist, nazi, vb. suçlamaları hemen yapıştırılıyor. Kendileri de sütten çıkmış ak kaşık oluyor…
Türkiye; yoksulluğa bağımlılık, cahilliğe bağımlılık, sefalete bağımlılık, işsizliğe bağımlılık, hurafelere bağımlılık yanında şimdi bir de kişiye bağımlı olması için
içeride ve dışarıda meydanlarda ve salonlarda dolaşarak, “evet” denilmesi istenilmektedir…
Türkiye, ne zaman; özgürlüğe, adalete, eşitliğe, kardeşliğe, birlik ve beraberliğe, zenginliğe, refaha ve barışa kavuşacak tır?
Türkiye ne zaman; cehalet bayrağı altında toplamaya çalışanlardan kurtulup; çağdaşlığın bayrağı altında toplanacaktır?
Türkiye ne zaman; toplumsal geleceğimiz önünde aşılması güç çelikten bir duvar oluşturacak bir kişi iradesine bağlamaya çalışanlardan kurtulacaktır?
Bu nasıl bir iştir?
Hiç düşünülmüyor mu?
Hiç bugünden düne dönülür mü?
Hiç demokrasiden, otokrasiye dönülür mü?