Dershaneler yasal bir kurumdur.8.2.2007 tarihinde kabul edilen 5580 sayili Özel Ögretim Kurumlari Kanuna göre dershaneler egitim kurumlari kapsamina girer.
Yasanin 2.Mad. b) bendine göre Kurum: Okul öncesi egitim, ilkögretim, ortaögretim, özel egitim okullari ile çesitli kurslari, uzaktan ögretim yapan kuruluslari, dershaneleri, motorlu tasit sürücüleri kurslari, hizmet içi egitim merkezleri, ögrenci etüt merkezleri, özel egitim ve rehabilitasyon merkezleri ile benzeri özel ögretim kurumlarini kapsar.
Dershanelerin özel okullara dönüstürülmesi bugankü yasalar çerçevesinde imkânsiz, önceden ruhsat alan dershanelerin çogu bugünün yasal sartlarini tasimaz. Yasa geregi okul olamaz, hatta yeni müracaat etse ayni mekâna dershane açma izni bile verilmez. Kapatilmasi nedeni ile devletin bunlarin zararini karsilayacak olmasi egitim sektöründe geçmiste magdur olanlar ( dergiciler, yayincililar, yardimci ders kitaplari vb.) hakkinda ne yapacak? Onlarin da kayiplarni ödeyecek mi? Karar vericiler bunlari da terazinin bir kefesine koyarak hesap kitap yapmalari gerekir.
Egitim kurumlari, açilirken, islerken, kapanirken eylemlerini MEB sorumlulugu altinda yaparlar. Böyle bir girsten sonra dershaneler konusuna girelim. Ortaögretim ve yüksek ögretime devam etmek isteyen ögrencilerin tamamina yakini dershaneye gider, egitim sisteminde sinav oldugu ve nüfus artisi böyle devam ettigi müddetçe dershanelere var olacaktir, ögrenciler de su veya bu sekilde dershanelere gidecektir.
Dershaneye gitmek sinav kazanmak için bir zorunluluk mudur? Hayir degildir? Dersaneye gitmek iyi midir? Bu ögrenciden ögrenciye degisir. Bir ögrenci için dershaneye gitmek büyük bir zaman kaybi ve gereksiz olurken diger bir ögrenci için iyi bir dershanede açigini kapatmak bir avantajdir. Özelilkle yüksek okullara giremeyen ögrencileri Kurumolarak güvenli bir limanda tutmasi, ögrenmeye hazir olanlari islemesi, küçümsenemez. Nasil ki devlet okullarinin ayni olan müfredati en iyi sekilde kavratilip ögretilemez ise, dershaneler de kendilerine takviye için gelen ögrencilere müfredat programini en iyi sekilde verdigi söylenemez. Ögrenme ve kavrama olayi ögrenciden kayankalandigi gibi ögreticinin yetersizilginden de kaynaklanir. Diger yandan dersanelerdeki ögretmenlerin çogunun çocuklari sinavlara hazirlayacak düzeyde bilgi ve yetenege sahip olmadigini gözlemleyerek yasayarak gördük.
Dershane yöneticilerinin en büyük açigi bana göre, kendilerini oldugundan fazla göstermeleri ve yaptiklari isleri çok abartmalaridir. Çocugun dogdugu günden beri ögrendikleri, okulda ögrendikleri onlar için bir hiçtir. Her seyi çocuk dershanede 8 ayda ögrenir, sinavi dershaneye gitmekle kazanir. Yok böyle bir sey. Dersaneye gelip de sinav kazanan ögrenci zaten sinav kazanmaya ramak kalan ögrencilerdir. Dersaneler ögrencilerin ek mesai yaptiklari çalisma yerleridir. Elbette çok çalisan, çalismaya çok zaman ayiran, çalismayani siralamada geçecektir. Çok çalisanla az çalisan, dersi dinleyip kavrayanla dinlemeyen bir olur mu?
Dershane isleticilerine sorulsa: Kayit yaptiginiz toplam bazda ögrencilerin % kaçi iyi bir okula girebiliyor? Dogru dürüst yanit veremezler. Yayginlasan yüksek okullar ve Vakif üniversiteleri dersanelerin basarisini/kontenjan artisi nedeniyle üst seviyelere çikarmis görünse de bu gerçegi yansitmaz.
Sagdan soldan ayartilan ve reklam ekseni olarak kullanmayi hedefledikleri 10- 15 çocugu göklere çikaracaklarina, bunlarin da paralarini ödeyen ve sinav kazanamayan ögrencilerin durumlarina çözüm üretseler egitim ve ögretime daha iyi katki yapmis olurlar. Dershaneler hep basarilarini göklere çikardilar ama basarisizliklarindan hiç ama hiç bahsetmediler. Kendilerni sorgulamadilar. Dershanelere giden ögrencicilerin yaklasik % 10’nu yüksek okullara gidebildi ama geriye kalan % 90 ise sükût-u hayal ile evlerine döndüler.
Tüm bunlar ragmen dersaneler, istihdam ettigi personel ve diger hizmet erbabi için günümüzün issisizlginde önem arz eder. Diger yandan dershaneye gelen ögrenci elbette bir seyler ögrenimistir. Elbette orda ögrendikleri de bir gün ise yarayacaktir. Bilginin hangi gün, saat, yil nerede, ne zaman ise yarayacagi önceden kolay kolay kestirilemez..
Bu egitim sistemi var oldukça, orta ögretim kurumlari arasinda kalite farki oldukça, meslek lisesi çikisli ögrenci kendi alani disinda baska bir alan seçmeye hakki oldukça, ögrenciler arasinda bireysel fark oldukça ki olacaktir. Dersaneler devam edecektir. AB ülkelerin çogunda ögrenci 8. ve ya 11. siinfta alanini seçmeye mecburdur. Meslek lisesini bitiren bir çocuk Ben doktor olacagim, ben kaymakam olacagim deme lüksüne sahip degildir.
Sonuç olarak simdiki egitim sistemi içinde, dershanelerin kapatilmasindan yana degilim. Dershaneler kendilerine bu vesile ile bir çeki düzen verip daha rasyonel bir sekilde islemelidir. Bu hâli ile dershanelerin ögrencilere çok yararli oldugunu düsünemiyorum. Bazi dereshanelerin, seviye belirleme sinavi adi altinda devlet okullarina girerek çok zeki ögrencileri tespit ederek onlara çengel atip kendilerine çekmeyi hiç ahlaki bulmuyorum. Dershaneler kendi mecralarinda dogal olarak islemeli ve gerçek basarilari ile kamuoyu önüne çikmalidir. Umut taciri görüntüsünden uzak durmali, yapilan sinavlarin bir siralama sinavi olmasi hasebi ile en iyi özel ve devlet okullarindan % 100 sinavi kazanacak olan çocuklarin da siralamada geride kalma endisesi ile dershaneye giderek maraton yarisinda yer aldiklarinin bilinmesine ragmen devlet okullarina çamur atarak kendi eksiklerni perdelemeleri ve bu eyleme bazi cahil velileri de ortak etmeleri bu egitim kurumunun yöneticilerine yakismaz.
Milli Egitim Sistemini iyilestirme adina kökünden çökerten bu hükûmetin, egitim adina yapmis oldugu degisikliklerin hiçbirini onaylamiyorum. Geriye dönüp nerde yanlis yaptik, hatalarimiz nelerdir? Diye kendilerini sorgulamlari gerekirken yanlis üzerine yanlis yapiyorlar. Bu yazinin yazildigi aksami OECD’nin 65 ülkede 400 bin ögrenci üzerinde yaptigi arastirmada Türkiye 44. sirada yer almistir. Siyasi iktidari, muhalefeti, velileri, bu hükûmete oy veren vatandaslarimizi egitim adina düsünmeye davet ediyorum.