GEÇMİŞTEN GELECEĞE

Ülkemizin ana muhalefet partisi ile üçüncü olan partisi dışlanarak, birinci olan siyasal partisi ile dördüncü olan siyasal partisi arasında varılan bir uzlaşı sonucunda, mevcut anayasada değişikliklere gidilerek, parlamenter rejimden kişilere; yürütme, yargı ve yasama güçlerini elinde bulunduracak ayrıcalıklar tanıyan, partili cumhurbaşkanlığı rejimine yönelik çalışmalar başlatılmıştır.

Ülkemizde gündeme getirilen ve kişilere ayrıcalık tanımak için yapılmaya çalışılan anayasa değişiklikleri bana; biz bu güne kadar neden anayasalar yaptık ki? Düşüncesini oluşturdu.

Anayasa, bir devletin dayandığı temel esasları ve ana kuruluşunu gösteren bir belgedir.

Ülkemizde anayasal düzene yönelik ilk adım 1839 Tanzimat Fermanı ile atılmıştır. Bu ferman ile padişah, kendi üzerinde bir kanun gücünün olduğunu kabul ve ilan etmiştir.

Bu kez 1876 yılında I. Meşrutiyet ilan edilerek, mutlak monarşiden meşruti monarşiye geçilmiş; halk padişahın yanında yönetime ortak olmuştur. Aynı zamanda ilk anayasamız da bu yıl kabul edilmiştir. 1908 yılında ise ülkemizde ilk kez tek partili sistemden çok partili parlamenter sisteme geçilmiştir.

1923 yılında cumhuriyetin ilanı ile de meşruti monarşiden cumhuriyet rejimine geçilerek, 1920 yılında TBMM’de alınan “Meclisin üstünde bir güç yoktur” kararı gerçekleştirilmiş oldu.

1946 yılın yapılan bir değişiklik ile tek partili rejimden çok partili bir parlamento rejimi uygulanılmaya başlanılmış ve günümüze kadar da sürmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kişi egemenliğine son verilerek, ulusal egemenliğe dayalı olarak kurulan bir devlettir.

Ulusal egemenliğe dayalı bir devleti, kişi egemenliğine dayalı bir duruma getirilmeye çalışılmaktadır. Bu çalışmalar, doğrudan doğruya bir rejim değişikliğidir.

Bunun adı, tek kişi rejimidir…,

Bunun adı, mutlak monarşidir, mutlakıyettir.

Bunun adı, hanedanlıktır.

Madem tek kişi egemenliğine dayalı bir rejim kurulacak ise bu güne kadar biz;

1876, 1921, 1961 ve 1982 anayasalarını neden yaptık?

TBMM’ni neden kurduk?

Cumhuriyeti ilan ederek, neden cumhuriyet rejimine geçtik?

Madem tek kişi rejimine geçilecek o zaman TBMM kapanıp milletvekili seçimlerinden de vaz geçilecek mi?

Ya da TBMM işlevsiz bir kurum durumuna getirilip, Milletvekilleri misyonları olmayan bir kalabalık mı olacaklar?

Eğer böyle durumlar olacaksa:

TBMM için boş yere harcamalar yapılmasın!

Milletvekilliği seçimlerinden vaz geçilsin!

Nasıl olsa; yürütme, yargı ve yasama güçlerini elinde bulunduracak, partili cumhurbaşkanı adı altında bir başkanımız olacak!

Osmanlı Devleti’nde Osmanlı Ailesine ait plan egemenlik, Yeni Türkiye Devleti’nde millete ait olmuştur. Hanedanlıklar, I. Dünya Savaşıyla tarihten silinmiştir. Hiçbir güç, tarihin akışını geriye çeviremez; tarihin akış yönü bağımsızlık, özgürlük, eşitlik, adalet, insan hakları, hukukun üstünlüğü, laiklik, üniter yapı vb. evrensel değerlerdir.

Bu bağlamda ülkemizde acilen bir değişikliğe gereksinim vardır; ancak bu gereksinin rejim değişikliği değil, zihniyet değişikliğidir…

YORUM EKLE

banner284