Yaptıkları işi beğenmeyen; üstüne üstlük bir de kötüleyen insanların, aynı işi yaptıkları süreçte başarılı olduklarını aktarmalarını inandırıcı bulmuyorum. Bu insanlara beğenmediğin ve de kötülediğin bir işi neden yaptın ve halen neden yapmakta devam ediyorsun, diye soruyorum?
Bir insan beğenmediği ve kötülediği bir işte nasıl başarılı olur ve bunu kamuoyuna nasıl aktarır? Bu AKP zihniyeti olsa gerek…
15 yıldır, her alanda başarılı olduklarını söyledikleri ve dört ayrı kişinin görev yaptığı bu Başbakanlık Kurumu, mademki başarılı olmalarını sağladı ki öyle aktarıyorlar, başarı elde ettikleri bir kurum, neden değiştirilmek isteniyor? Hem de kötülenerek!
Madem Başbakanlık Kurumu, kötülendiği gibi, o zaman bu kurumda neden görev yapmayı sürdürüyorlar?
Yeni bir kurum oluşturulmak için, içinde çalışmalar yapılan ve bu çalışmalarda da başarılı sonuçlar alındığı Başbakanlık Kurumunu kötülemeden de yeni bir kuruma geçilemez mi?
Ancak geçilmek istenilen yeni kurumun, tüm niteliklerinin anlatılması, kavratılması ve toplumda ortak bir bilincin oluşturulması gerekir, inancındayım.
Geçilmek istenilen yeni kurumun nitelikleri ve topluma sağlayacağı yararlar, anlatılamıyorsa; bu alanda sadece hamaset nutuklar atılıyorsa, vatandaşlar karalanıyorsa, kötülenerek ve bir takım hakaret sayılacak yakıştırmalar yapılıyorsa; bunlar, getirilmek istenilen yeni kurumun, sadece boş ve gereksiz bir kurum olduğunun göstergeleri olur…
Hele Başbakanlık yapanların ve halen Başbakan konumundaki bir Başbakanın, Başbakanlık Kurumunu kötülemek için TV kanallarında, meydanlarda ve salonlarda kendini kaybedercesine çaba sarf etmesi hayret vericidir…
Bizleri bu insanlar mı yönettiler? Ve halen yönetiyorlar!
16 Nisan’da hayır çıkması durumunda, mevcut Başbakan kötülediği bir kurumda kalarak, nasıl Başbakan olarak, topluma hizmet edecek? Tekrar biz aldatıldık ya da gömlek değiştirdik mi diyecekler?
Sürekli olarak aldandık diyerek, yanlışlarını, yetersizliklerini başkalarına yüklemeye çalışanlar, “hayır aldanmayacağız” diyeceklerin de olacağını düşünmeleri ve de bilmeleri gerektiğini söylemek istiyorum…
Anlatamayacakları bir konuyu, anlamadıkları için anlatamıyorlar, demektir. Bu nedenle de vatandaşların, %60 üzerinde bir oranla Demokratik Parlamenter Sistemi yerine getirmeye çalıştıkları tek adamlık totaliter rejime hayır dedikleri, kamuoyu yoklamalarında anlaşılmaktadır…
Bu da gösteriyor ki; toplumun yarıdan çok fazlası, Başbakan’ı sevmektedir ve Başbakan’ın kalması için gece gündüz çalışmaktadırlar. Toplumun bu sevgisi karşısında Başbakan’ın görevinden ayrılmak istemesi, anlaşılacak bir durum değildir!
Acaba Başbakan çok mu yoruldu; ya da Başbakanlık görevini yapmak mı istemiyor? Zira Başbakanlığa kendi yoğun çalışmaları ve çabaları sonucunda değil de, 1 Kasım seçimlerinde %49,5 oranında oy alarak Başbakan olan birinin yerine, Cumhurbaşkanı’nın işareti üzerine geldi. Belki de bu şekilde Başbakan olmasını içine sindirememiş olabilir!
23 Nisan 1920 tarihinden günümüze kadar:
İsmet İnönü, Fethi Okyar, Celal Bayar, Refik Saydam, Şükrü Saraçoğlu, Recep Peker, Hasan Saka, Şemsettin Günaltay, Adnan Menderes, Cemal Gürsel, Suat Hayri Ürgüplü, Süleyman Demirel, Nihat Erim, Ferit Melen, Naim Talu, Bülent Ecevit, Sadi Irmak, Bülend Ulusu, Turgut Özal, Yıldırım Akbulut, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, Necmettin Erbakan, Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan, Ahmet Davutoğlu Başbakanlık yapmışlardır.
Binali Yıldırım ise halen Başbakanlık görevini yapmaktadır.
Başbakanlık kurumunu yok etmek için gece ve gündüz canhıraş bir şekilde çalışan Binali Yıldırım, bir Ali değil, bin Ali feda olsun derken, demokrasiyi de feda etmiş olabileceğini düşünmüş müdür acaba?
Yurt ve insan sevgisiyle dolu, evrensel değerlere ve demokrasiye inanmış, emekleriyle Başbakanlık makamına gelmiş ve bu makamı koruyarak, vatandaşlarına hizmet etmiş bütün Başbakanlarımız saygın kişilerdir, hepsini saygıyla anıyorum…