1093 yılında Batı Türkistan’da bulunan Sayram kasabasında doğup, 1165 Yesi şehrinde ölen Ahmet Yesevi, Arapça ve Farsçayı çok iyi bilmesine karşın, Türkçeyi seçerek, öğrencilerine Türkçe ders vermiş ve eserlerini Türkçe olarak kaleme almıştır.
Bu dönemde, devletin resmi dili Türkçe değil, Farsçadır. Bu nedenle Selçuklularda Türkçe avam-halk dili, Farsça ise aydın ve bilgin dili oldu.
Edebiyat ve yazı dili, Türkçe değil, Farsça olarak kullanılırdı. Selçuklular, İran’ın etkisinde öyle kalmışlardı ki, Selçuklu Devletini kuran ve o devlete adını veren Selçuk Bey ve beraberindekilerin Türkçe adlar taşımalarına rağmen, son hükümdarlarının tamamen İran’ın etkisiyle, adları, Keyhüsrev, Keykavus ve Keykubat gibi Farsça adlar olmaya başladı.
Yesevi, İslam tasavvufunu esas alan bilim, edebiyat ve sanata önem veren bir medrese kurdu. Bu medresenin konuşma dili, yazışma dili, şiir ve edebiyat dili Türkçe idi. Burada yetişen binlerce insan Türk dünyasının her tarafına dağıldı.
Ahi Evren, Hacı Bektaş, Mevlana, Taptuk Emre, Yunus Emre gibi talebeler Anadolu’da, Türk dilini, edebiyatını, kültürünü özellikle İslam dinini doğru olarak gelecek nesillere aktardılar. Sade bir Türkçe ile Halkın anlayacağı, sohbet tarzındaki Hikmet adlı şiirleri, Çin´den, Marmara sahillerine kadar yayılıp, Türk Milletine manevi ışık oldu. Ahmet Yesevi, Yesi şehrinde vefat etmiştir. Kabri üzerine türbe, 200 yıl sonra, Timur Han tarafından inşa edildi.
Ahmet Yesevi, öğretisini hocası Arslan Baba’dan aldığı “ehl-i beyt” sevgisi ve bu doğrultudaki tasavvuf anlayışı üzerine kurdu. Yesevi’nin kurduğu Yesevilik Tarikatı İlk Türk Tarikatı olma özelliğini taşır.
Bir Türk sufi tarafından kurulan bu ilk büyük “Türk tarikatı”, önce Maveraünnehir, Taşkent ve çevresi ile batı Türkistan’da etkili oldu. Daha sonra Horasan, İran ve Azerbaycan‘da yaşayan Türkler arasında yayılan Yesevi tarikatı, 13 yüzyıldan başlayarak göçlerle Anadolu’ya, oradan da Balkanlara ulaştı.
13. yüzyıl içinde Anadolu’da görülmeye başlayan Bektaşîlik, Babaîlik, Haydarîlik Yesevîlik tarikatından çıkmış kollardır.
İleride Yunus Emre‘nin gaybdan gönderilmiş mürşidi sayılacak olan Hacı Bektaşi Veli ile aynı zamanda dinî destan kahramanı olan Sarı Saltuk, Anadolu Ahiliğinin, pirî-mürşidi sayılan Ahi Evren. Osman Bey‘in ermiş kayınbabası Şeyh Edebali. Orhan Gazi‘nin mürşidi Geyikli Baba ve daha niceleri Ahmed Yesevî’nin Anadolu’ya, manevî fetihler için yolladığı, menkıbelerle destekli gerçekler hâlinde söylenen müritleri, akıncıları, halifeleridir.
Ahmet Yesevi:
"Kâfir bile olsan, hiç kimsenin kalbini kırma. Çünkü kalbi kırmak Allah´ü Teâlâ’yı kırmaktır. Gönlü kırık zavallı garip birini görsen, yarasına merhem koy, yoldaşı ve yardımcısı ol." der.
Eserleri: 1. Dîvân-ı Hikmet 2. Fakrnâme 3. Risâle der Âdâb-ı Tarîkat 4. Risâle der Makâmât-ı Erba‘în