LOZAN ÜZERİNE

Son günlerin moda tartışmasının ekseninde bu kez, Lozan Antlaşması var. Cumhurbaşkanı, “ Lozan Antlaşması bize zafer olarak yutturuldu” dedi; her zaman olduğu gibi yine sosyal medyada, görsel medyada ve basılı medyada suçlama, karalama, tartışma, kutuplaşma, hesaplaşma hemen başladı, takıntılar su yüzüne çıktı.
Kimileri, Cumhurbaşkanını danışmanları yanlış bilgilendirdi dediler; kimileri Cumhurbaşkanı ve danışmanlarını bilgisizlik ve bilgi yetersizliği ile suçlayıp, “ cahil” damgasını yapıştırdılar.
Hemen söyleyeyim: ben, Cumhurbaşkanı ve danışmanlarının 12 Ada ve Ege Adaları’nın Osmanlı Devleti zamanında elden çıktığını bal gibi bildikleri inancındayım. Anlayacağınız hiç kimse bilgi fakiri ve bilgi yoksunu değildir. Kaldı ki cehalet, bilgisizlik değil; gerçekleri görmezden gelip ve yok sayarak, arzularının peşinden gitmektir.
Bu bağlamda, acaba Cumhurbaşkanı 12 Ada ve Ege Adalarının alınmasını mı arzu ediyor? Bu yaklaşım karşısında iç tepkilerinin yanı sıra ilk tepkinin Yunanistan’dan gelmesine tesadüfü mü demeliyiz?
Ayrıca bazı çevrelerin, bir İnönü takıntısı yine kendini gösterdi. Zira Lozan’a giden heyetin başkanı İnönü’dür.
Bilindiği gibi İnönü, Ankara ile her konuda görüşmeler yaparak, Ankara’daki Meclis Hükümeti’nin ki Hükümet Başkanı Rauf Orbay’dır, (Bazı çevreler, “Lozan’a giden heyetin başkanı olarak Rauf Orbay’ın olması gerekirdi,” şeklinde yaklaşımlarda bulunmaktadır. Rauf Orbay, Mondros Ateşkes Antlaşmasını imzalayan kişidir.) onaylamaları sonucunda Lozan Antlaşmasını imzalamıştır.
Lozan’ı beğenmeyenler, İnönü yerine Lozan’a gitmiş olsalardı; acaba 12 Ada ve Ege Adalarını geri mi alacaklardı?
Gözlerden kaçmaması gereken bir nokta da; I. Dünya Savaşı sonrasında İttifak Devletleri’nin imzaladığı tek kazançlı antlaşma Lozan Antlaşmasıdır. Zira Anadolu’daki direniş, Osmanlı Hükümeti’nin imzaladığı Sevr’i parçalayıp, yırtıp, tarihin çöplüğüne atarak, Lozan’ı gerçekleştirmiştir.
Kaldı ki; Lozan’da alamadılar dedikleri 12 Ada ve Ege Adaları, dillerinden hiç düşürmedikleri ve olmayı düşleyip öykündükleri Osmanlı Devleti zamanında elden çıkmıştır. Bu çevrelerin, Osmanlı burnumuzun dibindeki bu adaları neden verdi? Dediklerini hiç duydunuz mu?
Şunu da belirteyim: Bazı çevreler, Lozan’dan duydukları rahatsızlıklarını, bu tür yaklaşımlarıyla gösteriyorlar; Ayrıca “Yeni Türkiye” diyorlar ama Osmanlı
Devleti yerine kurulan Yeni Türkiye’ye karşı rahatsızlıkları zaman zaman ortaya çıkarıyorlar.
Bu çevreler, Türkiye Cumhuriyeti’nden rahatsızlar da acaba bu çevreler, Türkiye Cumhuriyeti yerine ne koyacaklar? Koyacakları ne ise o zaman Lozan’ı yeniden mi yapacaklar ve 12 Ada ile Ege Adalarını tekrar mı alacaklar?
Evet, rahatsız olanlar istedikleri kadar rahatsız olsunlar, tarihin akışını tersine çevirmeye hiç kimsenin gücü yetmez.
Ne kadar takıntılı olurlarsa olsunlar; kim ne derse desin, hiç kimse ve hiçbir güç şu gerçeği değiştiremez: Osmanlı Devleti, 1 Kasım 1922 tarihinde TBMM’de çıkarılan bir yasayla birlikte; hanedanlığıyla, saltanat rejimiyle hukuken sona erip, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuştur. Lozan Antlaşması, kurulan bu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temel taşlar olmuştur…
Umarım bazılarının bu Atatürk’e öykünmeleri ve gündemden düşürmedikleri İnönü takıntısı, ülkemizi ve toplumumuzu bir felakete sürüklemez…
Son olarak şunu da belirteyim: kahramanları tarih yaratır; bu nedenle hiç kimse kahraman olmaya öykünmesin. Zira istenilse de istenilmese de ve durmadan karalamaya çalışılsa da bu ülkede tarih, kahramanını yaratmıştır. Bu kahraman da Mustafa Kemal Atatürk’tür…
YORUM EKLE

banner284