ÖGRETMENE BAKIS

Bir zamanlar toplumumuzda, meslek edinme konusunda, yaygin bir yaklasim vardi. ‘’ Hiçbir sey olamazsan, ögretmen bari ol ‘’ denilirdi. Bu yaklasimda, ‘’ Hiçbir sey,’’ bir deger olarak karsimiza çikar. Bu durumda, ögretmen olmak, hiçbir seyden daha degersizdir anlamina ulasilir. Aslinda bu yaklasima böyle bakmamalidir. Bu yaklasim, dar gelirli ailelerin, çocuklarinin kisa zamanda bir meslek sahibi olmalarini istemelerinin bir sonucudur. Varlikli ailelerin çocuklarinin ögretmenlik meslegini tercih ettikleri sikça görülen bir durum degildir.

Cumhuriyetin ilk yillarinda, devlette görev yapacak ‘’ Devlet Memuru ‘’ yetistirilmesi, ögretmenlerin temel görevi olmustur. Çanakkale Savaslari ve Kurtulus Savasimiz sirasinda, ülkede aydin olarak bilinen genç kusaklarin yasamlarini yitirmeleri; çocuk yastaki kisilerle yasli olarak nitelenen kisiler arasinda – kusaklar arasinda- bir bosluk yaratmis ve iki kusak arasinda baglanti kesilmistir. Ayrica kültürel bosluk olusmus ve her seye yeniden baslamak ihtiyaci dogmustur. Ögretmenler, büyük bir sevkle ve heyecanla, fazilet sahibi, çaliskan, dürüst ve yurtsever memurlar yetistirmeye yönelmislerdir.

Kasim 1928 yilinda, Yeni Türk Harfleri’nin kabulüyle, okumak ve yazmak etkinligini, ögretmenler, özverili bir sekilde gerçeklestirmislerdir. ( Kasim 1928 yilinda, Yeni Türk Harfleri’nin kullanilmasina baslanildiginda, bu alfabe ile okumak ve yazmak orani sifir durumunda idi.)

1929 yilinda görülen dünya ekonomik bunalimi sonrasinda,1930 yillarinda, ülkemizde, yeni atilimlar gerçeklestirilmeye çalisilmistir. Bu atilimlarin temel mantigi; sistemin ve partinin zarar görmemesi ve halkla bütünlesme amacidir. Halk Evleri araciligi ile il ve ilçelerdeki

halkla bütünlesme amaçlanmis, Kadro Dergisi araciligi ile partinin ilkeleri ve sistemin özellikleri aktarilmaya çalisilmis, nüfusun büyük bir bölümünü olusturan köylü ile de ‘’ Köylü Ögretmen ‘’ tipi yaratilarak, köylüyle bütünlesmek istenilmistir. Ayrica; Türkiye’nin kurtulusu ve kalkinmasi köy ve köylüdedir, yaklasimi, kalkinma önceliginin köy ve köylüye verilmesi anlayisini dogurmus, köy ve köylünün canlandirilmasinin ise egitimle gerçeklestirilecegi ve egitimin, ögretmen demek oldugu görüsünden hareketle hizla, yeterli sayida ve köyde kalacak türde ögretmen yetistirilmesi gerekli görülerek, köye göre ögretmen yetistirme sürecine girilmistir.

Bunun için öncelikle, 1936 yilinda, orduda çavus ve onbasilik yapmis olan köy delikanlilari, ‘’ Egitmen ‘’ adayi olarak, köylüler tarafindan seçilir. ( Seçimler, köylerde sözleri geçen kisiler olarak, büyük toprak sahipleri ve agalar tarafindan yapilir.) 1940 yilinda, ‘’ Köy Enstitüleri Kanunu ‘’ çikarilir.

Köy Enstitüleri, ilkokul ögretmenleri yetistirmek amaciyla 1940 yilinda kurulmuslardir.

Köy Enstitüleri’nde ögrenciler, ögretmenleriyle birlikte rençper, duvarci, marangoz, mimar, boyaci ustasi, çirak olarak deneyerek ve yaparak yetistirilmeye baslanilir. 1946 – 1947 ders yili basinda, Köy Enstitüleri’nden 5542 ögretmen ve 8756 egitmen mezun olmus ve köy okullarinda görevlerine baslamislardir.

Sonuç; egitmen ve ögretmenler köyü canlandiramazlar. 1950 yillarindan itibaren köyden kente göç dalgalari baslamistir. Dengini saran yoksul köylüler, kente gelerek fabrika isçisi, insaat isçisi, kapici, isportaci vb. islerle yasamini kazanmaya çalismislardir. Ayni anda, ögretmenler de kentlere gelmeye baslarlar. Aydin olarak, yazar olarak. Kimselerin bilmediklerini sandiklari köyü ve köylüyü yazmaya baslarlar.

‘’ Köy Enstitüleri, ‘’ köye göre ögretmen yetistirme projesidir. Köyün ve buna bagli olarak ülkenin kalkinmasi sadece egitime baglanamaz. Köye, egitimin yani sira: toprak reformu, ucuz kredi, ucuz tohumluk, ucuz kimyasal gübre, teknik araç ve gereçlerle birlikte, yol, su, elektrik gibi hizmetlerin de götürülmesi gerekir.

Sanayi devriminin yapilmasindan 150 yil sonra, ülke kalkinmasini köyden baslatmak, bunu da köyden alinip belli bir süre egitildikten sonra tekrar köye gönderilen ögretmenler araciligi ile gerçeklestirmek son derece zor bir ugrastir. Köylüyü köyde birakma, kendi içine kapanmis bir toplum yaratmak olurdu.

Köy Enstitüleri 1954 yilinda kapatilmistir.

Marshall yardimiyla birlikte karayollarina agirlik verilmesi, köyün nüfusunun artmasi, ekilebilir topraklarin bölünmesi vb. nedenlerle, köyden kente bir cografi hareketlilik 1950 yillarinda baslamis, 1960 yillarindan itibaren de köyden Avrupa’ya gidisler kendisini göstermistir. 1970 yillarinda da köylüyü kazanma amaçli ‘’ Köy-Kent ‘’ projeleri ortaya atilmis ancak, bir tek köy, bu proje kapsaminda degerlendirilme sansi bulmustur.

Köy Enstitüleri projesi, ülkemiz için yaparak ve uygulayarak ögrenme açisindan çok önemli bir laboratuar olmustur. Ancak, bu deneyimi, egitimin sanayiye uygulanmasi asamasinda henüz yeterli degerlendirmis oldugumuz söylenemez.

Yetkililer; geçmisi kasiyarak, kisi ve kuruluslari suçlayarak, hatiralarla yasama aliskanliklarini sürdürerek hayali suç ve suçlular üretme yerine, ‘’ Bilgi Toplumu Ögretmeni ‘’ yetistirme hayallerini, acaba ne zaman kurmaya baslayacaklardir?

Ögretmenlerin yilda bir kez anilmalarinin yeterli oldugu düsünce ve inancinda olan yetkililerin, gelecegin mimarinin ögretmenler oldugu gerçegini bir gün görecekleri inanciyla tüm ögretmenlerin ögretmenler gününü kutlarim… 

YORUM EKLE

banner284