Türkiye’de ileri yaş nüfusunun giderek artmasıyla kronik hastalık ve kanserlerde de buna bağlı bir artış meydana geldiğini ve bu durumun erişkin aşılamasının giderek daha da ön plana çıkmasına yol açtığını ifade eden Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Reşit Mıstık, “Tüm dünyada son yıllarda erişkinlerin bağışıklanması da en az çocuklar kadar önemsenmeye başlanmıştır. Erişkinlerde ölüm ve hastalık ile sonuçlanabilecek birçok hastalık aşı ile önlenebilmektedir. Zatürre, grip, tetanoz gibi hastalıklar bunlardan birkaçıdır. Erişkin yaşta aşılamaya örnek olarak korona virüs son bir yılda gündeme girmiştir. Geçen yılın başından itibaren başlayan ve tüm dünyayı etkisi altına alan ve halen devam eden korona virüs salgını büyük oranda hastalığa ve hastalarda yüzde 2-5 oranında ölüme sebep olmaktadır. Bu salgını kontrol etmek için karantina-maske-mesafe ve hijyen önlemleri yanında yoğun aşı çalışmaları yapılmış ve bu çalışmaların sonucunda en az dört aşı bu amaçla acil kullanım onayı almıştır. Bu aşılardan biri (Sinovac) ülkemizde acil kullanım onayı almış ve 14 Ocak'tan itibaren belirlenen takvim gereğince ilk olarak sağlık çalışanlarına uygulanmaya başlanılmıştır. Sinovac aşısı klasik bir inaktive, ölü virüs aşısıdır” dedi. 
  Bir başka konunun da aşının ne kadar süre etkin olabileceği ile ilgili olduğunu ifade eden Mıstık, “Ancak bunun hakkında henüz net bir bilgi yoktur. Aşıya karşı oluşan koruyucu antikorların vücutta ne kadar süre kaldığı ile ilgili bilgiler ileriki ay ve yıllarda ortaya çıkabilecek bilgilerdir. Aşının koruma süresi hakkında bir yorum yapmak gerekirse en az 12 ay olduğu varsayılabilir. Hastalığı geçirerek oluşan bağışıklığın da ne kadar koruyucu olabileceği de henüz bir soru işaretidir. Ancak aşıdan çok daha uzun bir süre ve daha güçlü olacağı kesindir. Sonuç olarak geniş kitlelerin aşılanması ile etkinliği ve etki süresi hakkında daha fazla veri elde edilebilecektir. Ancak aşının etkin olacağı ve salgının bu aşılamalar sonucunda sona ereceğini ancak bir süre daha toplumda aşılanmamış kesimlerde küçük salgınlar olabileceği (epidemi) ve yerleşik bir hastalık olarak (endemik) bir süre daha tek tük olgular (sporadik) halinde devam edeceğini bilmemiz gerekir. Bu nedenle aşı olsak bile karantina-maske-mesafe-temizlik ilkelerinden ve uygulamalarından taviz verilmemesi gerektiğini düşünmemiz gerekir” diye konuştu. 
  Türkiye’de sağlık çalışanları ile başlanan Sinovac aşısının yan etkileri hakkında ilk çalışma bulgularının sonuçlarına bakıldığında ciddi bir yan etki görülmediğini söyleyen Prof. Dr. Reşit Mıstık, "Her aşıdan sonra olabilen 1-2 gün sürebilen geçici olan hafif ateş, kırgınlık, halsizlik, baş ağrısı, baş dönmesi gibi yanında aşı yapılan yerde şişlik, kızarıklık ve ağrı olabilir. Bunların biri veya birkaçı aynı kişide olabileceği gibi hiçbir belirti vermeyen kişiler de olabilecektir. Aşı veya içindeki katkı maddelerine karşı aşırı duyarlılık reaksiyonları gelişebileceğini de unutmamak ve bu sebeple aşı yapıldıktan 15-30 dakika sonrasına kadar sağlık kurumundan ayrılmamak gerekir. Sonuç olarak aşılanmak gerekir. Her ne kadar etkinlik ve yan etkinin ayrıntılı bilgileri elimizde olmasa da ilgililerin demeç ve gazete haberlerinden edindiğimiz bilgilerden etkinliği yüksek ve yan etkileri az olan bir aşı olduğu sonucu çıkmaktadır. Ülkemizde günbegün gittikçe artan sayıda yüzbinleri bulan sağlık çalışanları aşılaması yan etki sonuçları derlenmemiş olsa da basına yansıyan ciddi bir durum söz konusu değildir. Aşının ve hastalığın ne kadar süre bağışıklık bırakacağı hakkında yorum yapmak zor olsa da aşı ile en az 12 ay, hastalığı geçirenlerde ise daha uzun süre ve daha güçlü bağışıklık olacağı kesindir” şeklinde konuştu.