Tarihsel süreç içinde insanların elleriyle ürettikleri ve tapınaklarına koydukları tanrılarına yaklaşmak amacıyla erkek çocuklarını kurban etme eylemlerinin Hz. İbrahim ve oğlu İsmail olayı ile son bulduğu söylenilmektedir.
Her ne kadar insanların kurban edilmeleri son bulmuştur denilse de; yaratılan artı değerlerin sömürülmesi nedenleriyle, erkeklerin kurban edilmelerinin yanı sıra bir de buna kadın ve çocuklar da eklenerek, kurban edilmeler sürmektedir.
Yani anaların birer doğum makinesi; babaların da birer ölüm makinesi olma durumu sürmektedir.
Günümüzde kurbanlar ağırlıklı olarak Müslümanlar ve Ortadoğu’daki insanlardan seçilmektedir.
Sovyetlerin Afganistan’ı işgal etmeleri karşısında oluşturulan Taliban ve El Kaide gibi ölüm makinelerinin benzerini aynı yıllarda İran-Irak arasında sekiz yıl süren savaşta da görüyoruz.
İran Savaşı nedeniyle yıpratılan Irak, Kuveyt işgali sonrasında oluşturulan Çöl Harekâtı nedeniyle ABD tarafından oldukça hırpalandı. Nihayet 2003 yılında ABD tarafından Irak’ın işgalini Arap Baharı adı altında ekseninde mezhep ayrılıklarının bulunduğu Ortadoğu’yu kana bulayan olaylar zincirine bir de Suriye İç Savaşı eklendi.
Evet, Suriye’de kimin eli kimin cebinde olduğu bilinmeyen ve ne olduğu ve ne olacağı da belli olmayan bir savaş sürmekte ve bu savaşın, Suriye topraklarını kaç parçaya böleceğini tahmin etmek bile şu anda mümkün görülmemektedir.
Bilinen, bu iç savaş nedeniyle on iki milyon insanın evini barkını terk ederek yaban ellerine gittikleri; yüz binlerce erkeğin, binlerce kadın ve çocuğun kurban edilerek yaşamlarını yitirdiği, bir o kadar kadının dul ve milyonlarca çocuğun öksüz ve el kapılarında yarı aç yarı tok ve eğitimsiz kalmalarıdır.
Aynı durum, ABD ve İngiltere tarafından Irak’ın işgali nedeniyle de yaşanılmıştır.
Görünen odur ki; kurbanların Ortadoğu’dan seçilmiş olduğu ve Ortadoğu’da etnik ve mezhep eksenlerinde bölünmelerin olacağıdır. Bunu, Irak’ta etnik ve mezhep eksenlerinde üç ayrı oluşum olarak görüyoruz. Suriye’de de aynı durum ortaya çıkacağa benziyor.
Yaklaşan Kurban Bayramında kurban edilecek milyonlarca hayvanın kurban edilmelerinin din gereği olduğu bilinmektedir.
Ancak milyonlarca hayvanın yanı sıra yine milyonlarca insanın kurban edilmeleri yüzyıllardır süren sömürünün bir sonucudur.
Her alanda sömürünün sürmesi durumunda da terör ve savaşların olacağı ve böylece de bu terör olaylarında kadın, erkek ve çocuk kurbanlar seçileceği ve dur durak bilmeyen savaşlarda da erkeklerin, kadın ve çocukların kurban edilmelerinin süreceği bir gerçektir.
Bir gün sömürüsüz bir dünyanın oluşacağı ve o dünyada terör ve savaşların olmayacağı ve insanların kurban edilmeyeceği ve insanların huzur, güven ve barış içinde yaşayacakları inancıyla; insanların kurban edilmediği nice bayramlar yaşanılması dileğimle…
Toplumları terör ve savaşlara son vermeye çağırıyorum.
Her ne kadar insanların kurban edilmeleri son bulmuştur denilse de; yaratılan artı değerlerin sömürülmesi nedenleriyle, erkeklerin kurban edilmelerinin yanı sıra bir de buna kadın ve çocuklar da eklenerek, kurban edilmeler sürmektedir.
Yani anaların birer doğum makinesi; babaların da birer ölüm makinesi olma durumu sürmektedir.
Günümüzde kurbanlar ağırlıklı olarak Müslümanlar ve Ortadoğu’daki insanlardan seçilmektedir.
Sovyetlerin Afganistan’ı işgal etmeleri karşısında oluşturulan Taliban ve El Kaide gibi ölüm makinelerinin benzerini aynı yıllarda İran-Irak arasında sekiz yıl süren savaşta da görüyoruz.
İran Savaşı nedeniyle yıpratılan Irak, Kuveyt işgali sonrasında oluşturulan Çöl Harekâtı nedeniyle ABD tarafından oldukça hırpalandı. Nihayet 2003 yılında ABD tarafından Irak’ın işgalini Arap Baharı adı altında ekseninde mezhep ayrılıklarının bulunduğu Ortadoğu’yu kana bulayan olaylar zincirine bir de Suriye İç Savaşı eklendi.
Evet, Suriye’de kimin eli kimin cebinde olduğu bilinmeyen ve ne olduğu ve ne olacağı da belli olmayan bir savaş sürmekte ve bu savaşın, Suriye topraklarını kaç parçaya böleceğini tahmin etmek bile şu anda mümkün görülmemektedir.
Bilinen, bu iç savaş nedeniyle on iki milyon insanın evini barkını terk ederek yaban ellerine gittikleri; yüz binlerce erkeğin, binlerce kadın ve çocuğun kurban edilerek yaşamlarını yitirdiği, bir o kadar kadının dul ve milyonlarca çocuğun öksüz ve el kapılarında yarı aç yarı tok ve eğitimsiz kalmalarıdır.
Aynı durum, ABD ve İngiltere tarafından Irak’ın işgali nedeniyle de yaşanılmıştır.
Görünen odur ki; kurbanların Ortadoğu’dan seçilmiş olduğu ve Ortadoğu’da etnik ve mezhep eksenlerinde bölünmelerin olacağıdır. Bunu, Irak’ta etnik ve mezhep eksenlerinde üç ayrı oluşum olarak görüyoruz. Suriye’de de aynı durum ortaya çıkacağa benziyor.
Yaklaşan Kurban Bayramında kurban edilecek milyonlarca hayvanın kurban edilmelerinin din gereği olduğu bilinmektedir.
Ancak milyonlarca hayvanın yanı sıra yine milyonlarca insanın kurban edilmeleri yüzyıllardır süren sömürünün bir sonucudur.
Her alanda sömürünün sürmesi durumunda da terör ve savaşların olacağı ve böylece de bu terör olaylarında kadın, erkek ve çocuk kurbanlar seçileceği ve dur durak bilmeyen savaşlarda da erkeklerin, kadın ve çocukların kurban edilmelerinin süreceği bir gerçektir.
Bir gün sömürüsüz bir dünyanın oluşacağı ve o dünyada terör ve savaşların olmayacağı ve insanların kurban edilmeyeceği ve insanların huzur, güven ve barış içinde yaşayacakları inancıyla; insanların kurban edilmediği nice bayramlar yaşanılması dileğimle…
Toplumları terör ve savaşlara son vermeye çağırıyorum.