AK Parti Karaman Milletvekili, TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı ve PANKOBİRLİK Genel Başkanı Recep Konuk Dünya Çiftçiler Günü nedeniyle bir mesaj yayınladı.
Mesajında “Çiftçi gıda üretim zincirinin ilk halkasındadır ve herkesin malumudur ki, tarımsal üretim olmadan gıda üretimi ve gıda güvenliği konuşulamaz” diyen Recep Konuk’un açıklaması şöyle:
“Bugün Dünya Çiftçiler günü, çiftçilerimizin Dünya Çiftçiler gününü kutluyoruz. Çiftçilere ithaf edilmiş bu özel günde, sosyal hayatta görmeye alışkın olduğumuz özel günlerin klasikleşmiş kutlamalarını pek görmeyeceğiz. En azından adlarına özel gün adanmış çiftçiler, istisnaları dışında kutlama ve tören alanları yerine, olmaları gereken yerde tarlada tapanda, ahırda, ağılda, bağda, bahçede asli işlerinin başında olacaklar. Bugün de çiftçilerimizin alın terleri toprağı ıslatacak. Adlarına ithaf edilmiş bugünü sadık dostları kara toprakla haşır neşir olarak, ahırda, ağılda, merada gözü gibi baktıklarına kol kanat gererek geçirecek, kutlamayı daha çok çalışarak yapacaklar. Binlerce yıldır olduğu gibi, topraktan kıymet üretmek için işlerinin başında olacaklar. Neticede bugün sıra dışı, rutine uymayan bir özel günü, çiftçiler gününü kutluyoruz. “Buğdayı değirmende öğütmezsen, onunla soframız bezenir mi hiç?” diye soruyor, o sonucu meydana getiren emeği ve süreci hatırlatmak için Hazreti Mevlana. Buğdayın değirmene, değirmenden çıkan unun sofraya yolculuğunu başlatansa tohumu tarla ile buluşturan ellerdir. O ellerin sahipleri toprağa tohum attığı için sofralar nimetle bezenir, pazarda tezgâhlar, markette raflar, mağazalarda vitrinler ve daha niceleri boş kalmaz. Bugün, toprakla tohumu buluşturup bereket üreten o ellerin sahiplerine adanmış özel bir gün. Çiftçilik diğer mesleklere göre insanların yaptığı en eski işlerden biridir ya da başka bir ifadeyle çiftçilik tarihi kökleri binlerce yıl öncesine dayanan bir meslektir. Ancak bu durum çiftçiliğin modasının geçtiği anlamına gelmeyeceği gibi çiftçiliğin ve çiftçilerin yaptığı işin önem ve itibarını da zedelemez. Hatta onların ürettikleriyle teknoloji ürünleri arasında yapılan ve her ne hikmetse onların ürettiklerini sürekli hükmen mağlup ilan eden kıyaslamalar, bazı ana sektörler veya alt sektörler için düzülen istek ve özenti kokan methiyeler, tarım sektörü için gelişmişlik ve kalkınma eksenli oluşturulan veya oluşturulmaya çalışılan algı operasyonları, onların üretiminin ve ürettiklerinin ne kıymetini azaltır ne de bu ülkenin geleceği açısından taşıdıkları stratejik önemi gölgeler. Bir ülke için savunma sanayi ne kadar mühimse tarımsal üretim de o kadar mühimdir. Bir ülke için bilişim teknolojileri ne kadar önemliyse hayvancılık da o kadar önemlidir. Bir ülke için eğitim sektörü ne kadar stratejik önemdeyse bitkisel üretimde sürdürülebilirlik de bir o kadar stratejik önemdedir. Bir ülke için asayiş ve huzur ne kadar vazgeçilemez ise gıda güvenliği de o kadar vazgeçilmezdir. Türk çiftçisi; yaptığı iş ve topraktan ürettiği değerle, memleket sevdasını, ürettiklerinin bu ülke için taşıdığı önemi ispat etmiş, ürettiğinin karşılığından yaptığı fedakârlıkla ülke ekonomisine ilk can suyunu vererek bu ülkenin başı en dik gezmeye hak kazanmış, itibarı asla tartışılamayacak kesimidir. Onlar dün ürettikleriyle, tarımsal üretimden başka üretimi yok denecek kadar az olan, sermayesi yağmalanmış, genç nüfusunun ekseriyetini cephelerde şehit olarak toprağa emanet etmiş, dört bir tarafı savaşların yıkımını yaşamış bir ülkenin yeniden imar ve inşasında en ön safta yer aldılar. Onlar üretti, onların ürettirdiklerinden arttırdıklarımız fabrika oldu. Onlar üretti, onların ürettiklerinden arttırdıklarımız okul oldu, hastane oldu, yol oldu, liman oldu, baraj oldu. Onların dişinden tırnağından arttırdıklarıyla okuttukları evlatları doktor oldu, mühendis oldu, subay oldu, sanatçı oldu, öğretmen oldu, eczacı oldu, kimyager oldu, diplomat oldu, bilim adamı oldu, avukat oldu, hakim, savcı oldu, esnaf, tüccar, sanayici oldu... Onlar ürettikleri ve ürettiklerinden arttırdıklarıyla sadece bir ülkenin fiziki inşasına ilk can suyunu vermekle kalmadı, beşeri inşası da onların ferasetinin eseri oldu. Unutulmamalı ki, millet hayatında herkesin ve her kesimin yeri doldurulamaz bir rolü, işlevi ve görevi vardır. Çiftçiler de her meslek gurubu gibi millet hayatı için vazgeçilmez, vazgeçilemez bir işlevi yerine getiriyor. O nedenle bir doktorun, bir eczacının, bir mühendisin, bir öğretmenin, bir işadamının, bir işçinin, bir memurun, bir polisin, bir askerin, bir hakimin, bir avukatın, bir esnafın, bir sanatçının, bir sporcunun yaptığı iş ne kadar önemliyse, tarlayı tapanı terk etmeyen her bir çiftçinin yaptığı iş de o kadar önemlidir. Diğer meslek mensupları gibi her bir çiftçinin de mesleki itibarı en üst düzeydedir ve yaptığı işe ve ürettiği ürüne saygı beklemek O’nun da, onların da en tabii hakkıdır. Türk çiftçisi asla tartışılmayacak mesleki itibarını yaptığı işle ve ülkesine verdiği katkı ile bizatihi kendisi inşa etti. Türk çiftçisinin mesleki itibarı lütfedilmiş bir itibar değil kazanılmış, haklı bir gurur, şeref ve onur abidesidir. O nedenle Türk tarımının bu ülke için taşıdığı değer ile Türk çiftçisinin mesleki itibarı bu topraklarda tartışmasızdır, tartışılamaz. Kim ki, tarım sektörü ekonomiye yük imasında bulunur bu, bu ülkenin yakın-uzak tarihine ihanettir. Kim ki, bu topraklarda üretmek yerine dünya pazarlarını adres gösterir bu, bu ülkenin geleceğine konulan dinamittir. Kaldı ki, dünyanın seyri öznesinde çiftçi olan ve onun üretimini önemsemeyi, onun ürettiklerine kıymet vermeyi gerektiren bir seyirdir. Geleceğin dünyasında gıda sektörüne stratejik önem atfediliyor. Gıdada geleceğini garanti altına alan, gıda güvenliğine yatırım yapan ülkelerin geleceğin dünyasında yıldızı yükselen ekonomiler olacağını, önlemini alamayanların ise bağımlılıklarının artacağını siyasetçiler, bilim adamları, ekonomistler, aydınlar herkes ve her kurum söylüyor. Çiftçi gıda üretim zincirinin ve genel üretimin ilk halkasındadır ve herkesin malumudur ki, tarımsal üretim olmadan gıda üretimi ve gıda güvenliği konuşulamaz. Arazi varlığı, iklim yapısı, sahip olduğu endemik tür zenginliği ile dünyanın tarımsal üretim için en şanslı ve Yüce Allah’ın bahşettiği en bereketli coğrafyalarından birine sahip ülkemizi geleceğin dünyasında kuvvetli, kudretli, zengin ve itibarlı konuma taşıyacak bir diğer avantajı ise bu potansiyeli harekete geçirecek kabiliyet ve nitelikte insan kaynağına sahip olmasıdır. Bugün kendisine atfedilmiş özel günü üreterek kutlayan Türk çiftçisi bu potansiyeli harekete geçirerek, ülkemizin geleceğini inşa edecek, ülkemizin zenginliğine zenginlik katacak, evlatlarımızın tabağındaki yemeğin miktarını ve kalitesini arttıracak, elindeki lokmaya sahip çıkacak, gıda güvenliğimizin teminatı olacak idrake sahiptir ve bunu gerçekleştirebilecek kudrettedir. Bu idrak ve nitelikteki Türk çiftçisinin parlak bir gelecek konusunda hem umudu hem de bu iddiasına destek olacak çabalar konusunda beklentisi vardır. Dün tarım sektörümüze verilen hedef kendi kendine yeten ülke idi. Bugünün Türkiye’sinin hedefi dünyanın en gelişmiş ilk beş tarım ekonomisinden biri olmak, tarımsal hâsılayı 7 yıl içinde iki buçuk katına çıkarmak ve kendimize yetenden fazlasını üreterek tarım ürünleri ihracatında 40 milyar dolar sınırını aşmaktır. Bunlar, bu hedefler bugünün geleceğe borcu ve taahhüdüdür. Türk çiftçisi bu hedefleri hem çok daha kısa sürede hem de fazlasıyla aşabilecek kabiliyettedir. Türk çiftçisinin kabiliyet ve başarısının beylik laflardan ibaret olmadığına, verilecek küçücük destekle büyük başarılar elde edilebileceğine ülkemizin yakın ekonomi tarihi şahittir. Türkiye’nin son 40 yılının ilk 25 yılında başını öne eğmiş, tüm üretim rakamlarında yıl yıl eriyen sektör son 15 yılda başını yukarıya kaldırmış, 25 yılda kaybettiklerinden fazlasını 14-15 yılda fazlasıyla yerine koymayı başarmıştır. Türkiye’nin dünyadaki en büyük tarım ekonomileri arasında son 14 yılda 11’inci sıradan 7’nci sıraya yükselmesi üretme alışkanlığımızı yeniden kazanmamızın sonucudur. Bu seyir sektöre yapılacak küçük dokunuşlarla büyük sonuçlar alınabileceğinin, samimi yaklaşım ve uzun soluklu politikalarla büyük başarılara ulaşılabileceğinin de işaretidir. İçindeyiz ve biliyoruz bu toprakların Türkiye’yi dünyanın en gelişmiş ekonomik güçlerinden biri yapacak potansiyeli var. Ve bu topraklar kendisini sevgiyle işleyenlere bereketini sunmakta, cömert ve şefkatli davranmakta gani gönüllü. Ve bu toprakların bereket ve cömertliğini zenginliğe dönüştürme kabiliyeti ve tecrübesi de Türk çiftçisinde var. Hazreti Mevlana’nın “her an iyilik tohumu ekedur; ekmedikçe hiçbir şey biçemezsin” öğüdünü kendisine rehber edinen Türk çiftçisinin bu topraklara bereket tohumları ekmeye devam etmesi, toprağın bereketinin, üretime, üretimin zenginliğe dönüşmesi, çiftçimizin ekerken de biçerken de, çapada da, hasatta da, tarlada da köyünde de yüzünün daha çok gülmesi, her çiftçi hanesine refah ve zenginliğin daha çok ulaşması, Türk çitçisinin yarınının bugünden daha müreffeh olması, tarlada, tapanda, bağda, bahçede, ahırda, ağılda, merada bolluk ve bereketin artması dileğiyle 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü kutlarım.”
Mesajında “Çiftçi gıda üretim zincirinin ilk halkasındadır ve herkesin malumudur ki, tarımsal üretim olmadan gıda üretimi ve gıda güvenliği konuşulamaz” diyen Recep Konuk’un açıklaması şöyle:
“Bugün Dünya Çiftçiler günü, çiftçilerimizin Dünya Çiftçiler gününü kutluyoruz. Çiftçilere ithaf edilmiş bu özel günde, sosyal hayatta görmeye alışkın olduğumuz özel günlerin klasikleşmiş kutlamalarını pek görmeyeceğiz. En azından adlarına özel gün adanmış çiftçiler, istisnaları dışında kutlama ve tören alanları yerine, olmaları gereken yerde tarlada tapanda, ahırda, ağılda, bağda, bahçede asli işlerinin başında olacaklar. Bugün de çiftçilerimizin alın terleri toprağı ıslatacak. Adlarına ithaf edilmiş bugünü sadık dostları kara toprakla haşır neşir olarak, ahırda, ağılda, merada gözü gibi baktıklarına kol kanat gererek geçirecek, kutlamayı daha çok çalışarak yapacaklar. Binlerce yıldır olduğu gibi, topraktan kıymet üretmek için işlerinin başında olacaklar. Neticede bugün sıra dışı, rutine uymayan bir özel günü, çiftçiler gününü kutluyoruz. “Buğdayı değirmende öğütmezsen, onunla soframız bezenir mi hiç?” diye soruyor, o sonucu meydana getiren emeği ve süreci hatırlatmak için Hazreti Mevlana. Buğdayın değirmene, değirmenden çıkan unun sofraya yolculuğunu başlatansa tohumu tarla ile buluşturan ellerdir. O ellerin sahipleri toprağa tohum attığı için sofralar nimetle bezenir, pazarda tezgâhlar, markette raflar, mağazalarda vitrinler ve daha niceleri boş kalmaz. Bugün, toprakla tohumu buluşturup bereket üreten o ellerin sahiplerine adanmış özel bir gün. Çiftçilik diğer mesleklere göre insanların yaptığı en eski işlerden biridir ya da başka bir ifadeyle çiftçilik tarihi kökleri binlerce yıl öncesine dayanan bir meslektir. Ancak bu durum çiftçiliğin modasının geçtiği anlamına gelmeyeceği gibi çiftçiliğin ve çiftçilerin yaptığı işin önem ve itibarını da zedelemez. Hatta onların ürettikleriyle teknoloji ürünleri arasında yapılan ve her ne hikmetse onların ürettiklerini sürekli hükmen mağlup ilan eden kıyaslamalar, bazı ana sektörler veya alt sektörler için düzülen istek ve özenti kokan methiyeler, tarım sektörü için gelişmişlik ve kalkınma eksenli oluşturulan veya oluşturulmaya çalışılan algı operasyonları, onların üretiminin ve ürettiklerinin ne kıymetini azaltır ne de bu ülkenin geleceği açısından taşıdıkları stratejik önemi gölgeler. Bir ülke için savunma sanayi ne kadar mühimse tarımsal üretim de o kadar mühimdir. Bir ülke için bilişim teknolojileri ne kadar önemliyse hayvancılık da o kadar önemlidir. Bir ülke için eğitim sektörü ne kadar stratejik önemdeyse bitkisel üretimde sürdürülebilirlik de bir o kadar stratejik önemdedir. Bir ülke için asayiş ve huzur ne kadar vazgeçilemez ise gıda güvenliği de o kadar vazgeçilmezdir. Türk çiftçisi; yaptığı iş ve topraktan ürettiği değerle, memleket sevdasını, ürettiklerinin bu ülke için taşıdığı önemi ispat etmiş, ürettiğinin karşılığından yaptığı fedakârlıkla ülke ekonomisine ilk can suyunu vererek bu ülkenin başı en dik gezmeye hak kazanmış, itibarı asla tartışılamayacak kesimidir. Onlar dün ürettikleriyle, tarımsal üretimden başka üretimi yok denecek kadar az olan, sermayesi yağmalanmış, genç nüfusunun ekseriyetini cephelerde şehit olarak toprağa emanet etmiş, dört bir tarafı savaşların yıkımını yaşamış bir ülkenin yeniden imar ve inşasında en ön safta yer aldılar. Onlar üretti, onların ürettirdiklerinden arttırdıklarımız fabrika oldu. Onlar üretti, onların ürettiklerinden arttırdıklarımız okul oldu, hastane oldu, yol oldu, liman oldu, baraj oldu. Onların dişinden tırnağından arttırdıklarıyla okuttukları evlatları doktor oldu, mühendis oldu, subay oldu, sanatçı oldu, öğretmen oldu, eczacı oldu, kimyager oldu, diplomat oldu, bilim adamı oldu, avukat oldu, hakim, savcı oldu, esnaf, tüccar, sanayici oldu... Onlar ürettikleri ve ürettiklerinden arttırdıklarıyla sadece bir ülkenin fiziki inşasına ilk can suyunu vermekle kalmadı, beşeri inşası da onların ferasetinin eseri oldu. Unutulmamalı ki, millet hayatında herkesin ve her kesimin yeri doldurulamaz bir rolü, işlevi ve görevi vardır. Çiftçiler de her meslek gurubu gibi millet hayatı için vazgeçilmez, vazgeçilemez bir işlevi yerine getiriyor. O nedenle bir doktorun, bir eczacının, bir mühendisin, bir öğretmenin, bir işadamının, bir işçinin, bir memurun, bir polisin, bir askerin, bir hakimin, bir avukatın, bir esnafın, bir sanatçının, bir sporcunun yaptığı iş ne kadar önemliyse, tarlayı tapanı terk etmeyen her bir çiftçinin yaptığı iş de o kadar önemlidir. Diğer meslek mensupları gibi her bir çiftçinin de mesleki itibarı en üst düzeydedir ve yaptığı işe ve ürettiği ürüne saygı beklemek O’nun da, onların da en tabii hakkıdır. Türk çiftçisi asla tartışılmayacak mesleki itibarını yaptığı işle ve ülkesine verdiği katkı ile bizatihi kendisi inşa etti. Türk çiftçisinin mesleki itibarı lütfedilmiş bir itibar değil kazanılmış, haklı bir gurur, şeref ve onur abidesidir. O nedenle Türk tarımının bu ülke için taşıdığı değer ile Türk çiftçisinin mesleki itibarı bu topraklarda tartışmasızdır, tartışılamaz. Kim ki, tarım sektörü ekonomiye yük imasında bulunur bu, bu ülkenin yakın-uzak tarihine ihanettir. Kim ki, bu topraklarda üretmek yerine dünya pazarlarını adres gösterir bu, bu ülkenin geleceğine konulan dinamittir. Kaldı ki, dünyanın seyri öznesinde çiftçi olan ve onun üretimini önemsemeyi, onun ürettiklerine kıymet vermeyi gerektiren bir seyirdir. Geleceğin dünyasında gıda sektörüne stratejik önem atfediliyor. Gıdada geleceğini garanti altına alan, gıda güvenliğine yatırım yapan ülkelerin geleceğin dünyasında yıldızı yükselen ekonomiler olacağını, önlemini alamayanların ise bağımlılıklarının artacağını siyasetçiler, bilim adamları, ekonomistler, aydınlar herkes ve her kurum söylüyor. Çiftçi gıda üretim zincirinin ve genel üretimin ilk halkasındadır ve herkesin malumudur ki, tarımsal üretim olmadan gıda üretimi ve gıda güvenliği konuşulamaz. Arazi varlığı, iklim yapısı, sahip olduğu endemik tür zenginliği ile dünyanın tarımsal üretim için en şanslı ve Yüce Allah’ın bahşettiği en bereketli coğrafyalarından birine sahip ülkemizi geleceğin dünyasında kuvvetli, kudretli, zengin ve itibarlı konuma taşıyacak bir diğer avantajı ise bu potansiyeli harekete geçirecek kabiliyet ve nitelikte insan kaynağına sahip olmasıdır. Bugün kendisine atfedilmiş özel günü üreterek kutlayan Türk çiftçisi bu potansiyeli harekete geçirerek, ülkemizin geleceğini inşa edecek, ülkemizin zenginliğine zenginlik katacak, evlatlarımızın tabağındaki yemeğin miktarını ve kalitesini arttıracak, elindeki lokmaya sahip çıkacak, gıda güvenliğimizin teminatı olacak idrake sahiptir ve bunu gerçekleştirebilecek kudrettedir. Bu idrak ve nitelikteki Türk çiftçisinin parlak bir gelecek konusunda hem umudu hem de bu iddiasına destek olacak çabalar konusunda beklentisi vardır. Dün tarım sektörümüze verilen hedef kendi kendine yeten ülke idi. Bugünün Türkiye’sinin hedefi dünyanın en gelişmiş ilk beş tarım ekonomisinden biri olmak, tarımsal hâsılayı 7 yıl içinde iki buçuk katına çıkarmak ve kendimize yetenden fazlasını üreterek tarım ürünleri ihracatında 40 milyar dolar sınırını aşmaktır. Bunlar, bu hedefler bugünün geleceğe borcu ve taahhüdüdür. Türk çiftçisi bu hedefleri hem çok daha kısa sürede hem de fazlasıyla aşabilecek kabiliyettedir. Türk çiftçisinin kabiliyet ve başarısının beylik laflardan ibaret olmadığına, verilecek küçücük destekle büyük başarılar elde edilebileceğine ülkemizin yakın ekonomi tarihi şahittir. Türkiye’nin son 40 yılının ilk 25 yılında başını öne eğmiş, tüm üretim rakamlarında yıl yıl eriyen sektör son 15 yılda başını yukarıya kaldırmış, 25 yılda kaybettiklerinden fazlasını 14-15 yılda fazlasıyla yerine koymayı başarmıştır. Türkiye’nin dünyadaki en büyük tarım ekonomileri arasında son 14 yılda 11’inci sıradan 7’nci sıraya yükselmesi üretme alışkanlığımızı yeniden kazanmamızın sonucudur. Bu seyir sektöre yapılacak küçük dokunuşlarla büyük sonuçlar alınabileceğinin, samimi yaklaşım ve uzun soluklu politikalarla büyük başarılara ulaşılabileceğinin de işaretidir. İçindeyiz ve biliyoruz bu toprakların Türkiye’yi dünyanın en gelişmiş ekonomik güçlerinden biri yapacak potansiyeli var. Ve bu topraklar kendisini sevgiyle işleyenlere bereketini sunmakta, cömert ve şefkatli davranmakta gani gönüllü. Ve bu toprakların bereket ve cömertliğini zenginliğe dönüştürme kabiliyeti ve tecrübesi de Türk çiftçisinde var. Hazreti Mevlana’nın “her an iyilik tohumu ekedur; ekmedikçe hiçbir şey biçemezsin” öğüdünü kendisine rehber edinen Türk çiftçisinin bu topraklara bereket tohumları ekmeye devam etmesi, toprağın bereketinin, üretime, üretimin zenginliğe dönüşmesi, çiftçimizin ekerken de biçerken de, çapada da, hasatta da, tarlada da köyünde de yüzünün daha çok gülmesi, her çiftçi hanesine refah ve zenginliğin daha çok ulaşması, Türk çitçisinin yarınının bugünden daha müreffeh olması, tarlada, tapanda, bağda, bahçede, ahırda, ağılda, merada bolluk ve bereketin artması dileğiyle 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü kutlarım.”