Özel tercihler, toplumsal degerlere aykiri olamazlar ve toplumsal degerlerle özdeslesmis olarak kendilerini gösterirler. Toplumsal degerlerle çelismeleri durumda, bu kisiler, ya toplumdan dislanirlar ya da toplumda kargasa nedeni olurlar. Her iki durumda da toplumsal baski kendisini ön planda gösterir.
Osmanli egemenliginde farkli toplumlarin bulunmus olmalari nedeniyle kiyafet alaninda “kiyafette birlik” olusmamistir.
II. Mahmut, memurlar arasinda kiyafet birligi saglamak amaciyla ceket, pantolon ve baslarina da Tunus’ta ve Balkanli Yunanlilarda kullanilan fes giyilmesi kuralini getirmistir. Bu uygulamasindan dolayi II. Mahmut’a “gâvur padisah” denilmistir. Ama giderek fes, Osmanli Devleti’nde dinin simgesi haline gelmistir. Oysa fes, geri kalmisligin simgesiydi.
25 Kasim 1925 tarihinde, fes yerine, sapka giyilmesine dair kanun çikarilmistir. Sapka, bir baslik taklidi degil, özgür fikir ve düsüncenin bir sembolü olarak kabul edilmistir.
Atatürk, Türk kadininin giydigi çarsafa ve yüzüne örttügü peçeye karismamistir. Kiyafette yapilan degisiklik sadece sapka konusunda yapilmistir. Türk kadini bilinçlestikçe, kendiliginden, onu Ortaçag yasayisina hapseden kiliklardan kurtulmustur.
1980 yilindan itibaren kadinlarimizin baslarini örtmelerinde, geleneksel örtünmenin yerine, baslangiçta masumane bir sekilde çagdas örtünme olarak nitelenen ve “TÜRBAN” adini alan baska bir örtünme sekli ortaya çikti.
Zamanla laik cumhuriyete karsi olan kesimler tarafindan, cumhuriyetin bütün nimetlerinden yararlanilarak, din merkezli siyaset uygulamasi yönüne gidilmistir.
Bunun için öncelikle yaygin ve kalici göze hitap edecek bir propaganda aracina ihtiyaç duyulmustur. Propaganda araci içinde en uygun olan türban seçilmistir. “Kadinin saçlarini ve basini örtmesi dinin geregidir” yaklasimiyla türbana dinsel bir hürriyet kazandirilarak, bu kesimlerce siyasal ve dinsel bir simge üretilmistir.
Basörtüsü Arap kiyafet geleneginde, iklim geregi kadinlarda da, erkeklerde de vardir. Bugünde Arap geleneksel kiyafetinde erkegin basi örtülüdür.
Zamanla türban, sadece basi degil, o basin içindeki düsünceleri de baglayan bir simge durumuna getirildi.
Kadinlarimiz, her zaman oldugu gibi günümüzde de evrensel degerler tasimalidirlar.
Inanarak ve masumane bir sekilde türban kullanan kadinlarimiz, kullanacaklari türbanin bir siyasi mücadele, bir siyasi rant ve bir ticari rant araci yapilmasina karsi çikmalidirlar.
Zira türban, sadece basi degil sanki bütün olumsuzluklari kapatmak için kullanilan bir nesne durumuna getirilmeye ve kutsallastirilmaya çalisilmaktadir.
Oysa maddenin kutsallastirilmasi Islamiyet de yoktur.
Türban, bazi kesimlerin dedigi gibi sadece bir siyasal simge degildir. Türban, aslinda laik cumhuriyetten rövans alma simgesidir. Türban etrafinda kenetlenenler için türban önce siyasi iktidari ele geçirme ve siyasi iktidar araciligi ile de laik cumhuriyet düzenini degistirme araci olarak kullanilmaktadir.
Türbanin üniversitelerde, ilkögretim, orta ögretim kurumlari ve kamusal alanlarda da kullanilmasi için kiyafet yönetmeligi degistirilmistir. Bu durum, türban ekseninde bir güç gösterisidir, gücün derecesinin ölçülmesidir. Bunun içinde; fiili durumun hukuksallastirilmasi asamasi yasanilmaktadir.
Egemenlik kaynagini tanri yerine halktan almasi laik devlet yapisinin olmazsa olmaz kosuludur.
Laiklik bir yönüyle de devlet kurumlarinin ve hukuk kurallarinin din yerine akil ve bilime dayandirilmasidir.
Bir sonraki asamada türbanin tek tip ve tek yesil renkte giyilmesine dair kanun çikmasi durumunda yesil türbanlilar ortaya çikmaz mi?
Malatya’nin Sitmapinari semtinde bulunan imam hatip lisesindeki kiz ögrencilerin bir kismi kirmizi, bir kismi da yesil türbanli olarak okul ve okul disinda dolasmaktadirlar.
Yine Malatya’da iki yildir, disarida ögretmen ve sira halindeki ilkokul ögrencilerinin bir kismi türban takarak bir yerden bir yere gitmektedirler.
Son bes yilda, türban takanlarin sayilarinda dört kat artisin olmasi tesadüf müdür? Yapilan arastirmalarda, sadece bu iktidar döneminde türban takanlarin sayilarina iki milyon üç yüz bin kisinin eklendigi bildirilmektedir.
Bu durumun sonunda, toplumda söyle bir anlayis egemen olmaz mi?
Vatan: Halife Sultan,
Devlet: Tarikat,
Millet: Ümmet,
Vatandas: Mürit,
Yönetici: Seyh
Atatürk, “Türkiye Cumhuriyeti Seyhler, dervisler, müritler memleketi olamaz. Türkiye Cumhuriyeti her alanda dogru yolu gösterecek, uyaracak güçtedir. Biz uygarligin bilim ve fenninden güç aliyoruz ve ona göre yürüyoruz. Baska bir sey tanimayiz.” Derken, türbani göz ardi etmesi nedeniyle, yanilmis mi oluyor?
Türban, küresellesmenin bir oyunudur. Türban, ILIMLI ISLAM adi altinda, Türkiye’nin Amerikanlilastirma oyunun bir parçasidir.
Ülkemizde müzik sektörü, futbol sektörü, sinema sektörü ve benzerleri gibi “TESETTÜR” sektörü de olusmustur.
Bu sektörün, kimlerin elinde oldugu, yillik cirosu ve karinin ne oldugu önemlidir. Göz ardi edilmemelidir.
Tesettürlüler için okullar, dershaneler, yurtlar, kurs merkezleri, oteller, alis-veris merkezleri, plajlar vb. yerler hizmet vermektedir.
Bir noktada, tesettürlüler, bu ülkede “ayricalikli vatandas” konumuna gelmektedirler.
Son gelismeler karsisinda, tesettür sektörü mali krize mi girdi sorusu akla geliyor. Sektörü canlandirmak için türban kullanimini yayginlastirmaya mi çalisiliyor?
Ancak tesettürlüler, neden özel imam hatip liseleri ve özel ilahiyat fakülteleri açmazlar? Bir türlü aklim ermiyor. Her halde, devlet yapisinin laik olmasini savundugum için aklim ermiyordur.
Bazi kesimler, bugüne kadar, ögrencilerin baslarina ne bagladiklarina niçin karisiyorsunuz diyorlardi. Simdi, bu kesimler, yönetmelikte degisiklikler yaparak buna kendileri karismis olmuyorlar mi?
Türban takilmasi için yönetmelikte degisiklik yapmanlar, türbana tutunmaya çalismis olmuyorlar mi? Yönetmelikte degisiklik yapanlar, bu ülkede yasayan insanlarin %99’unun Müslüman oldugu ve teokrasiden cumhuriyete geçildigi gerçegini göz ardi etmemelidirler.
1950 yilindan bu yana siyaset, çagdaslasma ekseni üzerinden degil, din ve etnik milliyetçilik ekseninde yapilmis olup din, her zaman siyasetteki agirligini hissettirmistir.
Öyle ki, sag-sol ayrisimi ekonomik ve sosyal eksen yerine din ekseninde yapila gelmistir.
Dinsel hassasiyetini fazla gösteren kisiler sagci, dinsel hassasiyetini öne çikarmayan kisiler de solcu olarak degerlendirilmislerdir.
Çagdaslasma bilim, teknoloji, sanat, kültür ve felsefede dünya toplumlarinin önünde olma, önder olma ve model olmadir. Bilimde, teknolojide, sanatta, kültürde ve felsefede yoksaniz çagdaslasamazsiniz ve tutunacaginiz türban olur.
12 Eylül 1980 tarihinden sonra da din siyasetteki agirligini hissettirmis adeta din siyasallastirilmistir.
Devlet adamlari annelerinin hangi tarikata mensup olduklarini açikça ifade etmislerdir.
Bu durum: ideolojik, demokratik ve siyasi mücadeleyi ortadan kaldirmistir. Yapilan tartismalarda dinsiz damgalariyla kisiler mahkûm edilmislerdir.
Hangi eksende siyaset yapilirsa, tartismalarin ve uygulamalarin geri planinda o siyaset yer alir. Hiç unutmayalim bu toplumun yumusak karni dindir.
Ilkögretim, orta ögretim ve yüksek ögretime devam eden yoksul aile çocuklarinin barindiklari yurtlar, devlet yurtlari yerine, dernek ve vakif yurtlaridir. Bu yurtlarda kalan ögrencilere nelerin aktarildigini ögrenmek için gerekli denetimler yapildigi zaman görülecektir.
Birkaç yil içinde türban takanlarin sayilarinin artmis olmasi bu konudaki endiseleri dogrulamaz mi?
Her alanda oldugu gibi din alaninda da büyük oranda egitim eksikligimiz var. Bu durumlar henüz seriatin alt yapisinin kalkmadigini gösteriyor. Bu nedenle seriat özlemcileri, her firsatta seriat isteklerini gündeme getiriyorlar.
Aydin din bilginleri yetistirilip, bu din bilginleri araciligiyla, toplum, Islam dini konusunda yeterince aydinlatilmis degildir.
Farkli ülkelerin üniversitelerindeki kiyafet serbestligi örnek veriliyor. O ülkelerde, bizim ülkemizdeki gibi, yukarida çok azini saymaya çalistigim tehlikeli durumlar var midir?
Seriatin alt yapisini olusturan bu durumlarin ortadan kalkmasi noktasinda elbette bizim ülkemizde de kiyafet serbestligi saglanilmalidir.
Bazi kesimler, “”demokrasi”” sözcügünü dillerinden birakmiyorlar. Demokrasi, bir yasam biçimi oldugu halde, bu kesimler için amaç demokrasi degil demokrasi, varmaya çalistiklari hedef için bir araçtir.
Bir kesim bölünmenin, bir kesim de laik cumhuriyete karsi olmanin araci olarak demokrasiyi kullanmaya çalisiyorlar.
Demokrasiyi telaffuz eden kisilerin, öncelikle kendilerinin demokrat olmalari gerekir.
Bu ülkede: Egitimde firsat esitligi olmadigi için, egitim olanaklarindan tam olarak yararlanamayan gençlerimizin, egitim özgürlügü yok mu?
Bu ülkede: Ezberci egitim sistemi nedeniyle, yeteneklerini ortaya çikartip gelistiremeyen gençlerimizin, egitim özgürlügü yok mu?
Bu ülkede: Yasanilan çagin gerisinde kalan müfredat programlari nedeniyle kendisini, toplumunu, ülkesini, dünyayi ve çagini tanimadan mahrum birakilan gençlerimizin, egitim özgürlügü yok mu?
Bu ülkede: 5–6 yas gurubundaki milyonlarca çocugumuzun, egitim özgürlügü yok mu?
Bu ülkede: Sayilari dokuz milyona yaklasan özürlü vatandaslarimizin, egitim özgürlügü yok mu?
Egitimde feda edilecek tek bir fert yoktur.
Birkaç yil sonra, egitim özgürlügü adi altinda: “ Biz, Türk Devrim Tarihi Dersleri”ni okumak istemiyoruz, diyerek eylemler baslatilirsa, Türk Devrim Tarihi derslerinin okunmasina son verecek misiniz?
Egitim özgürlügü adina bunu yapilacak midir?
Ya da “ Bireysel Özgürlük” ve “Din ve Vicdan Özgürlügü” adina erkekler, yesil takkeler takarak, üniversitelere gelirlerse istedikleri özgürlükleri erkeklere de taniyacak misiniz?
Türban takmak, “kisinin kendini ifade etmesi” ölçeginde degerlendiriliyor. Bilim, sanat, teknoloji üreterek kisi kendisini ifade edemez mi? Hukukun üstünlügü, insan haklari, demokrasi, laiklik gibi evrensel degerlere katki yaparak kendisini ifade edemez mi?
Türban kullanimi, yönetmeliklerle daha sonrasinda da yasayla koruma altina alindigi andan itibaren “Baski Unsuru” olarak kullanilacaktir.
Öncelikle türban ekseninde bir ayrisim ortaya çikararak, bu ayrisim, türban takanlar “dindar”, türban takmayanlar “dinsiz” seklinde olacaktir.
Hiçbir kimse sorun yaratan bir digerinin yaninda oturmak mecburiyetinde tutulamaz.
Insanlar, onlara ne dediginizi unutabilirler. Insanlar, onlara ne yaptiginizi da unutabilirler. Ama insanlar, onlara kendilerini nasil hissettirdigini asla unutmazlar.
Ülkede, türban takmayanlarda dinsiz hissi yaratacaksiniz ve böylece türban takmaya zorlayacaksiniz.
Ülkemizde hemserilik bile bir ayricalikli davranma nedeni oluyor.
Hitler’in kahverengi gömleklileri ve Mussoli’nin siyah gömleklileri gibi “ YESIL VE KIRMIZI TÜRBANLILAR “ ortaya çikinca, “DINCI FASIZIM”in önü açilmaz mi?
Ayrica, Hiristiyanliktaki Endülüjans Kâgidi almayanlar cennete giremez mantigi, ülkemizde,”türban takmayanlar üniversitelere ve cennete giremezler” durumuna gelmez mi?
11.02.2004 Cuma günü, Konya’da yapilan mitingde, Sabah Gazetesi Muhabiri Aliye ÇETINKAYA’ ya, basi açik oldugu için, türbaniler tarafindan atilan taslar, ne anlama geliyor? Acaba türbandan yana olanlar, neyi taslamis oluyorlar?
Türban takmak bir kimsenin özgür oldugunun göstergesi olur mu? “Inanç Özgürlügü”, belli bir süreci mi kapsar?
Ülkemizde on alti bin caminin imami yok. Camilerde namaz kilmak isteyenlerin inanç özgürlükleri yok mu?
Türban takanlar ve de taktiranlar: Türban bizim zihniyetimizin senboludur, kimligidir ve sancagidir. Biz bu sancak altinda toplaniyoruz gibi samimi ve dürüst davranislar içine girmiyorlar.
Bunun yerine: “Bireysel Özgürlük”, “Din ve Vicdan Özgürlügü”, “Egitim Özgürlügü” gibi sloganlarla yaklasiyorlar. Ayni zamanda, dinsel yönden, kendilerinin bir saf tuttuklarini yansitarak; kendilerini dindar, baskalarina dinsiz damgasini vurarak, toplumda ikilik yaratiyorlar.
Bilinmelidir ki: Islamiyet ve Islam Kültürü, bazi kisilerin baslarindaki türbana sigmaz. Islamiyet, en gelismis, evrensel ve hepimizin ilahi bir dinidir.
Türban takanlarin ve taktiranlarin ve de takilmasi için çaba sarf edenlerin çogunlugu laikligin ne oldugunu bilmezler. Onlar için laiklik, dinsizlik anlaminda algilanmaktadir.
Son günlerde, türban takanlar arasinda öyle bir hava yaratilmaya baslandi ki: Sanki türban takanlar, kendilerini, bütün günahlarindan arindirilmis, bireysel anlamda arti özgürlüklere kavusturulmus, egitimleri önündeki her türlü engeller kaldirilarak sinirsiz egitim özgürlügü taninan zaferler kazanmis bir maresal gibi görmeye basladilar.
Bazi siyasiler, laikligin teminati olarak kendilerini gösteriyorlar. Sizler yasalarin üzerinde misiniz? Sizler bu yetkiyi nerelerden aliyorsunuz? Yasalarin teminati altinda olmayan hiçbir sey, kendisini güvencede hissetmez. Her seyin teminati yasalardir.
Insanlar, baslarina taktiklari sarik, fes, takke, türban, sapka gibi nesneler ya da üzerlerine giydikleri nesneler üzerinden düsüncelerini yansitir ve yasatirlar.
Türban, laik cumhuriyet düzenini degistirmek isteyenler için bir kamuflaj midir? Bir simge midir?
Bazi kesimler, dinin ne oldugunu, siyasetin ne oldugunu bilmiyorlar. Siyaseti, birkaç oy almak olarak görüyorlar.
Atatürk’ten sonra marka olmus bir siyasetçimiz ve bir siyasal partimiz olmamistir. Bu nedenle, ülkemizde, emek ve bilim özgürlesip aydinlanma dönemine geçilememistir.
Bilgi Çagi’nda, hala türbanla ugrasiyorlar. Bu aymazliktan kurtulup aydinlanma dönemine ne zaman ve nasil geçilecek ve aydinlanma dönemi nasil yasanilacak?
Su cografyayi kirletmeyin. Su cografyada yasayan insanlarin ruhlarini, vicdanlarini ve beyinlerini kirletmeyin. Asirlardir olustura geldigimiz degerlerimizi kirletmeyin.
Degerlerimiz üzerinden ellerinizi çekin. Eger bu cografyada yasayan insanlara verebileceginiz herhangi bir seyiniz yoksa siyaseti kirletmeyin, siyasetten elinizi çekin.
Bir devletin yapisi ya laiktir ya da degildir. Ikisi arasinda olmaz. Ya yasalar uygulanir ya da ülke, kargasa ortamina sürüklenir.
Bundan sonra, okullara ve devlet dairelerine gidenler, çikarlari geregi, baslarina türban sarip gidecekler, inandiklari için degil.