MEDYA DİYETİSYENLİĞİ

Diyelim ki bir gün derste tahtayı okuyamadığınızı, her şeyin size bulanık gelmeye başladığını fark ettiniz. Bu durumu da arkadaşlarınıza anlattığınızda, arkadaşlarınızın birinden onun da aynı sorunu yaşadığını ve gidip 1.5 numara astigmat gözlüğü aldığını duydunuz. Sizce bu durumda yapılması gereken, en yakın gözlük satıcısına gidip 1.5 numara astigmat gözlüğü almak mıdır?

Sanırım cevabınız hayır oldu.

Aslında çok basit bir çözümü var: bir göz doktoruna gidip rahatsızlığınızın olup olmadığını, varsa da ne olduğunu öğrenmek. Çünkü sizin rahatsızlığınız bambaşka bir şey olabilir ya da aynı rahatsızlığı farklı ölçeklerde yaşıyor olabilirsiniz, hatta hiçbir rahatsızlığınız olmayabilir de. Tamamen psikolojik olarak kendinizi rahatsızlığınız olduğuna inandırmış olabilirsiniz. Bu yüzden de eşten, dosttan ya da görme bozukluğu sorununu daha önce yenmiş insanlardan medet ummak yerine işin uzmanına danışmak en sağlıklı çözüm olacaktır.

Fark ettiğiniz gibi söz konusu, tıbbi bir problem olduğunda hızlıca çözüme ulaştık. Peki biz okumuş, bilim kültürüne aşina insanlar(!) benzer durumları beslenme alanında yaşadığımızda ne oluyor dersiniz? Her türlü medya aracılığıyla farklı toplumlardan farklı fiziksel özelliklere sahip milyonlarca farklı insana tek reçete yazıldığına ve milyonların buna uymaya çalıştığına eminim hepimiz şahit olmuşuzdur.

*Günlük 2 kg tavuk ye, biceps-triceps bas, çok iyi kas yaparsın!

*Ekmeği hemen bugün hayatınızdan çıkarın!

*Akşam 7'den sonra ağzına hiçbir şey koyma! (Mesai saatlerinden ve iş çıkışı trafiğinden

haberi yok herhalde.)

* Şekeri hemen kesin, çaya tereyağı atın!

*Ekmeğe tereyağı sürün, vücudunuza tereyağı sürün, tereyağı banyosu yapın, tereyağında uyuyun!

Çok tanıdık cümleler değil mi? Kendisini beslenmenin çemberinden geçmiş olarak niteleyen insanlar, karşıdaki kişinin mevcut beslenme alışkanlıklarını, psikolojik durumunu, vücudunun durumunu, hayat akışını, yaşam koşullarını, kan değerlerini, alerjilerini ve daha onlarca şeyi yok sayarak böyle tavsiyeleri vermekte hiç sakınca görmezler ve bu liste böyle uzar gider. Gider de gerçekten işe yarar mı ki bunlar?

Bu sorunun cevabını verebilmek için öncelikle parmak izlerinin bile çeşit çeşit olduğu biz insanoğlunun bedenlerinin birbirinden çok çok farklı olduğunu ve aynı etkilere farklı tepkiler verebileceğini hatırlamamız gerekir. Mesela, kilo verme amaçlı bir diyet hazırlayacaksınız ve X besinini bu hedef doğrultusunda kullanmak istiyorsunuz, hatta defalarca kullandınız da. İşe de yaradı. Ancak bir gün yine aynı şikayetle öyle bir hasta geldi ki bu hastanın kan değerlerinde A maddesinin çok yüksek olduğunu gördünüz ve tesadüfe bakın ki X besini de yüksek miktarda A maddesi içeriyor. Ne dersiniz, yazalım mı?

Gördüğünüz gibi bir diyetisyen dahi gerekli tahlilleri yapıp, her hastadan yaşam tarzına, beslenme alışkanlıklarına, hastalık öyküsüne, ailesinin hastalık öyküsüne ve daha birçok ufak ayrıntıya dair ayrı ayrı bilgi almadan bir diyet yazamıyor. Bu durumda yıllarca kalp ameliyatı yapmış bir şarlatan, koca beslenme ve diyetetik bilimini yok sayıyor da “Ben araștırdım, okudum, doktorum ben biliyorum!” deyip, aniden beslenmeye merak salarak, televizyonlara çıkıp sırf orijinal olup ilgi çekmek ve sonrasında daha da çok para kazanmak uğruna -bilim dışı dahi diyemiyorum- bilime düşman projelerini ortaya atıyorsa, her hastanın özel bir birey olduğunu kabul etmeden kurnazlık yapmaya çalışıyorsa bir durup düşünmek lazım.

Diyelim ki şansımız yaver gitti, alerjimiz yokmuş, tüm kan değerlerimiz normalmiş, sonrasında daha birçok şans faktörü sayesinde de kısa süre içinde bir kazanımımız olmuş. O zaman ne mi oluyor? Genelde böyle radikal ve popüler diyetlere giren insanlardan, aslında diyetin çok iyi olduğunu, işe yaradığını, hatta diyeti yaparken kısa sürede ciddi bir fiziksel değişim yaşadığını, ancak sonrasında diyeti sürdüremediği için kaybettiği bütün kiloları aynı hızla geri aldığını, eskisinden bile kötü durumda olduğunu duyarsınız. İyi de diyetin en önemli özelliklerinden biri sürdürülebilir olması değil midir zaten? Günde bir tam ekmek yiyen insana bir anda ekmeği bırakmasını söylerseniz ne kadar süre dayanabilir ki? Diyet bir ilaç değildir, hastalandığınızda alıp hemen sonrasında bıraktığınız. Bir diyete başlarken, en azından benzeri formatta bir diyeti yaşam boyu sürdürüp sürdüremeyeceğinizi de düşünmelisiniz. Tabi ki “alaylı diyetisyenler” bu konuyu da gözden kaçırır.

Son olarak, diyetisyen yardımı almanın, diyet yazma profesyonelliği dışında da bir artısı olduğundan bahsetmek istiyorum. Diyetisyenlik demek, bir liste hazırlayıp hastayı kendi kaderine terk etmek demek değildir. Hastanın her sabah uyandığında yapmaya motive hissedeceği bir diyetle, ona yeni bir yaşam planı hazırlamaktır. Bu yüzdendir ki, diyetisyenler eğitim hayatlarında sadece yiyeceklerin kalorisini, hangi vitaminin nereden geleceğini görmezler. Aynı zamanda psikolojik bir eğitim de alırlar ve hastaları tamamen umudunu kaybetmiş durumda dahi olsa onların bağımlılıklarıyla mücadele ederler ve onlara tekrar bir diyet alışkanlığı kazandırırlar.

İyisi mi siz de bir beslenme planına ihtiyaç duyduğunuzda internete yazmak ya da insanların sağlığını düşünmeden, insafsızca davranan ve etik tanımayarak tek derdi para ve popülarite olan medya maymunlarını dinlemek yerine bir diyetisyene gidin. Sağlığınız her şeyden daha önemli.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Selin
Selin - 7 yıl Önce

Çok haklısınız ve bu bahsettiğiniz kişiler suan kyk da beslenme eğitimi veriyor :(

banner284