Bireylerin egitimi; genlerle baslar ailede, çevrede, egitim kurumlarinda ve yasamin her alaninda ölünceye kadar sürer.
Egitime belli yas guruplarindaki kisilerin ve belli zamanlarla gerçeklestirilen etkinlikler olarak bakmamak gerekir; egitim, bir yasam boyudur.
Yasam boyu egitimin, merkezi yönetimin disinda yerel yönetimler, sivil toplum kuruluslari, üniversite ve fakülteler, spor kulüpleri ve siyasi partiler tarafindan da gerçeklestirilmesi; egitimdeki heyecanin, egitime bagliligin, egitimin sürekliliginin ve egitimin zenginliginin tabana yayilmasini saglar.
Egitim, elde edilen (ögrenilen) bilgilerin kullanilmasi yeteneginin kazanilmasi asamasidir. (Sayin Veliler! Evlatlarinizin, okul adi verilen egitim kurumlarinda, hangi bilgileri edindiklerini ve edindikleri bu bilgileri kullanma yeteneklerini kazandiklarini biliyor musunuz?)
Bu yönüyle egitimin üretime yönelik olmasi da gerekir. Üretim, katma deger yaratmaktir.
Yani egitim, bireysel ve toplumsal refahi yükseltmek, toplumsal kalkinmisligi saglamaktir.
Bu durum ayni zamanda devletin de güçlendirilmesidir.
Ayrica egitim, bilim ve sanat üretmektir. Bilimi ve sanati üretmeyen egitim sisteminin saglikli oldugu söylenemez.
Ülkemizdeki egitim, “Ögrenci Merkezli” olarak belirtilmesine karsin; ezbercilige dayali “Teorik Egitim Sistemi” olarak sürmektedir.
Ögrenciler, düsünce üretme ve kullanacagi bilgileri ögrenme yerine bilgi tasima durumundadirlar.
Ülkemizdeki egitim sisteminde görülen yetersizlikler ve yanlislar, uygulanmakta olan egitim sisteminin bizatihi kendisi oldugundan yapilmasi gereken; yanlislarin mevcut sistem içerisinde düzeltilmesi degil, sanayi toplumu olmayi iskalayan ve bilgi toplumuna uyum saglamaya çalisan bir toplumun, yeni bir egitim sistemi olusturmasidir.
Ögrenciler, önceki kusaklarin olusturdugu ortamdan çikis yollari arar. Önceki kusak, (anne, baba, ögretmen vb.) ögrencileri itaat ettirmeye çalisirlar. Kendi kusaklarinin ortaminda kalmaya zorlarlar, adeta dayatirlar.
Uygulamalardaki egitim sistemleriyle ögrenciler, istek ve ilgi alanlarinda yetenek kazanmalari ve bu yeteneklerini gelistirmeleri yerine, itaat eden bir unsur durumuna getirilmeye çalisilir.
Egitimin ilk basamagi, ögrenciye saygi duymaktir. Ögrenciye bir kisilik kazandirmak ve bir kisilik oldugunu hissettirmek gerekir.
Ögrenciler her zaman isimleriyle çagrilmali, anilmali ve hitap edilmelidir. Çocuklara her zaman dogru ne ise söylenmelidir. Yalan kültürü olusmamalidir. Hayat, bir aliskanliktir.
Çocugun model aldigi unsurlar çok önemlidir. Anne, baba, ögretmenler, komsular, arkadaslar, film kahramanlari ve aldigi egitim, çocuk için modellerdir.
Bu saydigim çevreler ayni zamanda çocuklar için birer uyarici niteligindedirler.
Hiç unutulmamalidir; çocuk, ailenin, çevrenin ve egitimin bir ürünü konumundadir; bu anlamda insanda, oyuncaklari degisen bir çocuktur.