16 Nisan 2016 tarihinde yapılan referandum ile anayasada yapılan değişiklikler kabul edilmesi nedeniyle, Türkiye’de siyasetin rengi değişti, denilebilir.
Bu değişiklikler, iki alanda kendisini gösterdi. Bunlardan biri, sistem değişikliği, diğeri ise, rejim değişikliğidir.
Sistem değişikliği: Parlamenter demokratik sistem olarak adlandırılan Başbakanlık Hükümet Sistemi’nden, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçildi.
Rejim değişikliği: Demokrasi rejiminden, tek adam rejimi olan otokrasi rejimine geçildi.
Siyasi partiler demokrasilerin en temel unsurlarıdır. Ve siyasi partiler, iktidar olmak için kurulurlar. Parlamenter demokratik sistemde, parlamentonun yasa yapma ve denetim görevleri vardır. Ayrıca demokrasilerde yasama, yürütme ve yargı güçleri birbirlerinden bağımsızdırlar, yani kuvvetler ayrılığı ilkesi vardır. Bu nedenle de demokrasilerde, denge ve denetim mekanizmaları sağlıklı olarak çalışırlar.
Bu değişikliklerin sonucunda neler oldu?
Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminde, öncelikle belirteyim: Kuvvetler ayrılığı ilkesi yok olmuştur. Yani yasama, yürütme ve yargı güçleri, bir kişinin şahsına bağlanmıştır. Bu nedenle de denge ve denetim sistemi yoktur.
Parlamentonun etkin bir biçimde fonksiyonu yoktur. Denetleme görevi ortadan kalkmıştır. Yasa yapma görevi de sınırlıdır. Çünkü Cumhurbaşkanın kararname çıkarma yetkisi vardır.
İktidar olmak için kurulmuş olan siyasi partilere gelince, bunların iktidar olmaları diye bir durum artık söz konusu değildir. Zira partiler değil, artık kişiler iktidar olmaktadırlar.
Ana Muhalefet Partisi, neye göre Ana Muhalefet Partisi olacak? Siyasal partilerin iktidar olma ihtimalleri olmadığına göre Ana Muhalefet ve Muhalefet Partileri diye bir tanım da artık yoktur.
Durum böyle iken; 24 Haziran 2018 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimlerinde, maalesef, bu değişiklikler göz önüne alınmadan Millet İttifakını oluşturan partilerin Cumhurbaşkanı adaylarının ve partilerin seçimlere girdiği görülmüştür.
Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayları, haksızlık etmek istemem, OHAL uygulaması altında ve olanca olumsuzluklar içinde çok çalıştılar. Ancak, çalışmalarının eksenine demokrasi ve parlamenter demokrasiyi yeniden inşa
edeceklerini ağırlıklı olarak söylemeleri gerekirken; şunu yapacağım, bunu yapacağım türünden söylemlerle Cumhur İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayını merkeze alarak, O’nun kulvarında politika yaptılar ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemini ve tek adam rejimi olan otokrasiyi adeta desteklediler.
Bu tür politikalarla da istemeden de olsa Cumhur İttifakı’nın adayının bir taraftan reklamını yaparken, bir taraftan da O’na destek vermiş oldular.
Ve ne yazık ki; bazı siyasi partiler, değişim adı altında koltuk kavgasına girerek, Genel Başkan olma kavgasını vermeye çalışıyorlar. Sanki genel başkan olduklarında bir şey olacaklar! Sanki genel başkan olduklarında bir şeyleri değiştirecekler?
Görmüyorlar mı? Sorun kişi ya da kişiler değil; sorun ülkedeki sistem ve demokrasi sorunu…