Yüzlerce insanin can verdigi bir cenaze evinde, acili insanlara yumruk atan ve küfür ettigi yazili ve görsel medyada yer alan ve Cumhurbaskanligina aday olan Basbakan’in, Cumhurbaskani olup olmamasi gerektigi sorusunun yanitini, vatandaslar sandikta verecektir.
Basbakanla ilgili yaptigim alintilarla aktarmaya devam ediyorum:
Basbakan: “Ben referandum yapacagimi söyledim. Referandum yapan diktatör olur mu?” diyor. Bakalim gerçek öyle mi? Evet olur, Hitler 4 kere, Pinochet 3 kere, Caucescu 1 kere referandum yapti. Baska örnekler de var.
Basbakan: “BBC ve CNN gibi uluslararasi medya kuruluslari yalan haber ürettiler,” diyor. Dogrusu: Basina kizmak aynaya kizmak gibidir. BBC ve CNN canli yayin yaptilar, Taksim’deki gelismeleri oldugu gibi gösterdiler ve oradakilerle canli röportaj yaptilar. Büyük medyalar yalan haber yaparsa bütün itibarlarini kaybedecekleri için genelde birkaç kaynaktan dogrulatmadan haber yapmazlar. Basbakan: “Dünyada sivil toplum örgütleriyle görüsen Basbakan göremezsiniz,” diyor. Bakalim gerçek öyle mi? Demokratik ülkelerdeki Basbakanlar sürekli olarak sivil toplum temsilcileriyle görüsürler. Örnek: Almanya, Basbakan Kohl 1993 yilinda yabancilara karsi saldirilarin önlenmesi için düzenli olarak sivil toplum örgütleriyle toplanti yapti. Angela Merkel 5 Haziran 2013’de sivil toplum temsilcilerinden 100 kisiyle görüstü. Ingiltere Basbakani David Cameron 4 Ocak 2011’de sivil toplum örgütleriyle kapsamli bir toplanti yapti. Fransa Cumhurbaskani 2012-2013 yillarinda sivil toplum örgütleriyle düzenli toplantilar yapti. 7 Mart 2013’de Moskova’da Rus sivil toplum örgütleriyle görüstü. Basbakan: “Taksim’e bölücü basinin resmini astilar,” diyor. Evet, dogru ve toplumun genis kesimleri de buna tepki gösterdi. Sonunda kaldirdilar. Ama o resimdeki terör örgütü liderini muhatap alarak resmi temsilcileri araciyla görüsen ve terör örgütünü mesru muhatap haline getiren
Taksim’dekiler degil, Hükümetti. Basbakan: “Sosyal medyalarda kiskirtici yayin yapildi,” diyor. Ancak Basbakan sunu bilmiyor gözüküyor: Demokratik ülkelerde sosyal medyalarda herkes görüslerini özgürce yazar. Elestirileri kiskirticilik saymak demokratik bir yaklasim degildir. Ancak teröre, siddete tesvik suç sayilabilir. Basbakan: “Medyada provokatörler var,” diyor. Aslinda, Türkiye’den baska, Hükümetin bu kadar çok gazeteyi ve televizyonu etki altinda bulundurdugu demokratik bir ülke yoktur. Basin özgürlügünde dünyada 148. sirada geliyoruz. Öyle anlasiliyor ki, hala özgürce yayin yapabilen birkaç medya kurulusuna ve gazeteciye bile tahammül edilemiyor. Basbakan: “Mitingler sadece miting alanlarinda yapilir. Taksim miting alani degildir,” diyor.
Bakalim öyle mi? “Basbakanin Kuzey Afrika’dan geldiginde gece yarisi havaalaninda ve pek çok yerde miting niteligindeki toplantilar yaptigi yer miting alani miydi? 2012 yili 1 Mayis mitinginin Taksimde yapilmasina izin verilmemis miydi? Basbakan: “Bazi oteller teröristlerle isbirligi yaptilar, diyor.” Talihsiz bir yaklasim: Polisin biber gazindan ve tazyikli su kullanmasindan ciddi biçimde etkilenen vatandaslara oteller insani yardim amaciyla kapilarini açmislarsa bunu teröre destek olarak yorumlamak mümkün degildir. Bu günlerde meydana gelen ve Basbakanin hiç deginmedigi konulardan birkaçi da sunlar: 14 Haziran’da Ingiltere’nin Oxford üniversitesinden 46 akademisyen son olaylarla ilgili olarak Hükümeti kuvvetle elestiren bir bildiri yayinladi. Hükümetin buna tepkisi ögrenilemedi. Acaba onlar da mi terörist sayilacak? Papa Francis 20. Yüzyilin ilk soykirimi Ermeni soykirimidir dedi. Disislerinin yumusak bir açiklamasi disinda Basbakan veya Disisleri Bakani buna tepki göstermedi. Papa hem Vatikan’in devlet baskani hem de dünyadaki 1 milyar 181 milyon Katolik’in Ruhani lideri. Ona üst düzeyde çok etkili bir cevap vermek gerekiyordu.
Evet, simdi söz vatandasin…
Vatandas da sözünü de sandikta söyleyecek ve nasil bir Cumhurbaskani istedigini belirleyecek.