Iste bu yüzden olmali ki Karamanoglu Mehmetbey Üniversitesi (KMÜ) Edebiyat Fakültesi ögretim elemanlari Prof.Dr.Turan Karatas, Ögr.Gör.Onur Aykaç ve Arastirma Görevlileri Hakan Sevindik ve Mert Öksüz’ün katkilariyla “Türk Siirinde Karaman” adli bir eser kaleme alindi.
13.yüzyildan baslayip 21. yüzyila kadar devam eden uzun bir süreçte Karaman hakkinda yazilmis siirler bir araya getirildi. Erbabi tarafindan yapilan bu çalisma süphesiz ki benzerlerinden farklidir ve Karaman kültürüne önemli katkida bulunacaktir.
Söz konusu kitapta daha ilk bakista sehir, siir ve sair konusunda ilginç bir tespit göze çarpiyor ve deniyor ki “Sehir, sairi emziren anne gibidir.”
O halde fazla söze gerek yok çünkü bu söz siir ve sehir, sair ve siir ve sehir ve sair arasindaki irtibati güzel ve çarpici bir biçimde ortaya koyuyor.
Mademki sehir, sairi emziren annedir o halde yüzlerce yillik tarihi süreçte Karaman üzerine yazilan siirler sehrin, yani annenin yani Karaman’in özelliklerini bize yansitmaz mi?
Tabii ki yansitir hem de anne sütü kadar helal, temiz, saf ve güvenilir olarak yansitir. Nasil anne sütünde hile olmazsa zannimca siirde de hile olmaz. Çünkü olmayan bir seyi saire söyletemezsiniz. Zaten siir ilham isidir, siir gönül isidir. Isin içine bu kavramlar girdimi siir hakikatlesir.
Buradan hareketle bu uzun tarihi süreçte, Türk Siirinde Karaman’a bakarak su kanaatlere erismek çok zor olmasa gerek:
Sairlere göre Karaman mümbit bir araziye sahiptir. Eskiden beri baglari, meyveleri, yöresel yemek ve ürünleri meshurdur. El sanatlari ve sanayisi gelismistir. Iklimi, havasi, suyu güzeldir. Özellikle kisi tatli serttir.
Tarih boyunca Karaman’in birçok istilalara, yikimlara ugramasi, büyük siyasi ve askeri çekismelere, mücadelelere sahne olmasi sairlerin gözünden kaçmamistir. Belki de “Karaman’in koyunu” ve “Karaman bahsisi” gibi kavramlarin edebiyat dünyamizda yer almasinin ardindaki sebep bu olmalidir.
Siirlerin üzerinde durdugu Karaman’in en önemli özelliklerinden biri de onun sahip oldugu zengin tarihi eserlerdir. Ulu bir geçmis, Kale, Maderi Mevlana Aktekke, Imaret, Nefise Sultan, Kitabeler, Kizlar Türbesi ve daha niceleri bu zenginligin birer parçasi olarak siirlerin dizelerinde yerini almaktadir.
Karaman’da siirlerin bahsettigi ünlü isimlerden biri de Mevlana’dir. Onlara göre kendi gitse de onu dünyaya getiren ana Karaman’dadir. Onun içindir ki siir dünyamiz iki kavramla daha tanismistir: “Hatun Ana” ve “Nine Hatun”
Sairler Mevlana kadar Yunus’tan da bahsederler. Onlara göre Yunus Karamanlidir. “Yunus türbesi”, “Yunus tekkesi”, “Karamanli Yunus” duygu dünyamizi süsleyen diger kavramlardir. Sairlere ve de siirlere göre: “Karaman Yunus’tur, Yunus Karaman” . Bakin ne diyor Behçet Kemal Çaglar:
“Selam sekiz yüz yildir dili canli Yunus’a
Selam, sevgi, hayranlik Karamanli Yunus’a”
Siirler ya da sairler Yunus’u oldugu kadar Karamanoglu Mehmet Bey’i de anarlar. Onlara göre Mehmet Bey buralidir. Dil fermani, Dil bayrami ve de Türkçe sevdasi bu topraklarda yesermistir. Baska bir sairimiz ise bu konuda söyle sesleniyor:
“Güzel kalmis yöremizin elleri
Tarihlere geçmis nice halleri
Öz Türkçeyi söylesiyor dilleri
Mehmet Bey’in memleketi Karaman”
Bunlar elbette ki deryada damla ya da ummanda katre misali güzel numunelerdir.
Yine sairlerimize göre Piri Reis, Kâzim Karabekir ve Atatürk Karaman’in sahip oldugu degerler arasinda yerlerini alan kisilerdir.
Onlara göre Karaman ilim ve irfan sahibi insanlarin bulundugu bir yerdir. Evliyalar yatagidir. Dostluk, kardeslik, kanaat duygularinin hâkim oldugu, kimsenin geçim sikintisi çekmedigi nadide yerlerden biridir ve Cumhuriyetin 70 plakali vilayetidir.
Karaman’in cografi konumundan olsa gerek Toroslar, Karacaoglan, çam kokulari, billur gibi sular Karaman üzerine yazilmis siirlerin figürleri arasinda yerini almaktadir.
Iste bütün bu yönleriyle Türk Siirinde Karaman sanki Türk Tarihinde Karaman gibidir. Karaman tarihini siir diliyle okumak isteyenler kanaatimce acele etmelidir.