Bilim adamları, dünya 5 milyar yaşında diyor. İnsanın: At… At… Kalede Yaşar var nasıl olsa, diyesi geliyor. İnsanoğlu, 5 milyarın en fazla on bin yıllık kısmına vakıf. Gerisi tevatür.
Sade, dünya yaşlı değil, zamanla içinde yaşayan insanlarda yaşlanıyor. Gençliğinde, dağı taşı un eden insan yaşlanınca, eski bir teker gibi hem dönüşü yavaşlıyor, hem de her yerinden yorgun sesler çıkarıyor. Yaşlımızın ağzı dualıdır. Ağır kâmildir, sinirleri alınmıştır, sabır ağacıdır ve hoş sohbettir. Oğluna, kızına bilhassa torunlarına umulmayacak derecede hoşgörülüdür. Yaş, kişiye erdem yüklüyor. Gençler, hep gençlik güzeldir zannediyor. Fakat ileri yaşlarında güzellikleri vardır.
Ömür, ayrı zamanlarda aynı şeylerin yaşandığı dönemdir. Çocuk nasıl yürüyemez, tuvalet ihtiyacını kendi göremezse, yaşlılarda bu işlemleri bazen yardım alarak yerine getirebilirler. Hâsılı: Yaşlılık ikinci çocukluk dönemidir.
Artık, hayal kurma devri geride kalmıştır. Hatıralarla yaşaman ve nakletme süreci başlamıştır. Geçmişte yaşananlar daha dün olmuş gibi bir bir çıkar gelir yerlerinden. Bazen acı, bazen tatlı bir tebessümle yâd edilir. Bazen de kadınlar: Gız anam biz ne diye yaşlandık, diye hayıflanıyorlar. İtiraflar gelir. Kaçarak evlendiyse, aslında babanızı ben ayarlamıştım, diye muzipçe güler. Bazen de gizlice, yakası açılmadık mahrem şeyleri yumurtlayıverir. Kiminin ağzı bozulup küfür bile edebilir.
Yaşlının evi eski, eşyası doşan (pörsümüş) olur. Kendisi, öğretmen Süleyman abinin dediği gibi: Köy otobüsü gibi dökülür.
Kulağı duymaz, kolu kalkmaz, gözü görmez, ayağı yürümez olur. Daha düne kadar taşın suyunu sıkan babam Mustafa Rıfkı’ya, dağları deviren annem Habibe’ye ne olmuştur ki. Şimdiki insanlar akıllı ama… Eskiler gibi Allah’tan sadece uzun ömür istemiyor, sağlıklı ömür de istiyorlar.
96 yaşındaki kayınvalidem: İyi ki beş çocuk doğurmuşum, ihtiyarlıkta faydasını gördüm, diyor. Birde: Gençliğini harcayıp bitirme, ihtiyarladığında sermaye yaparsın, diyor.
İhtiyar demişken, kimi bazı yaşı-başı geçmişler: Ben ihtiyar değilim, sadece yaşlıyım, hatta gencim gibi laflar ediyorlar. Direnme, her şey ortada muhterem. Seninkisi kelime oyunu.
Oğlunun, kızının yanında yaşlananlara ne mutlu. Ama bazen şartların gereği yaşlılara yoldaşlık eden bakıcı-yardımcı kadınlar adet oldu. İyi de oldu. Yaşlıya, hele titiz yaşlıya her şey zor. Her gelenin huyu tüyü farklı, yemeği yağlı, tuzu kıt, temizliği anlayışı farklı olabiliyor. Bunlar tabiî ki doğaldır. Allah onlardan razı olsun, kuvvetlerini artırsın.
86 yaşındaki annemin dediği gibi: yaşlılık eve bastırılacak bir şey olmasa da, iyi yönleri de az değildir. Hayatta, iyi ya da kötü şeyler olup bitmiştir. Yarış, hırs bitmiştir. Yapacak pek bir şey kalmamıştır. Bu, büyük bir rahatlık verir. Bundan sonrası emeklerin olgun meyvelerini toplama zamanıdır. Bir büyük makamdır. Saygı görürsün, halini-hatırını sorarlar, izzet ikramda bulunurlar, elini öpmek için sıraya girerler. Daha ne olsun erenler.
Yaşlılık tecrübedir, bilgeliktir, rafine edilmiş süzülmüş yaşanmışlıklardır. Tabi, faydalanmasını, almasını bilene.