YAZMAK
Yazmak, bir yasam biçimidir.
Yazmak, hayata farkli bir pencereden bakabilme sanatidir.
Yazmak, zamani kayda almak, tarihe taniklik etmektir.
…
Uzunca bir zaman kösemde gündeme dair bir seyler yazamadim. Her geçen zamanda bunun sikintisini içimde yasadim.
Yazmak öyle bir seydir ki, kadinin dogum sancisina benzer. Kadin dogurunca, yazar, yazinca rahatlar.
Resim yapmayan bir ressam, türkü söylemeyen bir sanatçi, siir yazmayan bir sair nasil mutsuz olursa, yazarda öyledir.
Kisinin mutlulugu, zevk aldigi seyler yapabilmesine baglidir. Yoksa hayat ona zindan olur. Yapamadiklarinin özlemiyle yanar tutusur. Örnegin; dagciligi seven birisinin zaman zaman dogayla bas basa kalabilmesi, ona büyük mutluluk verirken; dogandan uzak kalmasi, beton yiginlari arasinda hapsolmasi onu mutsuz eder.
Duygu olmadi mi sairlik olmaz denir.
Sairlik degil yazarlikta öyledir.
Bana göre her is ve meslek duygu ister.
Dedim ya duygu olmadan olmaz!
Birazda bilgili olmalidir yazar.
Duygu da, bilgi de, iyi bir yazar olmak için yetmez.
Toplumsal meseleleri dert edinmelidir yazar.
Hiç yazmadigim çocukluk yillarimda bile hep yazar olacagim demisimdir.
Simdi düsünüyorum da hangi duygu itmisti? Neye göre karar vermistim? Hiç yazmasam bile yine mi yazar olacagim diyecektim?
Aziz Nesin, kirk yasindan sonra yazarliga yürümüstür. Daha birçoklari içinde öyle.
Yazmanin ne zamani, ne yeri, ne de yasi vardir.
Hep yazmalidir insan!
Yazmali…