YESILDERE OVACIKTAKI DERIN KUYU

O yillarda sirf Urgan bogazi denilen yerde iki yüzden fazla ahir ve agildan baska, adini hatirlayamadigim baska bir semte, sehrin dis mahalleleri ile bahçelerde çok sayida ki ahir ve agillar içinde binlerce büyük ve küçükbas hayvan besiciligi yapilirdi.
Basta Yörükler ile sehirden de bazi kimseler misal olarak rahmetliler Kurmay Albay Hayati Çaglayan, Dr. Mehmet Armutlu, Abdullah Özcihan ile kardesi, Muhacir Kemal ve kardesi ve simdi isimlerini hatirlayamadigim çok sayida kisilerde baska isleri ile birlikte besicilikle de ugrasir, o günlerde besicilikten iyi para kazanirlardi. Yörükler zaten bu isi meslek edindiklerinden tek isleri de besicilikti.
Bankada besicilikten sonra diger krediler arasinda Donatma kredisi, Amerika tarafindan karsilanan düsük faizli kredilerden, üçüncü hayvancilik ile toprak su kredisi de o günlerde çokça kullandirdigimiz krediler arasindaydi.
Simdi hatirliyorum da; Genel Müdürlüge yilsonunda gönderdigimiz raporlarda o günlerde bankaya bagli Tarim kredi kooperatifleri ile birlikte donatma kredisinden verdigimiz çesitli markada traktör sayisi bir yil içinde yüzlerin çok üzerinde olup bunlarin ekipmanlarini da yine verdigimiz kredilerle çiftçiye intikal ettiriyorduk.
Karaman’a bagli birçok köyde oldugu gibi, o günlerde bu traktörler susuz oldugu için fazla ömürlü olmaz söylentilerine ragmen, köyüm Yesildere’de hala o günlerde verdigimiz Same markali traktörlerin dolastigini görüyorum.
Üçüncü hayvancilik kredisi ile Karaman’in içinde ve köylerinde bir hayli, Yesil derenin, Kayaönü ve Denircik mahallelerinde birkaç kisiye beser onar adet ithal süt inegi vermis o kadar söylememe ragmen köyden baska talep eden olmamisti.
Yazimin esas mevzusu olan Toprak Su Kredisine gelince;
Bu kredinin maksadi, topragi olmayan ve az toprakli çiftçiyi uzun vade ve çok az faizle toprak sahibi yapma, kiraç arazilerde derin kuyu açarak sulu ziraata geçip verimi birkaç misline çikarmakti.
Bu kredi ile ilk olarak su anda ismini Egilmez diye hatirladigim köyde ve civar köylerde düzinelerce derin kuyu açtirmistik. Verimi birkaç katina çikan bu arazilerden alinan ürünlerin bedeli ile çogu çitçilerin uzun taksit yillarini beklemeden ikinci yilda borçlarinin tamamini ödediklerini bilirim.
Kendi köyümde de böyle susuz kiraç tarlalar çoktu. Hele o yillar kuraklik sebebiyle Tekke ve civarindaki kuyularin sularinin çok azaldigini, Belediyenin oralardaki hayvan sahiplerinin talebi ile tankerle su tasindigini da duyuyordum.
Orada en susuz yerin Ovacik oldugunu söylerlerdi. Oraya günlük giden arazi sahiplerinin içmek üzere sularini da yaninda götürdüklerini söylerlerdi.
Diger köylerde bu kuyulari astirirken hep oralari düsünür, yanima baska krediler için gelen köylülerime bu hususu açar, teferruati ile anlatir, diger köylerdeki açilan kuyular sayesinde alinan kat kat mahsulü izah etmeme ragmen bizim oralardan bu is için his hevesli çikmiyordu.
Yine yanima gelen birine bu mevzuyu açtigimda, Ovacik’ta Vahit Özirmak’a ait bir arazinin oldugunu ögrendim. Vahit emekli bir polis olup ta eskiden beri arkadasimdi. Ona haber göndererek yanima ugramasini tembihledim.
Birkaç gün sonra yanima gelen arkadasim Vahit’e önce Ovaciktaki tarlasinin yüz ölçümünü sordugumda Vahit tarlasinin 75 dekar oldugunu söyledi. Bu miktar yapilacak derin kuyu için ideal bir miktar oldugundan arkadasima bu kredi hakkinda uzun uzun izahta bulundum.
Vahit bana inaniyordu ama kendince bazi tereddütleri de vardi. Aklimda kaldigina göre kendisine bu hususta yardim edecek bir yakini yoktu veya güvenemiyordu. Sonra kuyu açildiginda derin kuyu pompasini çalistiracak motor gerekliydi.
Vahit ben bir düsüneyim diyerek yanimdan ayrilmis ve tekrar haber gönderdigimde de bana ugramadigindan bu ise yanasmayacagini anlamistim. Onun o günlerdeki durumunu gayet iyi biliyordum. O gün yanima geldiginde 75 dekarlik tapusunu zaten bana birakmisti.
Bütün mesuliyeti üzerime alarak Vahit arkadasin adi ile bankaya bir dilekçe yazip, toprak su kredisi ile arazisinde bir derin kuyu yaptirmak istedigine dair dilekçe yazip kayda geçirttim. Her gün yanima ugrayan toprak su mühendislerine en kiza zamanda projesinin yapilarak bankaya gönderilmesini rica ettim.
Mühendisler projeyi en kisa sürede yapmislar ve anilan tarlada kuyuyu açmaya baslamislardi bile. Çok heyecanliydim. Ya su çikmazsa, korkusu yasarken birkaç gün sonra suyun çiktigini ve hem de 100 metrenin altindaki bir tas blok’un altindan çiktigi için suyunun devamli ve bol oldugunu söylediler.
Arazinin sulak olmasi, bir yillik arpa hasadindan kazanacagi para ile kuyunun parasi ödenmese bile çok az bir miktar kalacakti ki zaten bes yil vadeli oldugundan kazanan yine Vahit olacakti.
Vahit birkaç gün sonra yanima geldi ve bana yari saka yari ciddi “eger taksitleri ödeyemezsem sen ödersin” dediginde peki dedim ve birlikte tarlaya kadar giderek bol su akan kuyuyu gördük.
Iste bir zamanlar çok susuz olan ve oradaki arazi sahiplerinin “serçe içecek kadar bile suyu yok” denilen Ovacik’ta Vahit adina açilan kuyunun hikâyesi böyleydi.
O yillar Ziraat Bankasinda birlikte çalistigimiz çok degerli arkadaslarimdan rahmetli olanlar Hilmi BIYIK, Osman ISIK, Rifki MISIRLIOGLU, Nurettin TARTAN, Sevket SELEK, Habib SEKERCI, Mehmet METE ve Nuri YILDIRIM’a rahmet dilerken, hayatta olan Sevket KAZANCI, Yasar NIGIZ, Abdullah KAPLAN, Hilmi ÜNAL, Alâeddin SUNKAR, Sevket AKINCIOGLU, Hasan YILMAZ, Vildan, Fadim, Ayse, Emine, Hatice ve isimlerini unutmus oldugum arkadaslarima da Allahtan uzun ömürler dilerim.
Selam ve Saygilarimla…
 
 
 
 
YORUM EKLE

banner284