Öyle bir toplum durumuna geldik ki; zenginlik denildiği zaman akıllara öncelikle; para, servet, mal ve mülk geliyor.
Paranın ve servetin kaynağı hiç önemli değil; paran kadar konuşuyor, servetin kadar da adam sayılıyorsun.
Tasarruf bizim kültürümüzde yer almaz oldu, buharlaştı adeta…
İnsanlarımız bir özenti içindeler.
Ve sürekli bir tüketim çılgınlığı yaşanılıyor.
Lüks konutlar, pahalı telefonlar, model arabalar aramızdaki yarışmaların birer araçları durumundadırlar.
Eğitimde, çok sayıdaki toplumun arkasında yer alıyoruz.
Sosyal sermeye ve mali sermayemiz yeterli değil.
Bu nedenle sürekli olarak yabancı sermaye konuşuyoruz.
Tarih, kültür, manevi, doğa zenginliği gibi değerler akıllara çok az gelir ve bunlar çok az konuşulur.
Çünkü ülkemizdeki insanlar için bu değerlerin önemi pek yoktur.
Oysa göz ardı ettiğimiz;
Adalet,
Özgürlük,
Eşitlik,
Sevgi,
Saygı,
Dayanışma ve yardımlaşma,
Bilim,
Teknoloji,
Sanat,
Felsefe,
İnsan hakları,
Üretme,
Paylaşma,
Hoşgörü,
Akılcılık,
İnsan sevgisi,
Hayvan sevgisi,
Doğa sevgisi,
Gibi benzeri ulusal ve evrensel değerler, zenginliklerimizdir.
Hiç değişmeyen ve toplumca sahip olduğumuz en yüce değer de emek; en yüce zenginlik de vefadır…
Vefa.